9-SON BAKIŞ

56 21 32
                                    

Susmak, tonlarca kelimenin anlatamadığından daha fazlasını anlatır. 🌙🥀

Hamza kafasın da senaryolar oluşturmaya başlamıştı bile. Uzun süren bu sessizlik olayın gerginliğini daha da arttırıyordu. Ekrem boğazını temizledi ve lafa girdi;

"Hamza konu seninle, daha doğrusu annenle ilgili."

Yalçın da Hamza da aynı anda Maria 'ya döndüler Maria ellerini birleştirmiş Ekrem'e gözleriyle devam etmesini söylüyordu.

"Hamza senin öz annen Maria değil. Annen Firuze.."

Ekrem'in boğazı düğümlenmişti 14 yıl olmuştu bu ismi ağzına almayalı. Geçmiş gözünün önünden geçiyordu, olaylar bu hale nasıl gelmişti. Hamza kalp atış sesinin dışardan duyup duyulmadığını bile düşünemiyordu şu an, her şeyin sebebi bu muydu şimdi? Hep bir kenara atılmasının, ne zaman misafir gelse odasından çıkmayışının, ANNE diyemeyişinin. Hamza'nin konuşacak durumda olmadığını gören Yalçın kardeşinin yerine ayağa kalktı:

"Baba bu ne demek oluyor! Hamza benim kardeşim senin de oğlun ona bu şekilde davranmanız için bir sebep değil daha doğrusu hiçbir şey bunun için bir sebep olamaz."

Maria burnundan soluyordu yıllardır bu anı beklemişti ve de bu anı öz oğlunun bozmasına izin veremezdi,

"Ahh Yalçın seni benim doğurduğuma inanamıyorum cidden! Öz annene karşı o öksüzü mü koruyorsun? Şimdiye kadar benim evimde tutarı büyük bir iyilik yaptım zaten otursun buna şükretsin. Sen de aklını başına al ve de babanın sözünü kesme!"

Yalçın sinirden kıpkırmızı olmuştu, dişlerini sıkıyordu. Tüm vücudu gerilmişti. Kardeşine döndü Hamza'nın da Yalçın'dan pek bir farkı yoktu. Ama Hamza yaşadıklarını dışına vuramayan bir çocuktu o yüzden Yalçın hep arkasını kollardı, şimdide olduğu gibi. Ekrem bir yudum su aldı ve,

"Firuze vefat edeli 14 yıl oldu Hamza, senin doğumunda kaybettik. O sırada bir yurt dışı seyahatindeydim yanında olamadım."

Maria, Firuzeden bahsedilmesinden rahatsız olmuştu,

"Ekrem asıl konuya girer misin artık?"

Ekrem elindeki bardağı sehpanın üzerine koyarak, geniş omuzlarını gerdi,

"Hamza biz senin için çok güzel ve konforlu bir yetimhane araştırdık ben bizzat gittim kontrol ettim, imkanları gayet yeterli. Yetimhane Ankara da .."

Yalçın sözünü bitirmesine izin vermedi,

"Baba benim kardeşim yetim değil! BENİM KARDEŞİM!!"

Hamza'nın boğazı düğümlenmişti ama kendini tutuyordu, damağını ısırdı. Ağzına kan tadı gelene kadar, ne derece şiddetli ısırdığının farkına varmamıştı. Daha fazla dinlemek istemiyordu. Yanı başında duran Yalçın'ın elini kavradı ve ayağa kalktı. Ne ağlıyor ne de konuşuyordu. Elbet bugünün geleceğini biliyordu Yalçın. Çünkü annesinin Hamza'ya bu kadar kötü davranmasının başka bir nedeni olamazdı. Kardeşini, ilk oyun arkadaşını kaybediyordu. Hem de en sevdikleri tarafından en sevdiği kişi koparılıyordu. KARDEŞİ.

Bu duydukları kafasında kurduğu senaryolarda bile kötüydü. İki kardeş koşarak Hamza'nın odasına çıktı. Belki son defa göreceklerdi birbirlerini. Biri bu güzel villada yalnızlığı yaşarken bir diğeri soğuk yetimhane duvarlarıyla bakışacaktı belki de. Yalçın ne yapacağını bilmiyordu sadece kardeşine sımsıkı sarıldı. Her zaman olduğu gibi Hamza kendini tutmayı bırakmıştı kardeşinin omuzları arasında hıçkırarak ağlıyordu.

