4.4

113 12 0
                                    

Dedüblüman, Mavzer Tabancas - Rüya Gibi


Burçak: Neredesin sen?

Burçak: Kimse sana haber vermedi mi gerçekten?

Burçak: Akgün ile Mustafa iti birbirine girmek üzere ve kimseyi dinlemiyorlar.

Burçak: Derhal buraya gel.

Burçak: Sadece sen durdurabilirsin onu. 09.11

Mesajı görür görmez apar topar evden aceleyle çıkmıştım. Yolda kimseye bir şey olmamasını umut ederken, yol boyu içimde ki kötü hissi kovmakla uğraşırken koşar adımlarla neredeyse on beş dakikalık yolu, beş dakikaya aşkın bir sürede gelmiştim. Okuldan içeriye adımımı atar atmaz etrafa göz gezdirmiştim. Pekala, burada değillerdi.

Hızlı adımlarımla merdivenleri aşarken sınıfın önünde ki kargaşa dikkatimi çekti. Görüş alanıma herkesten önce stresli bir şekilde etrafına bakınan Burçak girdiğinde, beni fark etmesiyle elini çabuk gel anlamında salladı.

Endişeli bakışlarım kalabalığın olduğu yere gidip gelirken, "Ne oldu burada?" diye sorduğumda önümde ki manzaranın arasından Akgün'ü seçmeye çalışıyordum. Ama bir türlü görememiştim.

Öfkeli bakışları omzunun arkasından kalabalığa ilişti. "Mustafa şerefsizi yüzünden tüm okul -hocalar da dahil- Akgün'ü psikolojik sıkıntısı olan biri olarak görüyor." Sesinin tonunu kısarak hafifçe fısıldadı."Çocuğa bildiğin deli muamelesi yapıyorlar."

Şuan ettiği küfürden çok, onun için endişeleniyordum. Her şeyin üstüne bir de tekrardan ceza almasını istemiyordum. Bir gün o haysiyetsiz herif yüzünden okuldan men edilecek diye korkuyordum.

Kaşlarım düz çizgi haline gelirken yüzüne bakakalmış bir şekilde olayı toparlamaya çalışıyordum zihnimde. "Deli muamelesi mi?" Başını sallayarak onay verdi. "Diğerleri nerede?" diye sorarak onlara dair bir sima aramaya çalışıyordum.

Arka tarafı işaret ettiğinde sınıfta olduklarını anlamıştım. Oluşan kalabalık o kadar fazlaydı ki ayırt edemiyordum bile. Bu iş fazla ciddiye biniyordu, kalabalığın ardından neler dönüyordu bilmiyordum ama bu kadarı fazlaydı, ipin ucu aşırıya kaçmıştı. "Burçak, oraya gidelim. Tekrardan bir kavga çıkarmasını istemiyorum yoksa okuldan atılacak. Sicili zarar görmek üzere ve o bunun farkında değil şuanda."

"Biliyorum, biliyorum. İçerisinde bulunduğumuz şu saçma olaylar karşısında artık ne söz söyleyeceğimi düşünemiyorum bile. Ne mal insan varsa onunla uğraşıyoruz." dediğinde bu isyanına hak vermiştim.

İnsanların arasından geçmeye çalışırken Akgün'ü ve yanında duran arkadaşlarımız çoktan görüş alanıma girmişti. Yüz ifadesi o kadar sert ve ifadesizdi ki gözünün feri sönmüş gibiydi. Arada kaşları çatılıyordu, kendini dizginlemek istermiş gibi gözlerini kapatıp derin nefesler alıyordu ve zorlandığını üç adımlık mesafeden bile anlıyordum. Dün ki halinden epeyce farklıydı.

"Deli ve saldırgan birisinin laflarını bu kadar kafayı takacağımı mı düşünüyorsun?" diye sorarken Mustafa iti, onu kışkırtmaktan oldukça zevk alıyordu. Akgün ile bu kadar uğraşırken gizlemiş olduğu derdi neydi, daha bunu anlamış değildim. Onun geçmişini bilmesinin altında ki sebebin de Özge olduğunu biliyordum. Her zamanki gibi -üvey kardeş olduklarını da ortaya çıktığı için- bildiği tüm şeyleri olduğu gibi anlatmıştı. Düşüncesizce ve saygısızca. Ense kökümden bir titreme geçti, uyarır gibiydi. Kendimi ve onu sakin tutmamı isteye bir farkındalıktı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 27 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Yalancı Nefret / Yarı TextingWhere stories live. Discover now