35 | him & i

254 77 52
                                    

Yatağa girmemizin üstünden yirmi dakika kadar geçerken aklıma gelenle eşime doğru döndüm.

"Jeongin, bence yarın işe gitme." Uyuduğumu sandığından olsa gerek irkilerek bana bakmıştı.

"Uyumadın mı sen?" Başımı iki yana salladım. "Uyuyamadım."

"Niye bebeğim?" Bu sefer omzumu silkmiş ve üzerimdeki örtüyü kaldırarak doğrulmuştum.

"Hiç uykum yok ya bilmiyorum..." Mırıldanmamla birlikte gözündeki gözlüğünü çıkararak yatağımızın yanındaki komodinin üzerine bıraktı.

"Masaj yapayım, iyi gelir." Gülümseyip dizlerimin üzerinde birkaç adım attıktan sonra kucağına kuruldum.

"Olur." Baş ucumuzda duran ve rutin olarak kullandığımız kremlerden birisini alarak birkaç parmağına sıkmış ve geceliğimi hafifçe sıyırmıştı.

Ben onun hareketlerini izlerken o da benimle ilgileniyordu, bu tekrardan gülümsememi sağladı.

Bir elimi yanağına çıkarıp yavaşça okşadığımda başını yana eğerek avcuma yaslamıştı.

"Güzel aşkım benim." Diyerek ortaya çıkmış gamzelerine birkaç öpücük kondurdum.

Benden çok o mayışıyor gibiydi.

"Sanırım yarın işe gitmeme teklifini bir daha düşünmeliyim." Başımı hızlıca salladım. "Evet, kesinlikle. İçimde garip bir his var zaten."

"Huzursuz musun?" Sorusu üzerine dudaklarımı büzdüm.

"Yani pek huzursuzluk sayılmaz ama ne bileyim garip hissediyorum." Gözlerini anlayışla yumup açmıştı.

"Anlıyorum bebeğim, uyumana yardımcı olmaya çalışacağım tamam mı?"

Onaylayan kısa bir mırıltı çıkardığımda başımdan hafifçe tutup omzuna yaslamıştı.
Burnumu boynuna gömüp gözlerimi sıkıca yumdum ve sırtımda yavaşça gezen eli şimdiden uykumu getirmeye başlamıştı bile.

Çok değil tahminimce bir on dakikanın ardından hissettiğim keskin acıyla gözlerim anında açılırken yumruğumu sıkarak geri çekildim.

"Jeongin!" Ona seslenmemle korkarak gözlerini araladı.

"Seungmin, ne oldu?" Acı, geçen her bir saniyede daha da katlanırken kolunu güçlükle kavradım.

"Canım acıyor!"

Yutkunarak bana baktı. "Emin misin?"

Şiddetli bir sancıyı tam sağ tarafımda hissederken dişlerimi sıktım. "Yok şakacıktan, tabii ki eminim. Bu sancı, o sancı Jeongin." Son dediğimle yüzü bembeyaz olurken buna gülmeyi başka bir zamana saklayıp sesli bir nefes vererek onu kendine getirmeye çalışmıştım.

"Tamam, sakin ol! Dur, bir dakika ne yapacağız?" Benden daha telaşlı olduğu kesindi ve bu beni daha da geriyordu.

"Hastaneye gideceğiz ama önce sen sakin olur musun beni korkutuyorsun!" Bir şey demeden beni kucağından indirmiş ve odanın girişine bıraktığımız hastane çantasını kontrol etmişti, birkaç gün önce ne olur olmaz diye hazırlamıştık.

Daha sonra yanıma gelerek bana eline geçen ilk çorabı giydirmiş ve birer ceket alıp kolumdan kavrayarak ve ayağa kaldırmıştı.

"Jeongin iyi misin?" Konuşmadığı için düşüp bayılacak gibime geliyordu.

"İyiyim sadece hiçbir şeyi unutmamaya çalışıyorum hayatım." Gülerek oradan oraya koşuşturmasını sevimli buldum.

Evet acıdan dizlerim tutmayacak duruma gelmişti ama yine de gülüyordum.

me and my husband, seunginWo Geschichten leben. Entdecke jetzt