28. BÖLÜM

227 19 15
                                    

Bölüme geçmeden oy vermeyi unutmayıın. ❤️

Yorumlarınız beni çok motive ediyor, satır aralarında yorumlarını görmeyi heyecanla bekliyorum. 🥺

İyi okumalarrr.

28. Bölüm

"Gitme. Pişmanım. Hem de çok."

Ayaklarım yere çakılmış gibi oracıkta kalakalmıştım. Ne bir adım iler gidebildim ne de dönüp bakabilmiştim. İtirafı beklemediğim anda zihnimle buluşmuştu. Duymayı beklediğim son sözler bile değildi. Pişmanlık hissetse bile bunu sonsuza kadar saklayacağını düşünürdüm ama o beni şaşırtarak hislerini bana açmıştı.

Kalbim, geç kalınmış pişmanlığın sönmüş yangının dumanları arasında kendini belli etti. Yanmış, bitmiş, kül olmuştum ve bana pişmanlıktan bahsediyordu. Son pişmanlığın neye faydası vardı? Bana, yaşadıklarımı telafi etmeye bir faydası yoktu.

Cayır cayır yaktıkları kalbimin, duygularımın, yangınını çoktan söndürmüştüm. Uzun sayılabilecek süre sonra ilk karşılaştığımızda verdiği tepkiler ise yangınımın son toprağı olmuştu. Kendine son toprağını attı da diyebilirdim.

Şaşkındım, hem de çok şaşkındım ama bunun nedeni pişman olması değil, bunu bana itiraf etmesiydi. Annem olacak bu kadının, artık benim için bir anne sayılmazdı, başı daima dikti, eğilmez, taviz vermezdi. Şimdi pişmanlığını ağlayarak itiraf etmesi, itirafından daha çok etkilemişti. Çaresiz hissediyor olmalıydı. Yalnız kaldığı için korkuyordu.

Yalnız kalmaktan korkan, benim varlığıma alıştıktan sonra gidişimle yalnız kalacağını düşündüğü için beni tek başıma bırakan kadın yalnız kalmıştı. Bu ilahi adalet miydi emin değilim?

"Neden?" Sesim beklemediğim kadar soğuk ve mesafeli çıkmıştı.

Arkamda oluşan hareketlenme ile kafamı yavaşça döndürerek ona baktım. Ağlaması giderek artarken, bir eliyle yataktan destek alarak yanıma gelmeye çalışırken diğer eliyle gözyaşlarını siliyordu. Tepki vermedim. Olduğum yerde durarak yanıma gelmesini bekledim. Buraya gelerek ona son adımımı attım ve bitti.

Yanıma geldiğinde, ummadığım anda kendini yere bıraktı. Kollarını bacaklarıma doladı ve adımı haykırarak ağlamaya başladı. Kolları bacaklarımı sıkarken hareket etmek neredeyse imkansızdı.

"Tomris, çok pişmanım." haykırışları devam ederken kafamı arkaya atarak derin derin nefes aldım. Oksijene ihtiyacım vardı. Neler oluyordu? Tepkileri beklenmedikti. O bu davranışları sergileyecek kadın değildi. Az önceki gibi bana saldırmalı, beni suçlamalıydı. Ayaklara kapanmak, duygularını itiraf etmek hiçte onluk bir hareket değildi.

Sarsılarak ağlayışı devam ederken bu davranışı beni öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyordu. Göğsüm şiddetle havalanıyor, aldığım nefesler sakinleşmeme yardımcı olmuyordu. Bacaklarımı bırakması için yere eğilerek omuzlarını tutarak sarstım lakin fayda etmedi. Ben onu uzaklaştırmaya çalıştıkça daha sıkı tutuyordu.

"ANNE!" sert sesim onu irkti. Tutuşunu hafifletti ama bırakmadı. Bir adım geri çekildiğimde artık bacağımı bırakmıştı. Yerde, dizlerinin üstünde otururken yaşlar akan gözleri gözlerimi buldu. Gözlerinde korku vardı, belki de ilk kez gözlerime sahici bir duygu ile bakıyordu. "Sakinleş öyle yanıma gel, salondayım." diyerek yanından geçtim.

Bu onun için bir dejavu olabilirdi. Çocukluğumda beni böyle ardında bırakır, çekip giderdi. Desenli halının üzerinde gözyaşlarımla, kırık kalbimle az beklememiştim. Arkada kalma sırası ondaydı. O zamanları hatırlarsa, nasıl hissettiğimi de anlardı.

MAVERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin