48.Bölüm

459 45 56
                                    

Keyifli okumalar...

🖤

İlkay ve Altuğ parti bitimine kadar tebrikleri kabul ettiği için İlkay yüzüğünü istediği gibi inceleyememişti.

Şimdi, bindikleri aracı şoförleri kullandığı için arka koltukta yorgunca Altuğ'un omzuna yaslanmış şekilde tüm yorgunluğuna zıt heyecan ve aşkla parlayan gözleriyle yüzüğünü daha doğrusu yüzüklerini izliyordu.

Yüzüklü elini Altuğ'un da yüzüklü olan elinin üzerine yasladığı için yan yana duran yüzüklerin uyumu kalbinin ritmini değiştiriyordu. Aslında bu adam aylardır onundu. Aylardır benzersiz güzellikle bir aşk yaşıyorlardı ama bu yüzüklerin varlığı İlkay'ın uyanmak istemediği bir rüyayı gerçek kılmış gibiydi. Çocukken hevesle dinlediği bir peri masalındaki sihirli değneğin hayatına değmesi gibiydi.

''Benden habersiz parmak izimi almayı nasıl başardın?'' İlkay sorusuyla eş zamanlı kıkırdamıştı.

''Bazı sabahlar çok derin bir uykuda oluyorsun.'' Altuğ dudaklarını İlkay'ın kulağının altındaki hassas deriye bastırıp, ''Özellikle de seviştiğimiz gecelerin sabahında.'' diye fısıldadı. Böyle fısıldamasının sebebi aslında şoförün onları duymaması içindi ama İlkay'ın anında kıpır kıpır olan bedeni Altuğ'u gülümsetti.

''Uyurken benden böyle faydalandığın için hiç utanmıyor musun?'' İlkay büyük bir alayla sevgilisiyle uğraşsa da aklı hala az önceki öpücük yüzünden bulanıktı. Sadece küçücük bir öpücüktü ama İlkay'ın üzerindeki etkisi inkar edilemeyecek kadar büyüktü.

''Utanmıyorum. En azından bu yaptığım için utanmıyorum.'' dedikten sonra sevgilisinin kendisine çevirdiği merakları gözleri yüzünden devam etti. ''Sen uyurken senden pekte masum olmayan şekillerde faydalandığımı itiraf etmekten utanıyorum ama.''

İlkay anında kaşlarını çatıp Altuğ'un omzuna hafifçe vurdu. ''Beni uyandırmış olsaydın ikimizde birbirimizden faydalanabilirdik ve şimdi tek başına utanmak zorunda kalmazdın!''

Altuğ sevgilisinin komik tepkisi yüzünden kahkaha atınca İlkay da kendini tutamadan ona eşlik etti. Sonrasında da aynı bu şekilde gülüşmeye devam ettikleri için İlkay uzun süredir yolda olduklarını anlayamadı. Evlerine giden yol aslında daha kısa sürüyordu ama çoktan aşk sarhoşu olmuştu!

En sonunda artık uykuya dayanamayan bedeni yüzünden yine Altuğ'un omzuna yaslanıp bakışlarını dışarıya çevirdi. Yüksek binalar çoktan arkalarında kaldığı için çoğunluğu iki üç katlı olan villaların aralarında yolculuk etmelerine anlam veremedi. Zaten hava karanlık olduğu için gözleri de hızla akıp giden evleri tam anlamıyla seçemiyordu.

''Aşkım neden hala evimize varamadık?''

''Çok az kaldı bebeğim. Birazdan evimizde oluruz.''

Altuğ omzuna yaslanan başın tepesine kokulu bir öpücük kondururken sırıtıyordu. Bazen sevgilisinin gözünden hiç bir şey kaçmıyordu ama bazen de aynı şimdiki gibi bebek masumluğunda olup etraflarında olup biteni kaçırabiliyordu. Gerçi bu kadar uykusu olmasaydı bu yolun onları götürdüğü yeri şıp diye anlayıp araçtaki son dakikalarını heyecanlı bir şekilde tamamlayacağından emindi Altuğ.

On beş dakika daha süren yolculuklarının ardından araç normalden daha karanlık olan siteye giriş yaptı. Şoför, içi ve etrafı aydınlık olan tek evin önüne aracı park ettiği gibi inerek bagajda bulunan bavulları taşımaya başlayınca Altuğ da uykuyla uyanıklık arasında savaş veren sevgilisinin yanağını okşadı. ''Güzelim... Evimize geldik.''

İlkay gözlerini kısıkça aralayıp omuz silkti. ''Aşkım kucağında taşısana beni.'' diyerek mızmızlandı. ''Ben uyumaya devam edeyim.''

İlkay onu uyandırmaya çalışan sevgilisinin aksine gözlerini tekrardan kapatıp Altuğ'un boynuna sokuldu. Sonuçta kendisini taşımak Altuğ için çocuk oyuncağı gibi olduğu için içi rahattı. Şu an sadece mışıl mışıl uyumak istiyordu. Burnunu yasladığı sıcak tenden yükselen kahve kokusu da bu istediğine oldukça yardımcı oluyordu.

RAVEN bxbWhere stories live. Discover now