1. Esir

284 33 62
                                    

Küçüklüğümden beri nasıl öleceğimi düşünürdüm. Stratejik dehalarıyla bilinen Beta'lardan olduğum için nasıl öleceğimi tahmin edebilirsem ona göre bir savunma geliştirebileceğimi düşündüğüm için yapardım bunu. Bu yüzdendir ki binlerce ihtimal sıralamıştım ölümüme dair...

Beta olduğum için pek değer göremesem de bir kraliyet ailesi mensubuydum. Bu nedenle bir suikaste kurban gidebilirdim.

Kendimi bildim bileli bir savaşın içindeydik, savaşta yenilgi alıp ölebilirdim.

Alfa kardeşlerimden birisi tahta geçtiğinde diğer herkesle birlikte beni de liderliğine engel olmamam için öldürtebilirdi.

Bir kaşif olduğum için gittiğim bir ülkede bilmediğim bir şey yiyip zehirlenebilirdim.

Diyorum ya... Ölmek için binlerce yol vardı, hepsine karşı kendimce aldığım önlemler de...

Ancak acımasızlığıyla nam salmış korsan Vantae'nin esiri olduğum için rezillikten öleceğimi hiç düşünememiştim.

Açıkçası acıyı hissetmeyeceğim kadar ani bir kılıç darbesiyle beni öldürmesini tercih ederdim çünkü buradan kurtulsam dahi ailemin suratına bir daha bakabilir miydim bilmiyorum.

Çok basit bir şey istenmişti benden. İlk defa Kraliyetimizi temsil edebileceğim bir göreve layık görülmüştüm ailem tarafından. Müttefik olduğumuz ülkelerden birisinin prensi evleniyordu ve bir savaşın ortasında olduğumuz için tüm alfa kardeşlerim savaş meydanındaydı. Sarayda hiçbir işe yaramadan beklediğim için düğüne gidip kraliyetimizin adını layığıyla temsil edebilecek kadar yeterliliğe sahip olduğum düşünülmüştü. Alt tarafı düğüne gidip hediyemizi verdikten sonra geri dönecektim. En azından bunu becerebilirdim, değil mi? Ama hayır, ben gidip bir korsana esir düşmüştüm! Bir insan, düğün hediyesi götürme görevini nasıl eline yüzüne bulaştırır, gerçekten aklım almıyor!

İşin en sinir bozucu yanıysa bu duruma nasıl düştüğümü hatırlamıyor oluşumdu. Yol uzun olduğu için biraz kestirmek istemiştim, gözümü açtığımdaysa bir direğe bağlanmış halde yerde oturmaktaydım.

İçinde bulunduğum gemi değişmemişti ama gemi dışında ne varsa değişmişti. Mesela adamlarımdan hiçbirisi yoktu, üstelik gemiyi sürmekte olan adamın sadece arkasını görsem de onun benim kaptanım olmadığına fazlasıyla emindim. Onun, Vantae olduğunu kıyafetindeki sembolden tanımıştım.

"Adamların ölmedi." Boğuk, kalın bir sesti işittiğim. Ardından iğreti bir gülüş doldu kulaklarıma. "Gemim batmadan önce onları biri bulduysa tabi."

Arkası bana dönükken uyandığımı nasıl fark ettiğini düşündüm ancak ben bunu sormak için ağzımı bile açmadan cevaplandırdı beni. "En ufak meltemleri bile hissedebilecek kadar hassas olduğum için bir korsanım, senin korkuyla inip kalkan göğsünü duyamam mı sandın?"

"Korsanların acımasızca önüne geleni öldürdüğünü duymuştum. Birileri bulsun diye batmak üzere olan bir gemiye bırakmak, hatta bir tanesini esir almak pek sizlerin tarzı değil sanki." dediğimde neşeli bir kahkaha çınladı kulaklarımda. "Seni çekici bulduğum için esir almışımdır, olamaz mı?"

Konuşurkenki ciddiliği gözlerimi şaşkınlıkla açmama neden oldu. "Ne?" Tepki gelmeyince olduğum yerde huysuzca kıpırdandım. "Yani gururum okşandı ama... Tek gözü olmayan kanca elli insanlar pek tipim değil."

Dümeni bırakıp bana doğru döndüğünde ise şaşkınlığımı katlanmıştı. Kahverengi dalgalı saçları çekici bir şekilde darmadağındı. Yüzü, masum bir bebek gibi tertemizdi. Beyaz bluzunun ipliklerini bağlamamış, bu nedenle bluzun v şeklindeki derin yakası, esmer tenini arsızca sergilemesine yardımcı oluyordu.

pirate & prince |taekook, kingdom, omegaverse|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin