Bölüm 4: Saygıdeğer Konuklar

11 1 0
                                    

Elçiler benim ve hala bacağı acıyan arkadaşımın kolundan hafifçe tuttular.

Komutanları gibi gözüken adam ise elini cebine sokup bir kese çıkardı. Kesenin ağzını açıp önümüzdeki boşluğa fırlatınca pembe toz tanecikleri boşlukta öncelikle süzüldü. Ben bir şey olmayacağından daha yeni emin oluyordum ki, birden boşluktaki tanecikler toplanmaya ve bir araya gelerek bizim buraya geldiğimiz zaman oluşan portal gibi bir şey yarandı.

Elçiler kolumuzdan ittirince onların hareketlerini takip edip korkarak deliğe girdim. Janet, diğer elçiler ve yakışıklı arkamdan gelmekteydiler. Portaldan geçer geçmez yine aynı şeyi hissettim.
Midem bulanıyor, başım dönüyor ve boşlukta hiss ediyordum.

Genelde boşluk hissi en çok korktuğum hissti. Eskiden karanlıktan ve ya yalnız kalmaktan korktuğumu sanırdım fakat zamanla bunun aslında boşluk hissinden kaynaklandığını anladım. Yani benim en büyük korkum boşluktu. Birinin beni terk ettiği zaman onun bırakacağı boşluk, denize girince suyun altındaki o boşluk, karanlıkta hiss ettiğim o boşluk. İşte beni en çok korkutan buydu ve şuan korkumun içinde süzülüyordum. Hiç bir zaman dahil olmak istemediğim bir hikayenin içinde bir o tarafa bir bu tarafa sürükleniyordum fakat benim tek amacım var.

Bu diyardan kurtulup eve gitmek.

Ama olaylar beni evden daha da uzaklaştırıyor ve diyarın en uzak köşesine itiyordu.

Neden ?

Buraya nasıl düştüğümü bile anlamıyordum. Eğer portal bu garip tozlarla açılıyorsa antikacıda bu büyünün ne işi vardı ?

Kafamda yine deli sorular dönüyordu. Fark ettim de ben diyara geldiğimden beri kafamda sadece sorular dönüyordu. Ama bunları cevaplayacak biri yoktu. Belki gittiğimiz yerde birini bulurdum.

Hem Kraliçe bizi neden istiyordu ki ?

İşte bir soru daha.

Düşüncelerim yüzünden midem daha da bulanmaya başlayınca hemen yere varmayı diledim. Sonunda yine başım şiddetle dönmeye başladı ve göz kapaklarım ağırlaşarak kapandı

***

Gözlerimi açtığımda bu sefer yeşil bir zeminde değil, bir yataktaydım. Yatak çok yumuşak ve pofuduktu. Üzerimde artık Dünyadan gelirken giydiğim siyah kot pantolon ve turuncu gömlek yoktu. Beyaz bir gecelik vardı üzerimde ve birden aklıma gelen şeyle garip hissettim.

Üzerimdeki kıyafetleri birileri çıkarmış olmalıydı... Kimdi acaba ?

Bu düşünce rahatsız hiss etmeme neden olsa da o kişilerden bana zarar gelmeyeceğini düşünerek kendimi sakinleştirdim. Sessizlikte aniden kapı tıklatılınca irkildim ve yatağımda uzanarak kapıya bakıp “Girin.” diye seslendim.

Kapı yavaşça aralanınca önce kimse içeri girmedi fakat kısa süre sonra uçarak odaya süzülen tepsiyi görmemle ağzımın açık kalması bir oldu.

Aman Tanrım. Ben daha neler görecektim ?

Tepsinin üzerinde çok lezzetli gözüken yemekler vardı ve gerçekten çok acıktığımı hiss ettim. Ağzım hemen sulanmaya başladı fakat durumun garipliyini kafamdan atamıyordum.

Daha sonra neşeli bir şekilde kahve rengi saçlı, ince ve beyaz giyinimli bir kız içeri dalıp gülümseyerek bana döndü.

“Uyanmışsınız leydim.” Önümde beni şaşırtacak derecede düzenli bir reverans yaptıktan sonra ayağa kalkıp bana yaklaşınca yüzümde oluşan şaşkın ifadeyi görmüş olacak ki, gülümsemesi daha da irileşti.

Kraliçelerin Yolu 1: Melesea Where stories live. Discover now