41.Bölüm

666 59 69
                                    

Keyifli okumalar...

🖤

İlkay gözlerini araladığında yeni yeni doğan güneşin ışıklarıyla karşılaştı.

Kendiliğinden bu kadar kolayca erkenden uyandığı bir sabah daha olmadığı için istemsizce esnedi. Altuğ'un nefesi ensesinde ki saçları arasında kaybolup huylanmasına neden olsa da İlkay böyle uyanmaya o kadar çok alışmıştı ki... Ya aynı bu sabah gibi sırtı Altuğ'un göğsüne yaslı uyanıyordu ya da bir koalayı kıskandıracak şekilde Altuğ'un bedenine sarılmış, göğsünde yatarken uyanıyordu.

Küçük hareketlerle Altuğ'a doğru dönüp çenesine küçük bir öpücük kondurdu. Altuğ dış görünüşü yüzünden çok sert biri görünse bile uyurken o kadar masum oluyordu ki İlkay her sabah Altuğ'a bir kez daha aşık oluyordu.

Gece uyumadan önce uzun uzun öpüştükleri için kendi ısırıkları yüzünden hafifçe tahriş olan dudaklarını tüy hafifliğinde okşarken gözleri ise Altuğ'u sanki ilk kez uyuyorken görüyormuş gibi yüzünde geziniyordu. Gerçi, genelde Altuğ her zaman daha önce kalktığı için İlkay'ın her sabah onu böyle uzun uzun inceleme şansı olmuyordu.

Dudaklarından sonra parmağını Altuğ'un yanağından kaydırıp kirpiklerini de nazikçe okşarken tek hissettiği aşkının biraz sonra içinde taşacak gibi olmasıydı. Altuğ'u o kadar çok seviyordu, o kadar çok aşıktı ki hangi kelimeyle dile getirse yetersiz kalırdı. Dayanamayıp dudağının kenarını öptükten sonra sessizce doğruldu.

Aslında ilk başta kendisi de bu kadar erken kalktığı için Altuğ'u da uyandırıp güzel bir kahvaltı için dışarı çıkabilirler diye düşünmüştü ama mışıl mışıl uyuyan sevgilisine kıyamamıştı. Zaten Altuğ haftanın beş günü erkenden kalkıyordu. Bu yüzden Altuğ'un telefonunu alıp hafta sonu bile kurulu olan alarmı kapatıp Nuray'a bugün aşağıya gelmemeleri konusunda mesaj attı.

Altuğ bugün alarm yerine öpücükleri yüzünden uyansın istemişti.

Telefonlarını sessize aldıktan sonra tekrardan uzanıp Altuğ'un boynuna sokuldu. Sıcacık bir ten ve mis gibi kahve kokusu anında mayışmasını sağlarken Altuğ'un koluyla sarmalandı. Bazı geceler uyanıp aynı az önceki gibi Altuğ'u bilinçsizce sevdiği için Altuğ bu hareketlerine çok alıştığı için uyanmamış, aynı kendisi gibi bilinçsizce kolunu beline dolayıp sıkıca sarılmıştı.

İlkay kendi kendine gülümserken burnunu Altuğ'un boynuna sürtüp karnının üzerinde duran eliyle de belirgin kaslarının sertleştirdiği tenini okşuyordu.

İlkay'ın elinde olsa Altuğ ile bu şekilde ömrünün sonuna kadar durabilirdi.

Yine de, bu mümkün olmasa da en azından üç saat boyunca Altuğ'un boynunda hareketsizce beklemişti. Tabii ki acıktığı için artık guruldamaya başlayan karnına kadar...

Karnı bir kez daha guruldayınca sevgilisini az sonra uyandırmaya çalışmayacakmış gibi sessizce boynundan ayrıldı. Altuğ yokluğunu anında hissetmiş gibi tamamen sırtüstü dönünce İlkay kıkırdayarak tek bacağını üzerinden atıp ağırlığını vermeden karnına oturdu. Yüzüne doğru eğilip yastığa yasladığı dirsekleriyle Altuğ'un başını kolları arasına hapsettikten sonra yanağını öptü.

''Aşkım,'' diye mırıldanırken geçen sabah Altuğ'un kendisini uyandırdığı gibi kendisi de sevgilisini öyle uyandırmak istedi. ''Sevgilim,'' İlkay dudaklarını göz altına taşıyıp Altuğ'un kirpiklerini hissede hissede tenini öptü.

Tabii Altuğ'un uykusu daha hafif olduğu için hemencecik uyandı. Kendisi gibi öpücüklerini daha fazla isteyerek naz yapmayacağı için de gözlerini aralayıp yeni uyandığını belli eden boğuk sesiyle, ''Güzelim?'' diye sorguladı.

RAVEN bxbWhere stories live. Discover now