BABA

37 0 0
                                    

Babamın o halini gördüğümde boğazıma bir yumru oturmuştu. Aman Allah'ım ben ne yapmıştım? Ben babamı öldürmüştüm. Katildim ben! Kendimden nefret ediyordum. O an içimdeki iki ses kavga ediyordu biri 'O sana, babalığı bırak insan muamelesi yapmadı yaptıklarının cezasını çekmeli. Bunu daha önceden yapman gerekirdi! Sen bunu ona yapmasan o Melih'e yapacaktı.' diye haykırıyordu. Diğeri ise 'Her ne olursa olsun, ne kadar yara açmış olsada, sana o kadar şey yaşatsada, seni bunca şeyi yaşamaya mahkum bıraksada o senin kanından, canından. O senin baban bunu yapmamalıydın. Bunu kesinlikle yapmamalıydın, katil olmamalıydın, ellerini kana bulamamalıydın.' Hangisini dinleyeceğimi bilmiyordum. Babamın şiddetlerine, tacizlerine alışıktım, umursamıyordum. Hatta normal geliyordu. İlk defa kafam bu kadar dumanlıydı. Melih son kez
"Gece yalvarırım arabaya bin!" diye bağırdı. Ben artık pes etmiştim ağlamaktan, haykırmaktan ve hıçkırmaktan başka bir şey yapmıyordum. Arabanın ön kapısını açtım ve ön koltuğa oturdum. Kapıyı kapattım ve haykırmaya devam ettim. Melih'e baktığımda ağzım şaşkınlıktan o kadar çok açılmıştı ki sanırım bir karış vardır. Bu istemsiz olmuştu ama gördüğüm şeye göre tepkim az bile kalıyordu. Melih'in arabanın barajını açtığını ağlarken görmüştüm fakat pek umurumda olmamıştı. Melih arabanın bagajında çıkarttığı büyük çuvala Babamın cesedini koymuştu. Evet, evet! Şaka yapmıyorum gerçekten babamın cesedinin içinde olduğu çuvalı kapattı ce bağladı. Sonrası beni daha çok şaşırmıştı. Gerçi çuvala koyduğu cesedi öylece orada bırakamazdı ya. Çuvalı sırtına aldı ve bagaja ilerledi. Bagaja yerleştirdiği çuvala bakarak derin bir iç çekti ve sonrasında onu izleyen mahvolmuş beni farketti. Bana durumu hafifletmek istermişçesine varla yok arası bir gülümseme kondurdu yüzüne bana bakarken. Sonra arabaya doğru ilerledi ve şoför koltuğuna yerleşti. Kapıyı kapatıp emniyet kemerini taktı. Bana döndüğünde ağzım hâlâ bir karış açıktı şaşkınlıktan.
"Melih sen niye cesedi arabaya aldın?"
diye bağırdım.
"Ne yapsaydım Gece?"
"Ne bileyim Melih!" "Nereye götüreceğiz onu?"
"Aklımda bir şeyler var. Gömeceğimiz bir yer yani."
"Melih sen kafayı mı yedin?"
"Öldüren sensin Gece. Ben mi kafayı yemiş oluyorum?" dediği son hatırladığım şeydi. Gözlerimi açtığımda dün gece uyuduğum yerde, Melih'in yatağındaydım. Jeton yeni düştü, bayılmışım. Gözlerimi araladığımda Melih' i gördüm. Bir şeyler söylüyordu. Dudakları yalvarırcasına bur şeyler anlatıyordu ama duymuyordum. Kendime yenik düşüp gözlerimi geri kapattım ve tatlı bir uykunun beni içine çekmesine izin verdim. Bu uyku gerçekten uyku muydu, yoksa ölüm müydü?
Gözlerimi tekrar açtığımda odanın karanlığı havanın karardığını ifade ediyordu. Akşam mı olmuştu? Yoksa gece mi? Yanlış mı yapmıştım? Yoksa tek seçeneğim o muydu? İntihar mı etmeliydim? Yoksa hayatımı düzene mi sokmalıydım? Melih'le mi kalmalıydım? Yoksa gitmeli miydim? Psikolojim çürümüş müydü? Yoksa çürüyor muydu? Tüm bu sorular neyi ifade ediyordu? Belki de intihar etmeliydim. Kendimi asmalı mıydım? Yoksa bileklerimi mi kesmeliydim? Camdan mı atlamalıydım? Yoksa kendimi mi bıçaklamalıydım? Belki de polise gidip teslim olmalıydım.
