7. BÖLÜM •feryat•

3.6K 645 115
                                    


Keyifli okumalar dilerim yorumlarınızı bekliyorum

Sınır +200 yorum

2005 / Ankara Yavuz Alp Korateş Bir çığlık sesi yankılanmıştı o gece

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

2005 / Ankara

Yavuz Alp Korateş

Bir çığlık sesi yankılanmıştı o gece. Aynı çığlık hepimizi uykumuzdan uyandırmıştı. Çünkü yürek yakan, acı kokan bir feryattı bu. Yatağımdan fırlar gibi kalkıp odamdan çıktım. O sırada annem de yatak odasından çıkıyordu. Gecenin bir yarısıydı ve hepimiz uyuyorduk normalde. Ta ki dışarıdan duyulan sese kadar...

"Anne n'oluyor?"

Annem sabahlığının kuşağını bağlarken "Bilmiyorum oğlum," dedi.

Ses bir kez daha duyuldu. Bu defa sadece çığlık değil

"Kızım!" diye bağırmıştı.

Annemle beraber aşağı inip dış kapıyı açtık. O çığlık sesi tanıdık birine aitti. Komşumuz Melek teyze, Güneş'in annesiydi bu ve sesi tüm sokağı inim inim inletiyordu. Bir an Çukurambar'da yaşayan herkesin bu sesi duyduğunu bile düşündüm.

"Kızım yok! Güneş'im yok!"

Annem ve arkamızdan gelen babam, koşup sesin geldiği yöne gittiklerinde kafam karışmış bir halde onları takip ettim. Çıplak ayaklarıma ayakkabı bile giymemiştim.

Melek teyze "Aldılar," diye bağırdı. "Küçük kuzumu aldılar benden."

Birkaç adım uzakta durup izledim. Melek teyze caddenin ortasında göğsüne bastırdığı bez bebekle beraber oturmuş ağlıyordu. Bir insanın böyle acıyla bağırıp ağladığını ilk defa o gece gördüm. Bebeği biraz daha sıktı. Gidip o bebeği elinden almak istedim çünkü böyle sıkmaya devam ederse bebeğin dikişleri patlayacaktı. Bu Güneş'i çok üzerdi çünkü en sevdiği oyuncaktı o. Çok değil daha birkaç saat önce o bebekle beraber bize gelmişti.

Canının sıkıldığını ve benimle oyun oynamak istediğini söylemişti. Ders çalışmam gerekiyordu, bu yüzden onu göndermek zorunda kalmıştım. Pilot olmam için çok çalışmam ve yabancı dilimi geliştirmem gerekiyordu. Oyun oynamak yerine ders çalışmam onu üzmüştü, bu durumdan nefret etsem de mecburdum. Yoksa babamdan sıkı bir azar yerdim. Güneş de bana küstüğünü söyleyip bebeğiyle beraber evine gitmişti.

Melek teyze neden gittiğini söyleyerek ağlıyordu ki?
Evinde olmalıydı, tavuk gibiydi o. Erkenden uykusu gelirdi. Muhtemelen yatağında uyuyor ve her sabah olduğu gibi bana anlatacağı abuk sabuk rüyalarını görüyordu.

"Emel, kızım yok. Aldılar onu benden. Güneş'imi aldılar."

Neden aynı şeyleri söylüyordu? Neden bu kadar acı feryatlar koparıyordu?
Onlara doğru yürüdüm, ayağıma keskin bir şey battı ama umursamadım. Güneş'in babası yerde oturmuş ağlayan Melek teyzeye sarılmıştı.

"Kızımı getir Tekin," dedi. "Bana kızımı getir."

Annem ise önünde diz çökmüştü. Yanımda kederli yüzüyle duran babama baktım.

"Neler oluyor?"

Gözleri beni buldu. "Güneş," dedi yavaşça. "Kaçırılmış."

Benim babam güçlü bir adamdı, hep karşımda dimdik dururdu. Ama babamın sesi, o gece titredi. Babam, Güneş'in kaçırıldığını söylediğinde sesi belki de ilk defa titredi.

Duyduğum şeyin yarattığı şaşkınlıkla "Ne!" diye bağırdım. "Saçmalık bu. Uykusu geldiği için bir yerlerde uyuyakalmıştır."

Geriye doğru yürüdüm. "Onu tanımıyormuş gibi konuşmayın." Işıkları yanan evlerine baktım, kapısı açıktı. "Bir dolabın içinde uyuyordur hatta."

"Aldılar, kızımı Güneş'imi aldılar."

Bağırmaktan sesi kısılan Melek teyzeye sırtımı döndüm.

"Küçük o Emel, bensiz yapamaz ki."

"Saçmalık!" dedim ve gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. "Uyumuştur o, uykusu gelince her yerde uyur." Diğer yaşı da sildim. Bu aptal yaşlar neden durmuyordu? "Boşuna ağlıyorsunuz. Onu bulacağım!" diye bağırdım. "Onu ben bulacağım. Görürsünüz!"

Koşarak açık kapıdan içeri girdim ve tüm gücümle "Güneş!" diye bağırdım. Merdivenlerden koşar adımlarla tırmanıp odasına girdim. "Nereye saklandın çık hadi." Yatağında yoktu, eğilip altına baktım orada da yoktu. Dolabını açtım. Yine yoktu. "Çık ortaya, hiç komik değil."

Odadan çıktım, evdeki bütün dolapları tek tek açtım. "Güneş hiç komik değil, duydun mu beni?"

Gözlerimden yaşlar akmaya devam ettiği için sesim boğuktu. "Çık ortaya," diye bağırdım. "Söz, söz oyun oynayacağım seninle, yeter ki çık artık."

BİR AVUÇ GÜNEŞWhere stories live. Discover now