kırk iki

2.2K 273 43
                                    

" İyi alıştın sen buraya he. " Dedi Yıldırım odaya girdiğinde. Altay'da arkasından gelmiş, elindeki çantayı kenara bırakmıştı. Yıldıray ile karşılaşma ihtimalini göz önünde bulundurarak alet çantasını yanına almıştı. Yıldırım'a bir şekilde zararı dokunsun istemiyordu.

Kapıyı kapatırken cevap verdi Altay ona. " Yıldırım kokuyor burası buram buram, insanın çıkası gelmiyor girince. Benim mi suçum?" Ona arkası dönük olan Yıldırım'a ilerlemiş ellerini havaya kaldırmıştı. O an bir düşünce girdi aklına.

Daha önce doğru düzgün yaklaşmamıştı, dokunmamıştı bile ona. Şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Aralarında arkadaşlık olsaydı kolayca bir yolunu bulurdu ama ilişkileri arkadaşlıktan çok uzaktı.

Elleri havada kalırken, alnını Yıldırım'ın omzuna bırakmıştı. " Yıldırım?" Seslendi önünde duran adama. Yıldırım onun temasıyla, hızlanan kalbini önemsemeden başının Altay'ın olduğu yöne doğru çevirdi.

" Buyur?"

" Ya ben, beni atölyeye at dedim de... Valla napcamı bilmiyom şimdi. "

Yıldırım, onun söylediklerini idrak ettiği gibi ona döndü yavaşça. " Bir elin ayağına mı dolaştı senin?" Ellerini Altay'ın yanaklarına koyup, başını kaldırmasını sağladı.

Altay bakışlarını kaçırdığında, Yıldırım iki elini de onun yüzüne bastırıp, dudaklarının büzülmesine neden olmuştu. " Kaçırma gözlerini benden. "

Yıldırım'ın hareketi gülmesini sağladı onun. Kaçırdığı gözleri karşısındaki adamın kahverengi gözleriyle buluştu. " Çok seviyon gözlerimi, durmadan bakmak istiyon di mi?"

Bunu duyan adam gülümsedi ve aralarındaki mesafeyi kapattı. Avuçlarının arasındaki yüzü tutuşunu yumuşattı. " Çok seviyorum. " dedi dudaklarının arasındaki mesafeyi kapatırken.

Yıldırım hayatında ilk defa duygularını içine hapis edemediği bir durumla karşılaşmıştı. Uzak kalamıyordu Altay'dan. Hayatında böyle güzel hissettiğini hatırlamıyordu ki, kalabilsin.

Yılmaz zamanında az anlatmamıştı ona Açelya'yı nasıl sevdiğini. O zamanlar anlamlandıramadığı duygular şimdi onu da esir almış; kendilerini tanıtıyorlardı Yıldırım'a.

Altay ona yaklaşan adamın beline ellerini attıktan sonra dudaklarını birleştirmişti. Birbirlerini yumuşak bir şekilde karşılayan dudaklar aralandı yavaşça. Deneyimsiz olmalarının hiçbir önemi yoktu, ikisi de öyle uyumluydu ki birbiriyle. Tadını çıkarmak istercesine yavaş yavaş dans ettiriyorlardı dudaklarını birbirleriyle.

Nefesleri onları durdurana dek sürmüştü dansları. İlk geri çekilen Yıldırım olmuştu. Göğüs kafesini zorlayan kalbiyle, düzensiz nefesleri şaşırtmaya devam ediyordu onu. Dudakları ayrılsa da Yıldırım karşısındaki bedeni kendine çekmiş, kollarını sarmıştı ona.

Tüm hisleri su yüzüne çıkmış, yüzüne vurmuştu. Yanakları yüksek bir sıcaklığa sahipti, kızarmıştı. Altay'dan ondan farksız sayılırdı ancak Yıldırım bir an öyle görünmek istememişti.

Altay onun sarılmasına karşılık verirken çenesini de Yıldırım'ın omzuna yaslamıştı. Kızarmış kulaklarını gördüğünde gülümsemesine engel olamadı. Dudaklarını Yıldırım'ın yanağına bastırdı. Daha sonra sıkıca sarılıp, sırtına vurdu Yıldırım'ın.

" Lan ne güzel şeymiş sana sarılmak." dedi kaşlarını çatarak. Tüm heyecanını almış, huzur kaplamıştı içini resmen.

Yıldırım mırıldanarak onayladı onu. Ayrılmak istemiyordu, konuşmakta istemiyordu. Sadece Altay'a sarılmak istiyordu. Tabii bu isteği kısa sürmek zorunda kalmıştı çünkü kapı açılmıştı. Altay kapının açıldığını fark ettiği gibi Yıldırım'dan ayrılmış, kendini yatağa atmıştı.

Yanlış °BxB°Where stories live. Discover now