Bölüm 19

4 1 0
                                    

Tüm ev Hande'nin çığlıkları ile doldu. Tiz sesinin yanında takır takır bir şeylerin de düşme sesi de gelmişti. Eftelya uykusundan sıçrayarak etrafa bakındı. Arslan işe hazırlanıyordu ki çığlıkla beraber sesin nereden geldiğine kılan kesildi. Bu ses Hande'nin sesine benziyordu. Koşarak üst kata çıktı ve bir hışımla Hande'nin odasına vardı. Eftelya da Arslan'ın Hande'ye koştuğunu görüp o da odaya doğru koşmuştu. Hande ahlar çekerek yerde can çekişir gibi bir hali vardı. Bir eli yerde bir eli karnında duvara yaslanmıştı. Arslan Hande'nin yanına koşarken ayakları patinaj çekerek kaydı ama en sonunda kendisini dengeleyerek düşmekten alıkoydu kendisini. Yerin niçin bu kadar kaygın olduğunu düşündü. Hande gözünden yaşlar gelerek acı çekiyordu yerde. O da ne olduğunu anlayamamıştı. Uykusunda bir anda karnının ağrıdığını hissetmişti. Yerinde dönüp dururken bir anda ağrısı keskinleşince mutfağa gitmek için kalkmıştı ama daha bir adom dahi atamadan tökezleyerek duvar dibine düşmüştü. İçinde öyle bir kuvvetli acı duyuyordu ki yardım için çığlık atacak kadar acı duyuyordu.

"Hande sana ne oldu böyle?" Arslan onu kaldırmaya çalıştı ama Hande kalkamadı karnını tutmaktan.

Eftelya bir koldan, Arslan bir koldan Hande'yi tutup kaldırdı. Eftelya kardeşini yatağa oturturken dehşet içinde ona bakıyor, inceliyordu.

"Hande bir yerin mi kanıyor? Neyin var?" Bu sefer Eftelya sormuştu.

Ama Hande acısından tek bir kelime bile konuşamazken kendini zorladı. "Bilmiyorum, birden acı içinde uyandım. Ağh!" Hande acı içinde ağladı.

Arslan "Hastaneye gidiyoruz." dedi ve ivedilikle Hande'yi kucağına alıp odadan apar topar çıkardı.  "Eftelya, odamdan arabanın anahtarını alıp arkamdan gel. Masamın üzerinde anahtar." dedi.

Arslan gücünün yettiği kadar hızlı davranıp dış kapıya doğru yönelmişken Eftelya hiçbir şey söylemeden Arslan'ın odasına gidip anahtarı aldı. Eftelya dış kapıyı açıp kilitledi arkadan. Sonra da arabanın kilidini açtı. Arslan Hande'yi arkaya oturttu. Hande acı içinde kısık sesle ağh diye ses çıkartırken karnını tutuyordu. Eftelya, kardeşinin yanına oturup onu sıcaklığı ile sarmaladı. Arslan arabayı en yakın özel hastaneye sürdü. Hastaneye geldiklerinde otoparka park edip Eftelya kardeşini tutarak arabadan çıkardı. Arslan ise doktor çağırdı. Birkaç doktor ve sedye yardımı gelerek Hande sedyece yatırıldı. Doktorlar onu yoğum bakıma götürürken Eftelya ve Arslan hastanenin içinde beklemeye başladılar.

"Ah kardeşim ne oldu sana öyle?" Eftelya tedirgin tedirgin tırnakları ile oynarken bir ileri bir geri gidiyor, düşünüyor, düşünüyor  ve hiçbir şey bulamıyordu. Bulamayınca kötü senaryolar kurmaya başlıyordu.

"Hande'nin bilinen bir hastalığı var mı?" diye sordu Arslan.

"Hayır, o hepimizden dinç ve sağlıklıdır, yediği bir şey mi dokundu akşam acaba ama bir şey de yemedi ki? Taze bir balık ve biraz salata yedi sadece."

"Bu kadar uykusunda uyandıracak kadar hızlı ve ani karın ağrısı yapar mı ki? Gece hiçbir şeyi yoktu." dedi Arslan.

Arslan ve Eftelya odanın dışında beklerken Eftelya'nın gözü hiçbir şeyi görmüyor, duymuyordu. O kadar dehşet ve korku içindeydi ne yapacağını bilmiyordu. Bu dünyadaki tek sığınağı, tek tanıdığı, canından, kanından tek kişi kardeşi Hande'ydi. Onun acı çekmesi onu kadar üzüyordu ki şu an. Hemen iyileşmesini dua ediyordu. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Tek gelen şey bunun normal bir karın ağrısından öte bir şey olmasıydı. Geçmiş hayatımızla ilgili ya da bu dünyaya gelmemiz ile alakalı bir sıkıntı olmasından endişe ediyordu. Uykusundan sersem bir şekilde uyanmıştı bu vukuat ile ve kafası çalışmıyordu şu an. Arslan ise hastane duvarına yaslanmış, bir eliyle de eğik başını tutuyor, ovuşturuyordu. Bir anda   nasıl böyle bir şey çıkmıştı ki? Aklına tek birisi geliyordu: Savaş ama şimdi bu durumla onun nasıl bir ilgisi olabilirdi ki?

KRALİÇE EFTELYA' NIN GİZEMLİ YOLCULUĞUTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang