1¹⁶

145 14 27
                                    

"Hiç kimse seni gerçekten sevmiyor, ben hariç."

Kız yavaşça şişesini başına diklerken yanındaki kızın anlattıklarını dinliyordu.

"Öyle mi? Bence en azından Mikey seviyordur."

Kız boşalan şişesini salladıktan sonra dikey bir şekilde yere bırakıp üstüne sinirini belli etmek istercesine sertçe basarak epey rahatsız edici bir ses çıkmasını sağladı.

"Siktir etsene onu! Seni gerçekten seven tek insan benim anladın mı? Benim dışımda herkesin bir çıkarı var. Onlar seni değil; senin gücünü ve yerini istiyorlar!"

Kız yutkunarak arkadaşına baktı, içtikleri içeceğin de etkisiyle zihni uyuşmaya başlamıştı zaten. Konuyu değiştirmek istercesine boş, metal şişeyi azıcık güç uygulayarak ezip büzdü ve yaslandığı balkob demirinden sırtını kaldırıp fırlatmak için hareketlendi. Bu sırada Senju sadece onu izliyordu.

"Bi' kutu daha versene."

Kız geri yerini alırken ayaklarını da hemen karşısında bacaklarını yayarak oturan arkadaşının dizlerinin üzerine koydu. Senju bu harekete sessizce kıkırdarken köşedeki içeceklere yöneldi ancak hepsi bitmişti.

"Kalmamış ki."

Mizuki aniden dudaklarını büzdü ve homurdanarak mayışmış bakışlarını boş içeceklere çevirdi. 20 şişe yalnızca 2,5 saatte bitmişti. Kaşlarını yavaşça kaldırıp indirdikten sonra iç çekip ayağa kalktı.

"Şeyin odasında biraz daha vardı sanki."

Ah doğru ya; Baji öleli neredeyse 2 hafta oldu ve bu süre boyunca -daha doğrusu Baji'nin cenazesinden beri- Mizuki hiç Baji'nin adını kullanamadı, başkalarıyla konuşmaya reddetti ta ki bu sabaha kadar. Senju, Mizuki uyandığında onun yanındaydı, söylediğine göre odanın açık penceresinden içeri girmişti. Ve sabahtan beri bu küçük balkonda iki büklüm oturarak sohbet ediyorlardı, tıpkı eski günlerdeki gibi.

Senju bir şey demeden dururken Mizuki ayaklandı ve yavaş adımlarla Baji'nin boş odasına ilerledi. Saat pekte geç değildi zaten.

Bayan Baji, oğlunun ölümünden beri kendini o kadar yoğun bir şekilde işe vermişti ki eve bile gelmiyordu artık. Her gün fazladan mesaiye kalıyor ve kızını görmek için bile eve gelmiyordu.

Mizuki, Keisuke öldüğünden beri neredeyse kimseyle konuşmamıştı. Yalnızca bir keresinde Chifuyu ona Bayan Matsuno'nuj yaptığı taze, çikolata parçacıklı kekten getirmişti -ki bu Mizuki'nin favorisiydi- ancak onunla bile doğru düzgün konuşmamış, teşekkür edip evden göndermişti. Mikey, Draken, Mitsuya ve Takemichi; hem sırayla hem de grup olarak defalarca gelsede Mizuki onları her seferinde reddettiği için onu yalnız bırakma kararı almışlardı, ve öylede oldu. Mizuki iyice kendi kafesine çekildi ve yapayalnız kaldı.

Mizuki yavaşça Baji'nin odasına girdi. Garip bir şekilde bu odanın kapısının önünden dahi geçerken dizleri titriyor ve kendini berbat hissediyordu. İşini çabuk halletmek istediğinden hızla dolabın köşesindeki yiyeceklerin konulduğu bölüme geldi ve bir kaç şişe daha aldıktan sonra koşar adımlarla odadan çıktı.

Şişeleri sımsıkı tutmak için kollarını birbirine kenetledi ve geri balkonuna döndü; ancak Senju çoktan gitmişti, yine gitmişti.

"Bari veda etseydin..."

Oflayarak yere oturdu ve sırtını soğuk duvara yaslayarak oturduktan sonra bir kutu biranın kapağını açtı içmeye başladı.

***

Bozuk saatin ikinci kez doğruyu gösterdiği anda saat geceyarısını neredeyse geçmişti ancak Mizuki'nin gözüne uyku girmiyordu. Muhtemelen içtiği içecekten dolayı şuan kendini boşlukta gibi hissediyor; deli gibi bağırarak şarkı söylüyordu. Aslında hareket ettiğini de düşünüyordu ancak o kadar uyuşmuştu ki yaptığı tek şey etrafında dönmekti, en sonunda kahkahalara boğulurken yere uzandı ve melek pozisyonunda yatarak ay ışığına baktı.

kurdeleli serseri𐙚 | tokyo revengers x readerDonde viven las historias. Descúbrelo ahora