20'

322 37 60
                                    

Jeongin

Chris'in bana hatırladığı ve üstüne annesinin anlattığı şeyleri dinlemiştim. Duyduklarıma inanmak istemesem de amcam bunu onaylamıştı. O onayladığı an kafamda her şey kopmuştu.

Annem ve babam bana bunu anlatmayacaktı yani. Annem. Annem değil miydi? Teyzem mi oluyordu? Hayır.

"Gerçek yani" dedim amcama dönerek. Amcam elindeki peçeteyle oynarken bana bakmadan kafasını salladı.

"Luna bu yüzden mi öldürdü ailemi?" Dedim kuze- chris'e bakarak.

"Sanırım. Bende yeni öğrendim ama böyle bir şeyi bir gün yapacağını biliyordum. Hatta o gece yapacaktı bunu" dedi ve önündeki kahveyi içti. Bu kadar rahat olamazdı.

"Nefret ediyorum ondan! Bunu yapmaya hakkı yoktu! Annemi benden almaya hakkı yok!" Dedim Chris'e bağırarak. Gözlerini devirip dalgayla güldü.

"Off! Jeongin çok çocuksun. Anlattım işte sana her şeyi. Ne yaparsan yap!" Masadan kalkıp kafateryadan çıktı. Önümdeki boşluğa baktım bir süre.

Hayatımdaki herkes bana yalan söylemişti. Hatta gerçek sandıklarım bile bir yalan üzerine kuruluydu. Bu bana iyi gelmiyor.

"Jeongin iyi misin?" Amcam omzumdan tutarak beni dik tutmaya çalıştı. Bulanık görmeye başladığım için gözlerimi silip ayağa kalktım. Benimle birlikte ayağa kalkan amcam beni arabaya yönlendirdi.

Yol boyunca ona bir kere bile bakmadım. Ne konuştum ne de baktım. O da bana yalan söylemişti. Annem de, babam da, teyzem de. Hepsi.

Ölen bir insandan nefret edebilir miyim? Annem ve babam olsa bile edemem sanırım ama onları nasıl affedeceğimi bilmiyorum.

Teyzem sandığım kişi aslında öz annemdi, kuzenim ise abim mi? Yüzümü buruşturup amcamın evine girdim. Bana hazırladıkları odaya girip kapıyı kilitledim. Amcam beni yalnız bırakmıştı.

"Jeongin gerçekten boka bastın" dedim ve yatağa oturdum.

Bacaklarımı kendime çekip kafamı dizlerime yasladım. Bir süre annem ve babamı düşündüm. Bana göre dünyanın en iyi ailesiydi onlar. Yaşadıkları süre boyunca bana o kadar güzel anlar yaşatmışlardı ki. Dünyanın en değerli çocuğu olduğumu hissetmiştim.

Onlar öldükten sonra ortaya çıkan bu büyük gerçek ise onların bana olan davranışlarını unutturur muydu? Onları unutmaktan çok korkuyorum.

Burnumu çekip ışığı yanan telefonuma baktım. Bir sürü bildirim vardı. Luna'yı öğrendikleri için bana da yazıyorlardı. O bir sürü bildirimin arasından elim onun mesaj kutusuna gitti. Bana bir sürü güzel mesajlar atmıştı.

En sonunda attığı '😗🦊' bu iki emoji beni güldürürken onun numarasına basıp kulağıma götürdüm telefonu.

İlk çalıştan sonra açan sevdiğim neşeyle bağırdı.

"Beni mi aradın yanlış mı görüyorum? Çok özledim jeongin! Yataklara düştüm." Onun abartılı tepkilerine gülüp gözümü devirdim. Gözlerimi silip boğazımı hazırladım konuşmak için.

"Daha sabah geldim."

"Olsun ben seni her daim özlerim sevgilim."

Sevgilim mi?

"Aşkım senin amcanın evi tam olarak neredeydi?" Diye lafı değiştirince boğazımı temizleyip "ne yapacaksın?" Dedim.

"Bir gün geldiğimde elimin altında dursun diye. Konum atsana."

"Atarım telefonu kapattıktan sonra"

"Tamam bebeğim. Nasılsın, nasıl oldun?"

"Kötüyüm" diyip burnumu çektim. "Seninle konuşup kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı hyunjin. O kadar şey oldu, oluyor ki. Sanırım gerçeklik algımı yitirdim ama sen şimdi bile o kadar iyi geldin ki. Teşekkür ederim."

mokita, hyuninWhere stories live. Discover now