9.Bölüm | Kanlar İçinde

1.4K 35 41
                                    

"Yemin içtim acıma direniyorum,
Akan o kanı görüyor daha bileniyorum."
-Şanışer, BENİM AKLIMDAN ZORUM VAR

İyi okumalar.

~

BÖLÜM DOKUZ / KANLAR İÇİNDE

Dudaklarına bir milim kala duraksadı ve yönünü boynuna çevirdi. Diğer elini yerde sürüyüp aradığını bulduğunda kafasını kızın köprücük kemiklerine doğru eğdi ve elini de o kısma doğru kaldırdı. Nefesi genç kızın gerdanına çarparken, Merve'nin yapabileceği tek bir şey dahi yoktu. Yine eli kolu bağlıydı. Yine çaresizdi ve yine acı çekecekti.

Dudaklarını açıp tek kelime dahi edemedi bu sefer. Belki dudaklarındaki iyileşmemiş yaralardan, belki de kelimelerinin hali hazırda kifayetsiz oluşundan ötürüydü bu. Yine Turgut'un karşısında, yine eli kolu bağlı kurbanlık bir koyun misali kesilmeyi bekliyordu kelimenin tam anlamıyla. Nitekim öyle de oldu. Turgut keskin metali köprücük kemiğine bastırdığında dudaklarını birbirinden ayırıp çığlık atmak istedi fakat kurumuş dudaklarındaki yaralar keskin bir şekilde engelledi bu girişimini. Henüz kabuk tutmamış yaralarından sızan kanlar çenesine doğru yol aldı ve karşısındaki psikopatın zehirli bakışlarının hedefi oldu.

Bakışları buluştuğunda, genç kız çoktan ağlamak için hazırlamıştı kendini. Kalbi yine korkudan durmuyor, küt küt atıyordu ve kalp atışlarının dışarıdan duyulduğuna da kalıbını basabilirdi. Metalin etinde bıraktığı ince sızı sesli bir şekilde inlemesine sebep olurken çığlık atmak isteyip atamaması da tarifsiz bir acıydı onun için.

"Yapma! Bırak beni!" diye dişlerinden arasından sertçe soludu. Fakat Turgut elindekini bırakmak şöyle dursun daha da bastırıyordu.

"Ne istiyorsun benden ya!?" sesi titremeye başladığına göre yakındı göz yaşlarının akması.

Akan kanlar Turgut'u hipnotize ediyor, daha fazlasını arzuluyordu. Tuzlu gözyaşları ellerine damlamaya başladığında elindeki yere fırlatırcasına bıraktı ve Merve'nin rahatlama amaçlı aldığı soluğunu dehşetle yarıda kesti. Yaklaşık 10-15 santimetre boyundaki, eline aldığı gümüş bıçak, Merve'nin yüreğine müthiş bir korku salmakla kalmamış aynı zamanda olanca gücüyle debelenmeye başlamasına neden olmuştu.

"İMDAT!" dudaklarındaki yaraları umursamadan bağırmasının hemen ardından, dudaklarından akan kanlar artmıştı. Ve acısı da. Sesi tekrar kısılıp yerini mırıltılara bıraktığında canının ne kadar yanacağından başka bir şey düşünemez olmuştu. Kalbinde bir ağırlık vardı ve tam da şu an bayılmak ve bu işkenceden kurtulmak istiyordu. Böceklere ve farelere bile razıydı. Hem bin kat. İsterse onu örümceklerle dolu bir odada bir ay aç da bırakabilirdi. Lakin hiçbiri şu korkunç manzaranın yanından geçemezdi. Şüphesiz birkaç dakika içinde uzuvları paramparça olacaktı.

"Hayır hayır hayır... Lütfen! Yapma! Ne istersen yaparım!"

Blöf yapmıyordu, gerçekten de ne isterse yapardı. Yeter ki o kocaman keskin bıçağı ondan uzak tutsundu. Bekir sert soluklarının arasından, üstündeki tişörtü çekip çıkardı ve yarı kaslı vücudunu gözler önüne serdi. Heyecandan terlemişti. Yerde dizlerini sürüyerek 2 saniyede tekrar kızın üzerinde aynı pozisyonu aldı.

"Yemin ederim! Bekir lütfen dur! Yalvarırım!"

"Turgut."

"Ne?"

"İsmim. İsmim Turgut."

"Bunun ne önemi var bırak beni ruh hastası!" kalbi hala küt küt çarpıyordu. Bayılmak için içinden dualar ediyordu ama nafile. Turgut, tişörtünü karnına kadar sıyırıp o devasa bıçağı karnına doğru yaklaştırmaya başladığında korku kotasını doldurmuş hatta aşmıştı. Üst üste yutkundu. Derin nefesler almaya başladı. Gözleri bıçakla karnı arasındaki mesafedeydi. Kendini kasıyor, karnını içine çekiyor olsa da işe yaramazdı şu durumda. Göz yaşları tekrar akmaya hazır beklerken yalvarırcasına baktı Turgut'a. Turgut çok kısa bir anlığına dursa da, hemen ardından hareketlerini hızlandırdı. Merve'nin nefesini kesen bir hareketle bıçağı yanlamasına karnına bastırıp oldukça hızlı bir hareketle sağa doğru çekti.

KaçırılmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin