Asansörün küçük ekranında rakamlar, saymayı öğrenen bir öğrenci gibi yavaş yavaş büyüyor. Söylemeliyim. Bana ait bir bilgi değil. Hayır, bu bir emanet. Onu sahibine vermeliyim. Serpil ablanın geleceğini şekillendirecek bir emanet. Kabini içini bir uçtan diğer uca hızla adımlıyorum. Bilmesi gerekiyor. Gizlemekle ona iyilik etmeyeceğim. Buna hakkım yok. Ben bilmek isterdim. Çok acı çekecek, biliyorum yıkılacak. Bir daha eskisi olamayacak. Ona kötülük etmiyorum. Böyle hissetmem doğru değil. Hayır bebeğine birşey olmayacak. Ya olursa? Asansör durdu. Kapılar iki yana kayıyor. Derin bir soluk alıyorum. Söyleyeceğim. Asansörden çıktım.
Onkoloji bir koridorunda yürüyorum. Maun hemşire masasında Serpil abla oturuyor. Defteri dolduruyor. Başını kaldırdı. Beni görünce gülümsedi. İçim titredi. Gözlerim doluyor. Ağlamamalıyım, herşeyi mahvedeceğim. Sakin olmalıyım. Maun masanın önünde duruyorum:
"Hoşgeldin Cansu. Turgut'u ziyaretemi geldin?"
"Şey Serpil abla aslında seninle konuşmak için gelmiştim." Kaşları çatılıyor. Yüzünde şaşkın bir ifade oluştu:
"Tamam... konuşalım güzelim. Gel otur ayakta dikilme öyle."
Maun masanın arkasına geçiyorum. Duvara dayalı kanepeye oturdum. Serpil abla yanıma geçti. Üniformasındaki turuncu yağ lekesi, döş cebine bırakılan kalemden sızan mürekkep izi, paçalarındaki tozları görüyorum. Nasılda dağılmışsın Serpil abla, sen böyle miydin? Elini dizime koydu:
"Nasılsın bakalım Cansu? İyi görünüyorsun?"
"İyiyim Serpil Abla. Sen nasılsın?"
"Aynı işte Cansu. İyi olmaya çalıyorum." Elini göbeğinin üstüne koydu. Yüzünde sıcak bir şefkat ifadesi oluşuyor:
"Bebeğim için iyi ol olmalıyım. Bir sorun yok değil mi?"
"Yok Serpil abla. Ben aslında seninle alakalı konuşmak için geldim."
"Murat konusu açmak istemiyorum Cansu. Lütfen." Gözleri dolmuştu. Söyleyemeyeceğim. Hayır, yapamam. Dayanamaz bu acıya:
"Şey Serpil abla, ben Murat abi ile konuşmaya gittim."
Söyledim. İnanamıyorum söyledim işte. Neden kızmıyor. Hayal ettiğim gibi bunu nasıl yaparsın Cansu, demiyor. Ah salak kafam. Tabiki Murat abi ile konuşmamı istiyordu. Onu çok seviyor. Seni dinlememeliydim Serpil abla. Daha önce gitmeliydim Murat abiye, nasıl düşünemedim. Hayır bana öyle umut dolu gözlerin ile bakma Serpil abla. Sen böyle bakarken ben Murat abinin olduğunu sana nasıl söylerim:
"Üzgünüm Serpil abla."
Gözlerinden hayal kırıklığı geçiyor. Kabullenişle başını önüne eğiyor:
"Üzülme Cansu. Murat'ın beni istemediğini biliyordum." Sesi titriyor. Beni yanlış anladı:
"Murat abi seni aslında terk etmemiş Serpil abla."
Başı hızla kalkıyor. Gözleri dolmuş. Dudaklarında yarım bir tebessüm var. Umutlanmaya korkuyor. Ne demek istediğimi anlamak ister gibi bana bakıyor. Herşeyi iyice mahvediyorum:
"Murat abi... of Serpil abla, bunu sana nasıl söyleceğim ben?"
Dudağındaki gülümseme soluyor:
"Korkma Cansu. Ben çoktan kabullendim."
Buna daha fazla dayanamayacağım. Derin bir soluk alıyorum:
"Serpil abla... Murat abi... ölmüş."
Bana bakıyor. Hiç kımıldamıyor:
"Üzgünüm Serpil abla. Evinde olmuş. Aniden kalp krizi geçirmiş. Başın sağolsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE Mİ?(Tamamlandı.)
RomanceGüzel bir aşk hikayesi sizleri bekliyor. Cansu isimli genç bir kız hastalanıyor. Hastalık sürecinde yaşadıklarından bahsediliyor. İhanetler, dostluklar, aşklar var. İçi dolu bir hikaye. Romantik -Dram türünde, "Alıntı1" Sınıf arkadaşlarım ayakta e...