Bölüm 3: Güneşin Elçileri

8 1 0
                                    

Elyna bizi ormanın derin bir noktasına getirince başta bir şey göremedim ama o eliyle onu takip etmemizi işaret edip ağaca iki kez tıklatınca yukarıdan uzun bir sarmaşık indi.

Sarmaşığa tutunup yine iki kez ağaca ayağıyla tıklattıktan sonra hızla sarmaşığın yukarı doğru çekilmesiyle ortadan kayboldu. Ben ve Janet yerimizde donup kalınca yukarıdan sesi duyuldu.

“Korkmayın, benim yaptığımı yapın sadece.”

Tereddüt ederek yaklaştım ağaca. İlk ben gidecektim çünki Janet belli ki korkuyordu. Birinin ona destek olması lazımdı ve o kişi ben olacaktım.

Ağaca iki kez tıklatınca yukarıdan uzun bir sarmaşık ayaklarımın dibine kadar indi. Korkarak sarmaşığa tutunup sıkıca sarıldım. Ağaca iki kez daha vurunca aniden yukarı doğru çekilmeye başlamakla nefesim kesildi. Rüzgar tenimi yalarken hafif titredim ama bu aynı zamanda korkunun da neden olduğu bir titreme olabilirdi.

Sarmaşık birden durunca solumda yer alan tahta zemine ayak bastım ve eğilip Janet’ın gelmesini bekledim.

O da aynı şeyleri yapınca kendini yukarıda buldu ama gözleri kapalıydı.

“Janet, gözlerini aç istersen.” dedim kıkırdayarak.

Gözlerini aralayıp benim durduğum zemine atlayınca rahat bir nefes aldı ve biz arkamızdaki küçük, yaprakların ve dalların arasına saklanmış kulübeye doğru ilerledik.

Elyna biz gelene kadar masa kurmuş ve yemek hazırlamıştı bile. Bizim kapıyı açıp içeri girdiğimizi görünce başını kaldırıp bize güzel bir tebessüm yolladı.

“Aç olacağınızı düşündüm.” Aslında çekiniyordum ama itiraz edecek durumda da değildim.

Başımla onaylayıp masaya yaklaşınca bir şok daha yaşadım. Masada farklı türlerde yemekler vardı fakat hepsi rengarenk meyve olduğunu tahmin ettiğim malzemelerden yapılmıştı. Bizim yemeklere garip bir şekilde baktığımızı far ketmiş olacak ki, Elyna aniden bize seslendi.

“Yemeklerde bir sorun mu var ?”

Yüzündeki tebessüm silinmiş, tedirgin ve üzüntüyle karışık bir hal almıştı. Galiba sevmeyeceğimizi düşünmüş ve üzüntüye kapılmıştı.

Durumu izah etmek için “Hayır, çok güzeller. Hatta aşırı güzeller. Bizim dünyamızda yemekler et ve ya sebzelerden yapılır.” dedim.

Kaşlarını şaşırırcasına havaya kaldırarak “Et mi ? Ne eti ?” diye sordu.

“Hayvan etleri tabii ki.”

“Bizim diyarda canlılardan yemek yapılmaz. Tabiat bize bir sürü meyve ve yiyecekler sunar ve onları karıştırarak enfes tatlar yaratırız. Burada hiç bir canlı eğer saldırmazsa öldürmeyiz biz.”

Sandalyelerden birine oturunca Janet de beni takip etti. Önüne aldığı içinde yeşil madde olan kaseyi koklayıp “Ne bu ?” diye sordu.

Elyna “Maytan otu çorbası,” diye açıkladı ama Janet’in yüzündeki ikna olmamış ifadeyi görünce “Çok lezzetlidir.” diye ekledi.

İkimiz de çok fazla beklemeden yemekleri yemeye koyulduk ve gerçekten de tatları enfesti.

Yemeği bitirir bitirmez soruları sormak için sabırsızlanıyordum bu yüzden de hızla yeyip teşekkür ettikten sonra ikimiz de Elyna’ya diktik bakışlarımızı.
O da durumu anlayıp “Ah, size açıklamam gereken konular vardı dimi. Sorun bakalım sorularınızı.”

“O yaratığın ismi neydi. Hani bize saldıran.” dedi Janet beni şaşırtarak çünki eve nasıl döneceğimiz ya da buranın neresi olduğu hakkında soru soracağını bekliyordum. Böyle şeylerin ilgisini çekmesi bana garip geliyordu açıkçası.

Kraliçelerin Yolu 1: Melesea Where stories live. Discover now