3.BÖLÜM

130 7 0
                                    


Adada ikinci hayatıma uyanmamın üzerinden üç hafta kadar geçmişti. Serena ile geçirdiğim bu dolu dolu üç haftayı kendime kabaca bir plan yapmaya ve iyileşmeye ayırmıştım. Bacağım ilk haline göre çok iyi durumdaydı. Uzun süreli yürüyüşler yapmadığım sürece ağrı olmuyordu. Serena'nın gideceğimi duyduğu zaman yaşadığı şaşkınlık ve uzun zamandır ertelediğimiz konuşma gözümün önünde belirdiğinde kısa süreli gülümsememi engelleyememiştim.

"Ne demek gidiyorum?"
İfadesi ne kadar komik olsa da ciddiyetimi bozmamaya çalışarak cevapladım.

"Uzun zaman oldu Serena. Bebeğimi o şekilde bıraktığım için yaşadığım pişmanlığı daha fazla kaldıramayacağım. Hem sizin de aileniz genişliyor baksana. Geldim gitmek bilmedim. Özeliniz kalmadı."

"Saçmalıyorsun şu an. Koca kale. Sayısız odamız var. Hem Stan sürekli dışarıda oluyor. Sen olmasan bu altı yılda sıkıntıdan çatlardım."

Ağlamaklı sesi karşısında artık saklamakta zorlandığım gülümsememle oturduğum koltuktan kalkarak yanına gittim ve kollarımı sıkıca bedenine doladım. Bu ciddi bir minnetti.

"Belki de gitmemeliyim. Baksana şimdiden hormonların yönetimi ele geçirmeye başlamış. Kim bilir ileriki aylarda Stan'i ne zor günler bekliyor. Acımaya başladım adama."diye takıldım gülerek.

Karşılık olarak sarsılan omuzlar, burun çekiş ve rahatlatıcı gülme sesi almıştım. Kollarımı çekmezken hafifçe gerileyerek arkadaşımın yaşlarla parlayan yüzünü açığa çıkardım. Parmaklarım yüzünü temizlerken durgunlaşan bakışları gözlerimden ayrılmıyordu.

"Bu konuyu ilk gün dışında hiç konuşmamıştık."diye mırıldandı sonunda.
İşime devam ederken gözlerimi dikkatli bakışlardan bilinçli olarak kaçırıyordum. Cevap vermemem üzerine devam etti.
"Hiç sormadım sen de anlatmadın. Altı yıl boyunca yok saydığımız gerçek neden bugün gündeme geldi?"

Nihayet gözlerine bakmak zorunda kalmıştım. Omuz silkerek yanında oturduğum koltuktaki bedeninden biraz daha uzaklaştım.
"Görmezden gelemeyeceğim kadar büyüdü çünkü."

"O günü hatırlıyor musun?"
Fısıltıyla söyledikleri karşısında arkama yaslanarak karşımdaki duvara odaklandım.
"Geldiğin günden bahsediyorum. O kadar umursamaz görünüyordun ki şaşırıp kalmıştım. Hiçbir zaman o adamla evlenmek istemediğini biliyorum. Mecburiyetlerin bizi bugünlere getirdiğinin de farkındayım ama o gün bir şeyler değişmişti sende."

"Neden geldin demiştin. Nasılsın diye sormadan direkt neden geldin?"dedim hatırladığım geçmişin acısıyla gülümseyerek.

"Bebeğini arkasında bırakacak bir kadın değildin ve ben seni karşımda görmeyi beklemiyordum. Ne kadar kızmıştın ama. Beni iyilik borcumdan vurmuştun. O kadar öfkelenmiştim ki tavırlarına anlatamam. Sonra hesap sormaya odana gelmiştim. Kapının önünde içerden gelen ağlama seslerini duyduğum an sormamaya karar verdim. O güne kadar seni hiç ağlarken görmemiştim Emma. O kadar içli ağlıyordun ki vazgeçtim. Nedeni beni ilgilendirmiyordu. Sen hazır olana kadar sormayacaktım. En azından bu kadarını borçluydum sana. Ama anlatmadın. Neden anlatmadın?"

"Kendime itiraf edemediğim şeyleri sesli söylemek istemedim çünkü."diye mırıldandım sıkıntıyla.

"Bu konuda hala zorlanıyor gibisin."
Gülümseyerek söylese de hiçbir zaman olmadığı kadar ciddiydi.

LANETLİ KADERDove le storie prendono vita. Scoprilo ora