14.

1.8K 172 76
                                    

Gökay'dan

"Bebişim, güzel uyudun mu? Rüyanda sana dediğim gibi pamuk şekerler gördün mü?"

Öğlen uykusundan uyanmış olan Arini kucağımda aşağıya götürüyordum. Dinçer iki saat önce şirkete gitmişti.

"Baba işe gitti, aşkım."

Arin gözleri ile salonu turluyordu. Babasını aradığını anlamıştım.

"Biz bugün seninle dışarıya çıkalım mı? Yürüyüş yaparken sen bebek arabanda etrafı izlersin ve kedileri besleriz!"

Hayatımda hiç bu kadar konuşkan olmamıştım ama Arin ile sürekli konuşmak istiyordum. Dinçer de böyle daha tatlı olduğumu söylemişti.

Arin uyurken işlerimi hallettiğim için zaman kaybetmeden mutfağa geçtim. Evde her zaman bulunan kedi mamalarından dört paket attım bebek çantasına ve bebeğimin biberonuna su doldurup onu da çantaya attım.

"Üstünü değiştirelim, aşkım."

Adımlarımı tekrardan bebek odasına yönlendirdim ve Arini bez değiştirme masasına yatırdım. Pijama altını çıkardığımda bezinin dolu olduğunu görünce önce bezini hallettim.

Seçtiğim beyaz-yeşil kareli bir şort ve tişört takımını bebeğime giydirirken o dudağını büzmüş bir şekilde işimin bitmesini bekliyordu.

"Büzülü dudağını yesin mi baba?"

İkimiz de hazır olduğumuzda bebek çantasını sırtıma taktım ve Arini bebek arabasına yatırdım.

Henüz oturamadığı için beşik gibi düz olan bir bebek arabası kullanıyorduk şuan. Üstelik en önemli olan şey bebeğimizin arabayı süren kişiye bakmasaydı.

Teddye de park maceramız için uygun bir kombin yapmıştık.

Üzerine ince bir örtü örttüm ve yanına Teddy beyi bıraktığımda ayakkabılarımı giyerek evden çıktım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Üzerine ince bir örtü örttüm ve yanına Teddy beyi bıraktığımda ayakkabılarımı giyerek evden çıktım.

"Hava güzelmiş, Arin'im."

Sevdiğim bir parka doğru yürümeye başlamıştım. Yürürken bir yandan da Arin ile konuşuyordum. Bir zaman sonra gözlerinin kapanmış olduğunu görünce gülümseyerek yürümeye devam ettim.

Ağzındaki emziğini atmış, ellerini başının yanında yumruk haline getirmişti.

Parka vardığımızda güneşli bir tarafa geçtim ve kendime oturmak için güzel bir yer kestirdim gözüme. Oraya oturunca bebek arabasının frenlerini indirdim ve elime yanımda getirdiğim kitabımı aldım.

Bir bölüm iki bölüm derken bayağı bir kaç sayfa okumuştum. Arinin mırıldanmalarını da duyunca gözlerimi ona çevirdim.

"Uyandın mı bebeğim? Seni, sen uyurken özledim."

Kitabımı çantama attıktan sonra Arini dikkatli bir şekilde kucağıma aldım. Örtüyü bacaklarına örterek onu izlemeye başladım.

"Güzel rüyalar gördün mü?"

Sorumun üzerine ağlamaya başlayınca acıktığını anlayarak çantamdan biberonunu çıkardım. İyi ki sütü yanımda getirmiştim yoksa bu bebek beni yerdi.

"Ağlama, aşkım. Bak sütün burda."

Biberonunun ucunu ağzına verince gözlerini kapatarak emmeye başladı. Bir yandan oğlumun emerken çıkardığı sesleri dinlerken diğer yandan kuşların ötmesini dinliyordum.

Arin bir zaman sonra kafasını sola çevirince biberonun ucu ağzından çıkmıştı.

"Aferin, oğluma."

Onu omzuma doğru yatırarak elim ile sırtını sıvazlamaya başladım. Gazı da çıktıktan sonra kıkır kıkır gülerek yine etrafına neşe saçmaya başlamıştı.

"Sen çok neşeli bir bebeksin, evet öylesin."

Bebek gibi konuşarak onun daha fazla gülmesini sağlıyordum. Çalan telefonum ile Arini bebek arabasına yatırdım ve elimi çantamdaki telefona attım. Eşim görüntülü arıyordu.

Gülümseyerek telefonu açtım ve kısa bir el salladıktan sonra kamerayı Arine çevirdim.

"Merhaba, güzel oğlum. Siz babayla gezmelere mi gittiniz?"

Arin babasının sesini duyunca gülmeye başladı. Onun gülmesi ile ben ve Dinçer de gülmeye başladık.

"Her şey yolunda mı güzelim?"

"Hıhm birazdan eve geçeriz, senin gelmene de az kaldı."

"Evet, çok özledim ikinizi."

"Biz de seni özledik."

Bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapattım ve gitmek için hazırlanırken Arinin ağlaması ile ona döndüm.

"Bebişim? Ne oldu, aşkım?"

Ona doğru eğilmem ile dolu olan bezini fark etmiştim. Çıkmadan önce değiştirmiştim ama süt içtiği için yine yapmış olmalıydı.

"Tamam, yavrum. Değiştireceğim şimdi, ağlamana gerek yok, güzel oğlum."

Dışarda olduğumuzdan dolayı kimsenin olmadığı bir köşeye geçmiştim. Elimdeki ıslak mendil ile bezini açtıktan sonra pis yerleri silmeye başladım.

Az önce ağlayan Arin şimdi dışarda esen ve çıplak tenine değen ılık rüzgar ile gülüyordu.

Kirli bezi ve ıslak mendilleri yanımda duran çöp kutusuna attım ve bebeğimin altına temiz bir bez serdim. Bezin önünü göbek deliğinin altına gelince yanlardaki çıtçıtlarını kapattım.

Son olarak da şortunu giydirince ve üzerine örtüsünü örtünce hazırdı.

"Şimdi evimize gidebiliriz."

Yolda bir kaç kediye mama döktüğümüz için eve varmamız biraz sürmüştü. Tam kapıyı açmak için anahtarımı çıkaracakken Dinçer içerden kapıyı açtı.

"Hoş geldiniz, güzelim."

"Hoş bulduk, aşkım. Yeni mi geldin?"

"10-15 dakika oldu daha gireli. Gel, bebeğim."

Arini bebek arabasından çıkardı ve hepimiz salona geçtik. Mutfaktan güzel kokular geliyordu.

"Yemek mi koydun ocağa?"

"Evet, acıkmışsındır."

Dinçer Arini sevmek ile meşgulken ben onları izliyordum. Babasından aldığı öpücükler ile kıkır kıkır gülüyordu, küçük beyfendi.

"Neler yaptınız bakalım parkta?"

"Bebeğim mis gibi havada uyudu, bende kitap okudum. Kedileri besleyerek geldik işte. Şirket ne durumda?"

"Her şey yolunda, yarın evdeyim bende. Timur yarına davet etti bizi."

"Hıhm, gideriz."

Akşamımız güzel bir yemek ve sevgi saati ile son bulmuştu. Dinçer oğlumuzu odamızdaki beşiğine yatırdı ve eldivenleri ellerinden öptü. Gece yine sayısız bir şekilde uyanacağımızın bilincinde gözlerimizi yumduk.

-

-

-

-

-

-

TEDDY BEARWhere stories live. Discover now