4. Bölüm : Köşe Başındaki Pastane

8 1 0
                                    

Right Where You Left Me - Taylor Swift

Zaman durmuştu , her şey durmuştu . Ben durmuştum ama gözyaşlarım durmuyorlardı. Beni dinlemek yerine bana isyan ediyorlardı. Ne zaman beni dinlemişlerdi ki zaten? Daha kendi vücudumu kontrol edmeyen aciz bir insandım.

Aslında anlatmak iyi gelmişti , ağlamak da öyle. Ne kadar insanların içinde ağlamaktan nefret etsem de rahatlamıştım. Eftalya tam karşımdaydı , ben öylece duruyordum . Teyzem ve Füsun kapının eşiğinde birbirlerinin koluna girmiş ağlıyorlardı.

Eftalya'nın gözleri dolmuştu ama hiçbiri bir şey yapmıyordu , hareket etmiyorlardı hatta belki de nefes dahi almıyorlardı.

Ne düşünüyorlardı hakkımda sahi? Aciz miydim onların gözünde? Zavallı bir çocuk muydum? Sahi Deniz hala oralarda bir yerde miydi? Pek sanmıyordum. O yine ölmüştü. Dirilebilir miydi bu sefer gerçekten bilmiyordum.

Sessizlikleri artık canımı sıkmaya başlamıştı. Gerçi konuşsalar da büyük ihtimalle bana acıyacakalardı ve teselli cümleleri kuracaklardı. Bu neyi değiştirecekti? 15 yaşındaki o halim ya da Deniz kurtulabilecek miydi? O cümleleri Deniz'in yaşadıklarının yaşanmamasını sağlayabilecek miydi? Böyle süper bir gücün varlığından habersizdim şahsen.

Kolumla gözlerimdeki yaşları sildikten sonra derin bir nefes vererek sessizliği bozdum.

-" Sanırım artık gitmelisin."

Yutkundu. Beklediği cevap bu değildi sanırım. Gerçekten onu öylece hiçbir şey olmamış gibi affetmemi mi beklemişti? Bunu nasıl bekleyebilirdi?

Ben onun için savaşırdım. Sonunu bilmeyerek , kaybedene kadar savaşırdım. Ama göremediğim bir şey vardı, o her zaman karşı takımdaydı. Ve şimdi gelmiş onu affetmemi bekliyordu.

Bir şey söylemedi , bozulmuştu ama tek bir şey söylemeden öylece evden çıktı. Bir şey söylemesi gerekmez miydi? En azından bir tepki vermesi?

Füsun'da onunla geldiği için mecburen peşinden gitmişti . Teyzem içeri girip kapıyı kapattı. Yanıma gelip sadece sarıldı . Beni biliyordu , tanıyordu Teselli cümlelerinden nefret edebileeğimi tahmin edebiliyordu . Şu an ihtiyacım olan sadece buydu.

-" Senin suçun değildi , özür dilerim."

Özür dilemesine gerek yoktu ki , onun da suçu yoktu . O da bilemezdi , ben yine kaçmıştım . Onun beni bulamayacağı bir şekilde kaçmıştım bu sefer. O yüzden ona kızmaya hiç hakkım olamazdı.
-" Senin yapabileceğin bir şey yoktu , sorun yok  zaten geçti."

Teyzemi teselli etmeye çalışıyordum. Ben alışmıştım çoktan bu duruma. Unutmuştum , silinmişti yaralarım. Belki de öyle sanıyordum.

-" Hadi bir kahve yapayım da içelim."

Teyzem üzülsün istemiyordum. Ben üzülebilirdim ama o üzülemezdi. O yeterince üzülmüştü zaten , daha fazla üzülmesine gerek yoktu. Biraz da biz mutlu olmalıydık artık. Bizim hakkımız değil miydi mutlu olmak? Neden sadece diğer insanlar mutlu oluyordu? Bir tek biz mi şanssız doğmuştuk bu dünyaya? 

Mutfağa  geçtiğimizde kafam hala çok karışıktı. Teyzem masada oturmuş bir şeyler düşünüyordu. Bende kahve yaparken bir sonraki hamlemi düşünmeliydim. Çünkü benim yas tutmak için bile zamanım yoktu. Bir sonraki hamlemi hemen düşünmek zorundaydım , harekete geçmezsem kaybetmem çok yakındı.

Sosyal medyayı silme kararı almıştım birkaç gün önce. Hesabım duruyordu ama uygulamayı silmiştim. İnsanların hakkımda ne düşündüğü hakkında bir fikrim yoktu. Krallıktan uzak kaldığımı biliyorlardı , ayrılığı da doğrulamış gibi olmuştum zaten.

Taçsız PrensOnde histórias criam vida. Descubra agora