1.2

219 35 11
                                    




Seungmin.

Ders çıkışı kendime sakin bir köşe aramaya başlamışken Chan'ı gördüm. Yeterince tenha bir yerde oturduğunu fark edince yanına yürüdüm. Onun için fazla sakin bir yerdi hatta.

"Oturabilir miyim?" kafasını kaldırdığında anında gülümsedi. Ben onlardan ne kadar uzak durursam durayım Chan beni severdi. Belki de zararsız bulurdu bilmiyorum. "Tabi ki Seungmin, sorman hata." yanına oturup elimdeki kitabı bıkkınca masaya bıraktım.

"Ölümden daha beteri varsa o da blok statik dersidir, emin ol." söylenmeme gülümseyerek karşılık verdi. "Senin için bile sorunsa biz ne yapmalıyız bilemedim." neşeli görünüyordu. Normalde bu kadar keyifli olduğu anlar çok nadir olurdu.

"Keyfin yerinde gibi," bir yandan da onu süzüyordum. "Normalde bu kadar neşeli olmazsın sen, n'oluyor?" neyden bahsettiğimi çok iyi bilerek gülüşünü genişletti. Tam da
tahmin ettiğim gibi davranıyordu.

"Bir şey olduğu yok," omuz silkti. "Ama ilk defa elimde hiçbir şey yokken bile keyifliyim." dediklerine kendi de şaşırıyor gibiydi. Beklenmedik şeyler Chan'ı hep heyecanlandırmıştı. "Sanırım bu hallerinin sebebini ikimiz de biliyoruz, ne diyorsun?" konuyu uzatma gereği duymadım.

Eğer böyle şeyleri Minho dışında biriyle konuşacaksa, bu kişi genelde ben olurdum. Yani, en azından eskiden öyleydi. Chan ne kadar az konuşursak konuşalım fikirlerime hep önem vermişti.

"Senin gözünden ne zaman bir şey kaçtı ki?" beni yine yanıltmayarak açık açık konuştuğunda bu kez ben gülümsedim. "Hyunjin'den ne istiyorsun Chan?" kafamı yana eğerek dik bakışlarımı gözlerine diktim. "Seni tanıyorum. Ondan hoşlanıyor gibisin. Ama bir şeyler yerine tam oturmuyor." kafamdan geçirdiklerim hoşuna gitti. Her zamanki gibi benimle bir şeyler tartışmaktan zevk alıyordu.

"Hyunjin," gözlerini kapıya dikti. Onu beklediğini bilmek canımı sıktı. Hiç Chan gibi değildi. "Sanırım yerine oturmayan şey benim Seungmin." ne dediğini anlamadığımı fark edince açıkladı. "Garip hissediyorum ona karşı. Olay hırs değil. Onu uzun zamandır farkındayım ve şimdi kendini insanlara açması beni hazırlıksız yakaladı. Sanırım kimse fark etmezken daha huzurluydum. Şimdi beni rahatsız eden bir şeyler var." fark ettiğim detayla birkaç saniye konuşamadım.

"Onu kıskanıyorsun." bakışları bana döndü. "Başkaları fark edip adım atacak diye korkuyorsun." omuz silkti. "Kıskançlık nedir ki? Şimdiye kadar kimseyi kıskanmadım ben." aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı.

"Ama Jeongin'le Hyunjin'in yakınlığı yüzünden aralarında bir şeyler olduğunu düşünmek beni sinirlendirdi. Bu sayılır mı?" masum bir tavırla sorar gibi olsa da içten içe girdiği krizlerin farkındaydım. Chan için gerçekten beklenmedik bir şeydi bu.

"Hyunjin'in kafasını karıştırıyorsun. Ama sana güvenmiyor Chan. Bir şeyler karıştırdığından ya da olayı hırsa bindirdiğinden çok emin." Güzelce açıkladığımdan emin olmak isteyerek gözlerine baktım. "Eğer gerçekten samimi bir hisle geleceksen senin arkanda olurum. Ama onu kullandığını ya da başka bir şey planladığını hissedersem Hyunjin'i senden uzak tutmak için elimden geleni yaparım! Bu konularda taviz vermediğimi iyi bilirsin." tehditkar konuşmamdan etkilenmişe benzemiyordu. Onu iyi tanıdığımdan olsa gerek samimi olduğunu hissediyordum. Ama ilerleyiş tarzının Hyunjin'i itmesi kadar doğal bir şey de yoktu.

"Teşekkür ederim Seungmin." Bakışlarımı yüzüne çıkardığımda güzel bir gülümseme sundu. "Her zaman iyi bir dinleyiciydin." ben de güldüm. O da her zaman iyi bir dinleyici olmuştu. Bunun farkında olduğunu biliyordum. Yine de omzunu dürterek konuştum. "Sen de fena sayılmazsın!" dediklerimle gülüşü genişlerken gözleri tekrar kapıya kaydı. Hyunjin'in içeri girdiğini görünce bakışlarım ikisi arasında gidip geldi.

looking at me | hyunchanWhere stories live. Discover now