Bölüm 32- Mert'in Eve Gelişi

27 4 0
                                    

Yine koca evde tek başımaydım. Annem çok erken saatte çıktığı için kahvaltıyı tek başıma geçiştirerek yaptım. Sonra ne yapsam diye düşündüm. Biraz televizyon izledim. Hiçbir program, dizi, yarışma sarmadı. Sonra biraz kitap okuyayım dedim. O da çok uzun sürmedi. 

İnsanın hayatta bir amacı olmadığını hissetmesi berbat bir şeydi. Bu farkındalık gelince, kendime ''Ciddi olarak hiçbir şeyle uğraşmıyorsun. Bugünün yarından farkı yok ve yaptığın hiçbir şeyin bir anlamı da yok.'' dediğimde o andan itibaren hiçbir şeyden zevk alamamaya başlıyordum. Koşuşturmanın ortasında müthiş zevkli gelen dizi, film izleme etkinliği bu zamanlarda çok boş ve sıkıcı geliyordu. 

Ödül, ceza sistemiyle çalıştığım için de böyle oluyor olabilirdi. Hak etmediğim hiçbir ödül keyif vermiyordu. Önce onu hak etmem ve bunu bilmem gerekiyordu.

Bu fikirle biraz dans ettim. Yeni bir hareket denedim, üzerinde uzun süre çalıştım. Sonunda terden ve yorgunluktan öldüğümde kendimi rahat bıraktım ve ılık, rahatlatıcı bir duş alıp koltuğa kuruldum. Çok rahatsız hissettiğimde yetersiz olduğunu bile bile dans ederek kendimi geçici olarak rahatlatabiliyordum ama bu ne zamana dek böyle sürerdi, bilmiyordum. 

O anki vicdan rahatlığımın tadını çıkarıp kendime bir kahve yaptım ve koltuktaki keyfime devam ettim. Az önce bolca hareket etmiş bedenimde salgılanan dopamin gibi hormonların sayesinde rahatsız edici düşüncelerin önünü kesmeyi başarmıştım. Zihnim ise böyle bir boşluğu asla kabul edemeyeceğinden ortaya hemen yeni bir düşünceyi çıkarmıştı: Ateş'i. Ve bu kesinlikle bilinçli bir çabayla gerçekleşmemişti.

İnsan zihni garip şeydi. Tam büyük bir farkındalık yaşayacakken; tam güzel, önemli bir fikir üretecekken araya pat diye alakasız bir şey sokuyordu. Bu da genellikle cinsellik ya da şiddet içeren boş fantezilerle dolu hayaller oluyordu. Mesela ben küçük bir kızken ani bir saldırı sonucu bir sürü saldırganla dövüştüğümü ve insanları kurtardığımı hayal ederdim. Büyüdüğümde ise bu daha çok şehvet içeren hayallere dönüşmüştü. Gerçek hayatta bunun için bir atakta bulunmamış, birçok potansiyel sevgiliyi reddetmiş ve sadece kariyerime odaklanmıştım. Ama bunları yapan bir insan olmama rağmen yine de zihnimin genellikle böyle çalışmasına engel olamamıştım. Acaba zihnim de bedenim gibi ideallerime entegre olsaydı şu an nasıl biri olurdum? Ne yapıyor olurdum? Bunu asla kestiremiyordum.

Ben kendimi yine o romantik çatı katında hayal ederken bulmuş ve erken ayrılmamış olsaydım Ateş'le yaşayabileceğimiz potansiyel senaryoları tüm yaratıcılığımla üretmeye başlamışken zil çaldı. -Senaryolardan biri koltukta geçiyordu, elimdeki kitabı alıyor ve beni kendine çekiyordu.- Sesle yerimden sıçradım. Elimi göğsüme bastırıp üstümü başımı kontrol ettim. Rahat, gri bir sporcu şortu ile beyaz tişört giymiştim. Bileğimi biraz geçen kalın çoraplarım ve kapüşonlum da şortumla aynı tonda bir griydi. Nemli saçlarımı düzelttim ve heyecanla kapıya doğru gittim. Holdeki aynaya birkaç saniyeliğine baktım. Capcanlı görünüyordum. Gün içinde yaptığım her aktivite artık gözüme daha anlamlı gelmişti.

Ancak kapıyı açtığımda karşılaştığım neşeli yüz asla beklediğim kişiye ait değildi. 

-Selam, destansı güzellik. Yine şaşırtmadın. Evde bile çok ateşlisin.

Beni süzerek ve kapı pervazına mekanın sahibi gibi yaslanarak dikkatsizce kurduğu arsız hatta yavşak cümlelerini kollarımı birleştirerek dinledim. Çaktırmadan kapüşonlumla önümü de kapatmıştım çünkü beyaz dar tişörtün içine çamaşır giymemiştim. 

Tüm enerjim değişmiş, bakışlarım sertleşmişti.

-Ne işin var burada? Evimi nasıl buluyor ve ne cüretle buraya geliyorsun?

Ateş'in EviWhere stories live. Discover now