19

52 7 0
                                    

keyifli okumalar.

°°°

Bildirim sesi, zil sesi ve yanımda yatan, aşık olduğum adamın nefes sesleri. Huzurlu olmamı sağlayan sesin yanında birkaç rahatsız edici ses daha. Taehyung'un yanından kalkmak istemiyordum lakin seslerde bitmek bilmiyordu. En sonunda sinirlenip Taehyung'un uyanmamasına özen göstererek kapıya doğru ilerledim.

"Niye kapıyı açmıyorsun. İki saattir ayakta bekletiyorsun bizi." rüya görüyordum sanırım yoksa sabahın köründe Jin ve Namjoon hyung kapımda olamazlardı. "Jeongguk cin görmüş gibi bakma, kendimden şüphe ediyorum. Neyse çekil de içeriye girelim sana düzgün bir kahvaltı hazırlayayım." bir anne edasıyla söylenerek içeri girdi ardından bende kapıyı kapatıp arkalarından ilerledim.

"Hyung sabah sabah hangi rüzgar esti de bana geldiniz." kırık sesimle bunları söylerken mutfağa girmiştik.

"Seni özledik bebişim." Jin hyung hep beni çocuğuymuşum gibi severdi. Aslında aramızda o kadar fazla yaş farkı da yoktu. Yinede beni böyle sevmesi hoşuma gidiyordu. Annemle babam ben on beşimdeyken vefat ettiğinde annemin en yakın arkadaşı olan Jin hyung'un annesi beni yanına almıştı fakat o da vücudundaki tümöre daha fazla dayanamayıp ölmüştü. O zaman Jin hyungla bizi yakınlaştıran aynı acıyı paylaşmamız olmuştu.

Beni düşüncelerimden ayıran şey ise Jin hyung'un çığlıklarıydı. Taehyung üstü çıplak bir şekilde gözünü ovalayarak mutfağa girmişti. Jin hyung'un ani bağırmasıyla o da neye uğradığını şaşırmış elini gözünden çekip sadece Jin hyung'a odaklanmıştı. Namjoon hyung da o sırada sevgilisinin gözlerini kapatmaya çalışıyordu.

"Jeongguk, bu adamın... çıplak... ne yaptınız... ne işi var burda!"

"Hyung bir şey yapmadık! Bahsettiğim Taehyung bu işte." sonrasında Taehyung girdiği transtan çıkıp üstünde bir şey olmadığını fark etmişti.

"Ben üzerime bir şey alıp geleyim en iyisi." mutfaktan çıktı.

"Hyung dün Taehyung bende kalmıştı." biraz çekinerek söyledikten sonra Jin hyung yanıma gelip garip bir yüz ifadesiyle söze girdi.

"Sevgili misiniz?" Güzel soruydu. Biz neydik. Öpüşen iki arkadaş? Arkadaşlar öpüşmezlerdi. Flört müydük? Sevgili olmak için çıkma teklifine gerek var mıydı ki? Bu konularda deneyimli değildim.

"Bilmem."

"Nasıl bilmiyorsun kuzum?"

"Sevgili olmak için çıkma teklifine gerek var mıdır hyung, birbirini seven iki insan sevgisinin karşılıklı olduğunu bilse yetmez mi?"

Namjoon hyung lafa atıldı o sırada. "Yetebilir. İlla kendinizi bir kalıba sokacaksınız diye bir kaide yok bunda ama sınırların da koyulması gerek tabi. mesela seni seviyor ama barlarda başkalarıyla sürtüyor bunu ister miydin?"

"Hayır tabi ki."

"İşte bunun için de bu kalıplar gerekiyor." ne yani çıkma teklifi mi etmeliydim. Tam bunu soracakken Taehyung içeri girdi.

"Az önceki kargaşaya hoş geldiniz demeyi unutmuştum... Seokjin?" Jin hyung'a yaklaşıp onun olduğunu doğruladıktan sonra tokalaştılar. Bunu Namjoon hyung için de tekrarlayıp bana yaklaştı. Kolunu belime atıp yapbozumuzu tamamladı ve dudağıma minik bir öpücük kondurdu." Günaydın bebeğim." kalbim yakınlığımızdan dolayı zaten depar atıyordu şimdi olabilirmiş gibi daha da hızlı atmaya başlamıştı. Bir süre orda öylece sakinleşmeyi bekledim. Olmayınca, dudaklarında sakinleşmeyi tercih ettim fakat Jin hyung öksürüğüyle hatırlatmıştı burda olduğunu ben de yanağına öpücük kondurup geri çekildim. Taehyung bana dünyayı unutturuyordu güzelliğiyle, hissettirdikleriyle, ruhuyla, sevgisiyle.

"Günaydın, Taehyung." sesimi bulduğum kadarıyla konuşmaya çalıştım. Gülümsedi.

"Namu, hayatım, siz biraz Taehyung'la konuşun isterseniz." kaş-göz hareketleri yaparak bir şeyler anlatmaya çalışıyordu Namjoon hyung'a. "Biz de Jeonggukla kahvaltı hazırlayalım." Namjoon hyung onu onaylayıp dudağına yaklaşırken Jin hyung onu durdurdu. "Çocuk var yanımızda bebeğim." gözümü devirdim. Namjoon Hyung yalancı bir tavırla üzülmüş gibi yapıp Jin hyung'un yanağından öpüp Taehyung'la içeri gitti." Gel bakalım Jeongguk-shi, seninle hem konuşalım hem de kahvaltı hazırlayalım."

Jin hyungla sorgulanma seansına hoş geldiniz.

°°°

Jin ve Namjoon'u kapıdan geçirdikten sonra Jeongguk'un yanına, odamıza doğru yöneldim. Sabah üstüme bir tişört geçirip geldiğimde konuşmalarına şahit olmuştum.

Normalde Jeonggukla öpüştüğümüz gün eve erken gelip bir sürpriz hazırlamayı düşünüyordum -öpüşmeseydik de artık kendi hislerimi açıklayıp erkek arkadaşım olmasını isteyecektim- fakat olaylar istediğim gibi ilerlememişti. Jeongguk üzgün ve gergindi. Bu yüzden ona edeceğim teklifi bir süreliğine ertelemiştim. Olaylar hallolmuştu ama Jeongguk hala dalgındı.

İşler düzelse de dedikodular bir günde bitmezdi. Bundan korkuyor olmalıydı.

"Güzelim." aynanın karşısında saçlarını düzelten Jeongguk'un arkasından beline sarıldım. Vücudu gergindi, ben sarılınca rahatlamıştı. Ona bu travmayı yaşatanlara lanet ettim.

"Efendim."

"Çok gerginsin. İstersen bu hafta rapor alıp okula gitmeyelim." biraz düşündü.

"Olmaz, Taehyung. Sorunlardan böyle kaçarak çözemeyiz, hem öğrencilere yazık olur." hala başkalarını düşünüyordu.

"Hiçbir şey senden önemli değil. Sen iyi hissedene kadar okula gitmesek de olur." kollarımdan ayrıldı ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

"İyiyim. Hadi sende hazırlan okula gidelim."

°°°

diğer bölüm final

final için aklımda şirin şeyler varr


normalde bir iki bölüm daha uzatıcaktım ama böylesi daha iyi gibi

belki özel bölüm yazarım ilerde

finalde görüşmek üzere

finalde görüşmek üzere

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Fallen Star | TaeKookWhere stories live. Discover now