9. BÖLÜM💣

14 2 0
                                    

Hepinize merhaba sevgili okurlarım. Sizi çok bekletmeden bölüm ile baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar dilerim.

(- - -)

*Yardım elini tuttuğum yangın eliymiş, fark edememişim.*

Titreyerek yürüdüğüm yolun arkasından gelen ses beni korkutuyordu. Bu sesin sahibi beni hem ateşe atıyor hem de oradan kurtulmam için ban el uzatıyordu. Belki de... belki de o uzattığı eli beni yakıyordu. Barış'tı işte, asla barış düşünmeden savaşan Barış...

Arkamdan koşarak geldi ve kolumu tuttu. Ona dönmek zorunda kalarak kolumu çektim hiddetle. Gözümdeki yaşlar yakınımda olan Barış'ı görmemi bulanıklaştırıyordu. Barış nefes nefese konuştu. "Arven nereye gidiyorsun dursana." Sert konuşmuştu. Ağlayarak aynı zamanda da bağırarak "Nereye mi gidiyorum?! Senden uzak bir yere, hatta senin olmadığın bir yere gidiyorum Barış!" dedim. Yürümeme yine müsaade etmeyerek kolumu tuttu.

"Ormandayız farkındaysan nereye gitmeyi düşünüyorsun?! Yolunu kaybedeceksin!"

"Ben zaten senin yanındayken yolumu çoktan kaybettim Barış. Ya, ya ben tam kurtuldum bitti derken başımdan aşağı mermiler yağıyor, insan cesetlerinin olduğu yerde buluyorum kendimi! Sence bu normal mi?! Seni bilmiyorum ama benim hayatım için bu hiç normal değil Barış!"

Sustum, boğazım acımıştı. Ama konuşmam gerektiğinin de farkındaydım. Ya şimdi konuşacaktım ya da sonsuza kadar susacaktım. Susmadım. Sesimi biraz alçalttım.

"Barış bak, ben senin geçmişini, hayatını, yaşadıklarını asla yargılamıyorum. Buna hakkım yok zaten. Ama seninde bir günde gelip de hayatımı altüst etmeye hakkın yok.Korkuyorum Barış, ben bunlara alışık biri değilim. Ben beyazım sen siyah, ben gündüzüm sen ise gecenin en korkunç karanlığı. Ne bekliyorsun ki benden. Alışmamı mı?"

"Sakın!" dedi hiddetle Barış, "Sakın Arven, bunlara alışmayacaksın. Hem sen demiyor muydun Oğuz iyileşince senden kurtulacağım diye. Bak Oğuz iyileşti kurtuldun benden. Giderayak alışma."

"Madem senden kurtuldum peki şimdi niye bırakmıyorsun beni?"

"Şu an olmaz. Adamlardan kaçacağım diye bilmediğim bir yola girdim. Görmüyor musun etrafımız ağaçlarla dolu. Belli ki ormandayız. Bak hava kararıyor gel bir kulübe falan birşey bulalım. Gece burası tehlikelidir, hadi."

Barış bana elini uzatmıştı. Ona çok sinirliydim. Ondan kurtulamadığım yetmiyormuş gibi bir de çamura girmiştim. Bataklıktı burası resmen. Barış'ın elini tutup tutmamakta kararsızdım ama ona tutunmadan yürümeyi denedim. Ve tabiki beceremedim. Tam düşeceğim sırada Barış bir eliyle belimden diğer eliyle de kolumdan tutmuştu. Barış'ın kahverengi irisleri dikkatle bana bakarken titremiştim. Belki de soğuktandı bilmiyorum. İnsan eceline aşık olur mu, ya da ecele aşk denir miydi?

Biliyorum Barış dünyada tanıdığım en korkunç insandı. En gaddar, en kinci, en korkusuz ve en acımasız insan. Ama neden, neden bende bu adama karşı kin, öfke beslemek yerine sevgi hissi uyanıyor.

İnsanlar kötü değildir yaşadıkları onları kötü insan yapmaya meyilli kılar. Barış da bu insanlardan biriydi işte. Yaşadıkları şeyler onu kötüye sürüklüyordu. Ne yaşadığını bilmiyorum ama onun gözlerine bakınca "ben kötü biri değilim, sadece yaşadıklarım yaşıma göre çok fazla" diye bağırıyordu. Onun kahverengi irisleri bana bunu haykırıyordu. Bir gün dili de haykırır mıydı acaba?

Belki bunları dili söylese "o korkunç biri, ondan uzak dur" diyen tarafım eriyip gidecekti. Kim bilir belki de gözlerimizi söylediğini dilimiz söyleyemediği çin sonsuza kadar birbirimize uzaktan bakacaktık.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 24 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

TUTSAKWhere stories live. Discover now