otuz beş

2.4K 279 89
                                    

Yatağa uzanmış, tavanı seyrediyordu kahverengi gözleri. Kestane rengi saçlar, mavi yastığın üzerine dağılmıştı. İçi daralıyordu düşünmekten. Akışına bırakıp, anı yaşamak istiyordu ama bunu yaparsa sonuçların kötü olmasından korkuyordu.

Ayrıca yapmaya başlamıştı da...

Nasıl bu kadar hızlı kapılmıştı hiç tatmadığı bir duyguya?

Yoksa hiç tatmadığı için mi böylesine kontrolü kaybettiriyordu ona?

Derin bir iç çekti. Tüm sıkıntısını belli eden nefesi doldurdu odayı. Yalnız iken, daha doğrusu kalbi boş iken böyle sorunları olmuyordu. Alıştığı şeyler vardı, üzerine o kadar düşünmez; uykuya rahatça dalabilirdi.

Ama her şey değişmişti aniden. Bunca zaman ona dokunmayan duygular, birden kontrolü ele almıştı öylece. Yıldırım ise oturup, izlemekten başka bir şey yapamaz olmuştu.

Altay'a yaklaşmak istiyordu. Ona tüm sevgisini verip, onun o güzel gülümsemesinin nedeni olmak istiyordu. Bu kadar yıl pek fazla sohbetleri olmasa da Yıldırım iyi tanıyordu onu. Ağabeyinin yakın arkadaşıydı sonuçta ve bir kez olsun hakkında kötü bir şey duymamıştı.

Görmemişti de. Altay'ın kalbi güzeldi, kendi güzeldi. Niye sevilmemişti harbiden?

Hani Altay hep Yıldırım'a diyordu ya:

Lan Yıldo sen sevilmeyecek adam mısın?

Peki Altay sevilmeyecek adam mıydı?

Kimseyi kırmazdı, kendi kırılsa bile yaptığı saçma şakalarla bastırır belli etmezdi. Kolay da kırılmazdı zaten. Takmazdı o kadar kötü kelimeleri, çok sevdiklerinden gelmediği sürece. Bazen aptala yatar, bazen gerçekten aptal olurdu. Pişman olmamak için, aklında bir şey varsa hemen yapardı onu. Çocukla çocuk, yetişkinle yetişkin, yaşlıyla yaşlı olurdu.

Herkesle konuşacak bir şey bulurdu ama aşkı bulamıyordu işte.

Sadece iki kişinin konusu geçmiş olsa da daha öncede takıldığı insanlar olmuştu. İlişkiler yürümüyor değildi yürüyordu. Ama yürüyen ilişkiler hep Altay'ın kendi karakterinden ödün vermesiyle yürüyordu.

Sadece sevileceğim diye kendimden ödün mü vereceğim ben?  Diye bitiriyordu onları. Kendi olduğu için sevilmek istiyordu. Tamamıyla kabullenilmek istiyordu.

Birinin sizi olduğunuz kişi olarak sevmesi kadar güzel bir şey var mıydı?

Birkaç gün önce birlikte takılmaları için Altay'ı evinden almaya gidecekti ama ağabeyi de peşine takılmış, üçü birlikte takılmak zorunda kalmıştı. Yıldırım konuşmalara nadiren katılmış, kalan vaktini Altay'ı izlemekle geçirmişti. İzledikçe daha çok kapılıyordu sanki, durmadan onun farklı mimiklerini, tavırlarını, huylarını görmek daha da heyecanlandırıyordu onu.

Daha fazlasını keşfetmek istiyordu.

Gözlerinde canlanan gülüşle elini kalbine götürdü. Üzerindeki tişörtü sıkıca kavramış, yumruğunun içinde kırışmasına neden olmuştu. Hızlanan kalbi hissediliyordu sanki yumruğundan.

O güzel gülüş müydü onu böyle hızlandıran, yoksa gülüşün sahibi mi?

" Kafana sokayım senin Yıldırım. Şu haline bak. " Söylenerek yerinde doğruldu ve ayaklarını yataktan aşağı sarkıttı. Terliklerini giydikten sonra ayağa kalkmıştı. Uyuyamıyordu madem, meşgul etmeliydi aklını.

Dolaptan bir soda çıkarıp, kapağını açtı ve oradaki masanın önündeki sandalyeye oturdu. Geriye yaslanırken bakışları masada duran telefonu buldu. Altay uyuyor muydu acaba? Uyumuyor olsa ille darlardı gerçi Yıldırım'ı, hiç rahat duruyor muydu?

Yanlış °BxB°Where stories live. Discover now