Melih gözlerimi açtığımı fark edince gülümsemişti. Olanlar aklıma gelince gözlerimden damla damla yaşlar akmaya başlamıştı. Sonra oturur pozisyona gelip belime yatağın başlığına dayadım. Ellerimle gözlerimi silerek ağlamaya devam ettim ve ağlayışım seslileşti. Melih yatakta oturuyordu. Ağladığımı görünce yataktan kalktı, yatakta benim olduğum tarafa doğru yürüdü ve yanıma oturdu. Elleriyle göz yaşlarımı sildi.
"Şş ağlama Gri'm. Başka çaren yoktu. Beni bir kez daha ölümden kurtardın sen benim kahramanımsın."
"Melih ben, babamı öldürdüm. Katilim ben."
"Katil değilsin. Beni ölümden kurtardın. Eğer sen onu öldürmeseydin ben ölecektim. Ben senin katil olduğunu düşünmüyorum."
"Düşünmüyor musun gerçekten?"
"Kesinlikle düşünmedim, ölene kadar da düşünmeyeceğim. Hatta sana pelerin felan mı giydirsek. Süper Kahraman Gri." güldüm. Bu halimde bile beni güldürmeyi başarmıştı.
"Melih?"
"Hım?" gözlerime bakıyordu.
"Cesedi ne yaptın?"
"Hâlâ bagajda."
"Ne?"
"Beraber gömeceğiz."
"Yapamam Melih!"
"Yapacaksın Gece. Yüzleşeceksin. Gerçeklerle."
"Melih yalvarırım yapma!"
"Hep yanında olacağım ama beraber yapacağız."
"Melih lütfen!"
"Daha 17 yaşındasın Gece! 18 bile olmadan elini kana buladın. Hem tecrübe olur."
"Ben mi istedim böyle olmasını? Bir saniye. Ne?"
"Tecrübe dedim. Daha çok elimizi kana bulayacağız. Seninle. Bu yüzden ceset gömmeyi bilmelisin. Şimdi öğrenmen için beraber gömeriz. Merak etme bir sonrakilerde sen elini sürmeyeceksin." Dedi göz kırptı.
"Ne demek istiyorsun Melih?"
"İlerde anlarsın." Uzatmadım. Onu anlayacak halim bile yoktu. Tekrardan gözyaşlarımı eliyle sildi. Ve eliyle yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına ittirdi. Sonra elini çeneme götürdü ve çenemi kendisine çevirdi. Sonra çenemi tutarak biraz yukarı kaldırdı. Ne diyebilirim bu hoşuma gitmişti.
"Sen benim Gri'msin. Böyle bir şey yüzünden dağılamazsın."
"Dağıldım Melih. Dağıttılar."
"Toplarım bende." Gülümsedi. Karşılık verdim ve bende gülümsedim. Bu bana çok güzel bir azim vermişti. Dayanacaktım. Ne olacaksa yaşayacaktım. Kendime zulmetmenin bir anlamı yoktu. Öyle yada böyle yaşanılacak olan yaşanacaktı. Kendimi yerden yere vurup göbeğimi çatlatsamda yaşanacaktı, umursamasam da yaşanacaktı. Böyle düşünüyordum ama ne için bu şekilde düşündüğüm hakkında en ufak bilgim yoktu. İçimden bir his kötü olacağını söylüyordu. Diğeri ise kötü olması yaşamımı etkileyebileceği anlamına gelmediğini, kendimi sevmemi ve kendim için çabalamamı söylüyordu. Artık hiçbir şey umurumda değildi. Kötü olacaksa olsun, ne yaşanacaksa yaşansın kafasındaydım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 19 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

GECEWhere stories live. Discover now