19. bölüm

56 8 10
                                    

Şirkete gittik. Bay Armstrong'un ofisine girdik.

Bay Armstrong: "Önce doktora gidin. Sonra anlatırsınız. Eğer yaralar büyükse bizim hastaneye gidin."

Doktorun odasına girdik. Herkes yataklara yattı ve teker teker kontrol etmeye başladı.

Becky: "Bende birşey yok iyiyim. Diğerlerini kontrol et önce."

Yanıma geldi ve oturdu.

Becky: "Arkanı dön."
Freen: "Ne?"
Becky: "Arkanı dön dedim."

Kızgın mı bana? Sırtımı açtı. Elini gezdirdi. İrkildim. Farkedince kulağıma yaklaştı.

Becky: "Özür dilerim."

Neden özür diledi ki? Yanımdaki çekmeceden bir krem aldı ve sırtıma sürdü. Hala çok sessiz. Narince sürüyordu. Canım çok yanıyor. O kadar çok darbe aldım mı ki? Açık yarama dokununca inledim.

Becky: "İyi misin?"

Freen: "İyiyim, sorun yok."

Sırtımda işi bittikten sonra kendine döndürdü. Bizi diğerlerinden ayıran perdeyi kapattı.

Becky: "Üstünü çıkar."

Çıkardım. Her yerim morarmış. Tam dokunacakken elini tuttum.

Freen: "Ben hallederim. Sen kendine bak önce."

Becky: "Freen izin ver bakayım işte."

Bıraktım. Krem sürdü ve buz tuttu. Acıdığını anladığı zaman öpüyordu.

Heng: "Bizim işimiz bitti. Bay Armstrong ofisine gelin dedi. Biz gidiyoruz."

Becky: "5 dakikaya geliriz."

Kapı kapandıktan sonra Becky konuştu.

Becky: "Gidebilirsin."

Freen: "Bende sana bakmak istiyorum."

Becky: "Freen birşey yok cidden, git."
Oturur pozisyona geldim hala üstünde forması vardı. Kaldırdım ve kan gördüm.

Freen: "Birşey yok mu diyorsun cidden!? İyi misin sen? Israr etme."

Oflayarak üstünü çıkardı. Karnında uzun bir kesik vardı. Maçta taktiği bandana gibi birşeyle kanamasını durdurmuştu. Yatağa yatırdım. Bandanayı çıkardım ve pansuman yaptım. Bittikten sonra doğruldum.

Freen: "Gelmemeniz lazımdı."
Becky: "Dalga mı geçiyorsun? Seni öldürseler daha mı iyiydi? Bak bana, iyiyiz, bir sıkıntı yok. Lütfen kendine gel."

Ona baktım. Çok kızgın gözüküyordu.

Freen: "Hadi gidelim, baban bekliyor."

Becky derin bir iç çekti. Ayağa kalktık. Perdeyi açacakken tuttu ve kendine çekti.

Becky: "Ne kadar korktuğumu biliyorsun değil mi? Maçta tribünlere baktım yoktun. Aradım yoktun. Koç beni soyunma odasına gönderdi. Herkes vardı ama sen yoktun. Kalp krizi geçiriyordum. Yolda hep ölme ihtimalini düşündüm."

Ağlıyor. Neden böyle şeyler oluyor hep? Gözyaşlarını sildim ve kafasını kaldırdım.

Freen: "İyiyim. Tamam mı. Birşey olmayacak, söz veriyorum."

Dudağından öptüm. Elini tuttum ve ofise gittik.

Bay Armstrong: "İyi misiniz? Herkes burdaysa anlatın olayı."

...

\⁠(⁠^⁠o⁠^⁠)⁠/
O günün ardından iki gün geçmişti. Pazar günü dinlendiler ve Pazartesi okula devam ettiler. Çarşamba günü görev olduğu için bugün çalışmayı planladılar. Okul çıkışı hep beraber şirkete gittiler.

OYUNBOZANWhere stories live. Discover now