"Ben sen olmadan ne yapacağım. Ankara çok uzak. Gitmek istemiyorum. Ne derlerse yaparım odamdan hiç çıkmam."

Hıçkırıklar arasında kaybolup giden cümleler içerisinde Yalçın bunları seçebilmişti. Kardeşinin süzülen göz yaşlarını gördükçe ne yapacağını şaşırıyor, eli ayağına dolanıyordu. Mantıklı ya da mantıksız bir şeyler yapmalıydı. En sevdiği uçağını kaybedebilirdi ya da çok değer verdiği ufak kuşu bile uçabilirdi ama Hamza asla.

Hamza'nın kolundan tuttup yatağa oturtturdu. Hamza birkaç dakika daha ağladıktan sonra kendine gelmişti. Kahverengi gözleri kıpkırmızıydı, hıçkırıklar arasında stresten tuttuğu nefesi yeni yeni vermeye başlamıştı. Yalçın bir bardak su uzattı ve yanına oturdu. Çaresizliği ve omzunda ki büyük sorumluluğun ağırlığıyla nefesini verdi. Hiç düşünmemişti Yalçın, sevilmenin, ayrı tutulmanın ve değer görmenin bu kadar büyük sorumlukları peşinde sürükleyeceğini. O an hiç sevilmemiş olmak istedi. Belki de o zaman Giden Hamza olmazdı.

"Ne yapacağız."

Dedi endişeli bir sesle. Yalçın kardeşine destek olmak için kendini tutuyordu ama onun durumu da hiç iyi değildi. Ağlamaktan sesi kısılmış olan Hamza

"Bilmiyorum. Gitmek istemiyorum. Ben bir şey yapmadım ki babam ne istediyse hep yaptım."

"Babamın böyle bir karar vereceğini sanmıyorum. Ama annem..."

Hamza yataktan kalktı dolabının altından valizini çıkarttı. Gardırobun içinden topakladığı birkaç kıyafeti sıkıştırıyordu. Yalçın ne yapmaya çalıştığını anlamadı.

"Ne yapıyorsun Hamza?"

-Bu gece evden gideceğim. Ama şimdilik. Babam beni merak edip arayacak. Beni bulunca belki ne kadar istemediğimi anlar, kıyamayıp göndermez. Sonuç olarak babamın bir suçu yok gördün aşağıda o da kararsız.

"Aynen, çok iyi düşündün ama seni nerede bulacağız ki."

" Her zaman gittiğimiz Sema Ablanın götürdüğü parkta bekleyeceğim sen babama oraya gitmiştir dersin o da beni parktan alır ne dersin?"

İki çocuğunda yüzleri gülüyordu. Çıkış yolunu bulmuşlardı. Belki riskli belki de saçma olan bu plan evden hiç çıkmamış bu iki çocuk için müthiş bir çözümdü. Kaybedecekleri bir şeyleri yoktu.

"Tamam ben söylerim zaten bu site güvenlikli ama sen yine de dikkat et. Bekle geliyorum."

Yalçın elinde kocaman bir battaniyeyle geldi.

"Babam gelene kadar üşüme salıncağın önündeki bankta bekle orası daha aydınlık olur."

"Tamamdır. Herkes uyuyunca plan başlasın o zaman."

Neşelerine diyecek yoktu. Şu an, kendilerini televizyonlardaki kaçış filminin için de gibi hissediyorlardı. Odadaki koltukta oturmuş tüm ışıkların sönmesini beklediler. Ama uyuya kaldıkları için güneş doğmaya başlarken Hamza hazırlandı. Planın işe yarayacağından çok eminlerdi. Yalçın mutfaktan bir iki poğaça koyarak kardeşine kahvaltı bile hazırlamıştı. Hamza valizi eline aldı. Parmak uçlarıyla merdivenleri iniyordu kapıya kadar Yalçın eşlik etti. Yalçın'ın görevi babası uyandığı anda Hamza'nın evde olmadığını ve nereye gidebileceğini söylemekti. Hamza ilk adımı attıktan sonra bilmiyordu ki bundan sonraki hayatının daha zorlu geçeceğini. Bilseydi odasını, evini, canından öte sevdiği kardeşini son görüşü olacağını, hissetseydi bir nebze, daha güzel bakardı arkasına. 

YALGIZWhere stories live. Discover now