Bölüm 16

2 0 0
                                    

Sare Hanım Bengü Prenses'e yiyecek taşıyordu. Prenses'in genç hizmetkarı Flora hastaydı. Prenses hemen hizmetkarını dinlendirmeye çıkarmıştı tabii. Bu Sare Hanım için mükkemmel bir fırsattı. Çünkü Bengü Prenses'in yemeğine çoktan zehir katmıştı. Kimse ondan şüphelenemezdi. Çünkü Sare Hanım en güvenilir kişiydi burada ama Beyhan Kraliçe de suçlu bulunamazdı. Koskoca kraliçeyi kimin haddine kanıt bulmadan suçlu bulmak. Beyhan Hanım bunu ondan istemişti. Çünkü başka kimse beceremezdi bunu. Yemeği tutarken her ne kadar kendine güvense de eli titriyordu. Ya bir şey olursa diye ama bunu gizlemekte başarılı sayılırdı. Gözü taht salonundaki muhafızlara kaydı. Kral taht salonunda görüşmeler yapıyor olmalıydı ama onun dikkatini çeken şey o değildi. Kralın özel muhafızlarından biri ona keskin bir biçimde bakıyordu. Bu çocuk onun hep dikkatini çekiyordu. Çünkü Bengü Prenses'e olan ilgisi gözle kaçınır değildi. Gerçi bu ilgi hiçbir zaman kralın görebileceği büyüklükte olmadığı için sorun yoktu ama bu adam onun için küçük bir tehlike olabilirdi. Sare Hanım ruhunun okunduğunu hisseder gibi ürpererek geçti o koridoru. Sanki Bengü Prenses'e bir şey yapacağımı anlar gibi bir hali vardı. Gerçi bu onu korkutmamalıydı. Arkasından Beyhan Hanım varken küçük bir muhafız gidip bunları krala anlatamazdı böyle zaten. Direkt kellesi giderdi derdini anlatamadan.

Sare Hanım bu düşüncelere dalmışken aslında daha önemli bir sorunu atlamıştı. Sorunu atlamak yalnış oldu biraz. Önceden bilemeyeceği bir sorun gitgide büyüyordu. Eğer neler olabileceğini kestirseydi küçükken başını ezerdi yılanın. Sert bir kadındı kendisi. Kendinden küçük çoğu hizmetkarı disipliniyle ezdiği bilinirdi. Bu yüzden sarayda düzen bozulmazdı. Eftelya bir de bu yüzden severdi bu kadını ama o bile Sare Hanım'ın yumuşak kalbine aldanmıştı işte.

Merdivenleri çıkmaya başladı Sare Hanım. Teker teker çıkarken "Bengü Prenses ne zaman yer, yer mi?" gibi sorularla uğraştırdı durdu kendisini. Bir ara merdivenlerden Beyhan Hanım'ın kedisi fırlayınca Sare Hanım neredeyse tabakları düşürüyordu. Az kalsın yemekler ziyan olacaktı. Sare Hanım buna gerçekten çok üzülürdü. Çünkü yemeği özellikle aşçıbaşının mutfakta olmadığı bir saatte hazırlamıştı. Zehri bir daha koymak olanaksızdı. Tüm zehri katmıştı. Bir daha kıra çıkıp taze ot toplayıp kaynatması gerekecekti bir de. Sare Hanım cadı kadının dediklerini de düşündü bu arada tabii. Hande Prenses'in dünyaya gitme olanağını mantıklı bulmuştu. Çünkü Beyhan Hanım eski kraliçeyi de oraya göndermişti. Odaya giren Sare Hanım hemen başını eğip hafifçe eğilerek selam verdi prensese. Prenses Sare Hanım'dan getirmesini rica etmişti yemeğini. Bu sarayda babasına bile güvenmezdi artık ama Sare Hanım'a güvenirdi kendisi. Bugünlerde solgun bir ipek kumaşı gibi süzülmüştü. Kendini iyi hissedemiyordu. Babası ona oda cezası vermişti. İki gündür odadan dışarı çıkmıyordu. Flora da yoktu onu mutlu edecek. Nedimesi ne zaman canı sıkılsa prensesin onun yükünü azaltırdı. Pencereden avluya bakarken gözleri kayıyordu gül bahçesine bazen. Artık ezbere bildiği bu koca saray bahçesini gözü kapalı biliyordu. Detayına kadar anlatabilirdi. Gelen geçenleri izliyor, inceliyordu. Bazen gelen misafirlerin yüzlerini okuyup duygularını çözümlemeye çalışırdı. Bu iki günlük oda hapisinde de bunu yapmıştı ama pek kimseyi göremiyordu bahçede iki gündür. İlkindi bahar çiçek açtıran gücü insanları neşelendirmiyordu. Ülkede genel bir huzursuzluk, ruhsuzluk ve çöküş hakimdi.

"Prensesim akşam yemeğiniz hazır."

"Şuraya bırakabilirsin Sare Hanım, teşekkür ederim."

"Başka arzunuz yoksa gideyim."

"Yok, çekilebilirsin." dedi Bengü Prenses.

Sare Hanım başını eğerek arkaya arkaya ilerleyerek odadan çıktı. Saygıdan taviz vermezdi Sare Hanım. Saraydan bir tek Beyhan Hanım'a güvense de prensesler arasında en olgununu Bengü Prenses olarak bulurdu Sare Hanım ama buna rağmen Beyhan Kraliçe'ye ihanet edemezdi. Bengü Prenses bir şey yemek istemiyordu ama kendini bir şey yemeye zorlamalıydı. Bengü Prenses babasının en küçük kardeşi olan prens Selim'i çağırmıştı. Mektup yazmıştı ve oraya ulaşması en az iki gün sonraydı. Prensesler amcaları prens Selim'i çok severdi. Çünkü Prens Selim hep kızları küçükken şımartır, babaları kadar sever ve sakınırdı. Bengü Prenses Kraliçe Eftelya'nın kaybolduğuna ve Amessia ülkesi için giden kötü gidişatı mektupta uzun uzun anlattı. Kendilerinin ne halde olduklarını uzun uzun betimlemeler ile süsledi. Hanedan erkeklerinden biri kral olunca diğerleri ülke ile iletişimi koparmak zorundaydı. Merkezi otoriteyi korumak için bu gerekliydi. Bu yüzden amcaları Amessia ülkesinde neler olup bittiğine dair bir mektup almadıkça neler olduğunu asla bilemezlerdi. Prens Selim bunları daha önce duysa kesinlikle olaya daha önce müdahele ederdi. Bengü Prens hala geç olmadığını ümit ederek bu mektubu kaleme almıştı. Kardeşi Hande gitmişti ve o gittikten sonra işler daha da kötüleşmişti. Beyhan ve yandaşları işi kontrole almıştı. Ne kardeşi ablasını getirebilmiş ne kendisini dönebilmişti. Bengü Prenses bunun olacağından adım kadar emindi. Yalnız kalacağını, ikinci kardeşini de kaybedeceğini hissediyor, biliyordu ama küçük kardeşi Hande Prenses'i tutmak ne mümkündü! Bengü Prenses'in işleri el atıp ülkeyi kurtarıp kardeşlerinin de nerede olduklarını öğrenmesi gerekiyordu. Yemeğine uzandı. Tam o sıra odanın kapıları çalındı.

KRALİÇE EFTELYA' NIN GİZEMLİ YOLCULUĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin