38.Bölüm

71 10 35
                                    

Yazardan

Bilenler bilir,Ankara değişik bir şehirdir.Ne zaman ne yapacağı belli olmaz,soğuk dersiniz sıcak olur;sıcak dersiniz soğuk olur.Dengesizliğin şehridir Ankara.

Ankara'nın arka sokaklarında,şu kimsenin oraya gitmediği,annelerimizin 'Aman çocuğum girme oraya,dikkat et."diye uyardığı sokaklarda sadece Ankara değil;hayatta bambaşkadır.
Alevler vardır o sokaklarda,Ünzileler,Ferideler..

Eski kunduracı Remzi Dayı'yı geçtikten sonra,Deli Hamdi'nin evinin az ilerisinde kapısında silik harflerle Begonvil yazan bir apatman bulabilirsiniz.Çiçek evi derler Begonvil'e,kimse doğrudan açık açık söylemez ne olduğunu.Ahlaksızlıklarını,bir kadın teni üzerinden kazandıkları leş paraları Begonvil Çiçek Evi diye geçiştirirler.

Solmuş çiçeklerin evidir Begonvil.

Nice hayatlar solmuştur o duvarların arasında.Her cehennem gibi sessizdir,çığlık yoktur.

Susardı kadınlar.Susturulurlardı.

Hakarete uğrarlardı,kadınlar sussardı.Dövülürlerdi,kadınlar susardı.İstismar edilirlerdi,kadınlar susardı.Bağırabildikleri,sesini çıkartabildikleri tek zamanın biri onlara 'bağır' komutu verdiğinde olması ne kadar da acıydı.

Şimdilerde yıkık bir binadan ibaret olan Begonvil,Sina'ya ev sahipliği yapıyordu.

Dengesiz dediğimiz Ankara o gece buz gibi soğuktu.Korhan Bademci ve ekibi helikopteri indirebilecekleri,Begonvil'e en yakın çatıyı seçerek indirdiğinde Korhan Bademci korkuyordu.Hissettiği duyguların en neti korkuydu çünkü biliyordu,Deniz'in sınırı yoktu.
Tutku'yu buraya getirmek istememişti ama Tutku durmuyordu,inatla geleceğini söyleyerek ortalığı ayağa kaldırmıştı.

"Nereye?"diye bağırdı Tutku,sesini Korhan'a ulaştırmak için bağırması gerekiyordu."Cehenneme."diye mırıldandı Korhan,cehennemin ta kendisine gidiyorlardı.Yanındaki sağlık ekipleri ve korumalarla çatıdan inerek üç sokak öteye ilerlediler.

Rengi solmuş,camları gazeterle kaplanmış Eski Kunduracı Remzi Dayı'ı geçerek Deli Hamdi'nin evinin ilerisine doğru ilerlediler.Artık karşısında durdukları yıkık dökük bina Korhan'ın en büyük nefretiydi.

Begonvil.

Kapının üzerindeki yazı yok olmuş,duvarlar rutubetten dökülmüştü ve apartmanın bir kapısı bile yoktu.
İçeri girdiklerinde aldığı yoğun koku nedeniyle öğürdü Tutku.Birçok koku birbirine karışmıştı.Bina'da elektrik olmadığından ellerindeki fenerlerle etrafa bakıyorlardı.

"Her yeri arayın!"diye bağırdı Korhan.

Tutku yıkık duvarlardaki,eskimiş kapılardaki yazıları okudu;yerlerde duran etrafa saçılmış eski malzemelere baktı.Korkunçtu.

İlk kattaki resepsiyon gibi olan yeri geçtiklerinde yerdeki mavi-kırmızı jetonlar dikkat çekerken dikkati dağılmasın diye çok uğraştı Tutku.
Buranın bir genel ev olduğunu ve Korhan'ın neden buraya gelmek istediğini anladı.Feride Hanım'ın çalıştığı yer burası olmalıydı.

Deniz hasta bir adamdı.

Korhan değerli bir eşyasını kaybetmiş gibi hiçbir yeri atlamıyor,en küçük yere bile bakıyordu.Gökhan ikinci kata,yanlarına geldiğinde "Korhan!"diye bağırdı."Bir şey buldular!"

Korhan ve Tutku hızla Gökhan'ın peşine takılarak gösterdiği yöne ilerlediler.
Üçüncü katta,soldaki ikinci odanın olduğu yerden gelen yoğun et kokusu-ki bozuk olduğundan gelen kötü bir kokuydu-nereye gideceklerinin ipucunu veriyordu.

Odaya girdiklerinde duvarlardaki eskimiş posterlerden önce dikkat çeken ilk şey odanın yarısı boyutundaki dondurucuydu.

Tutku avucunu dudaklarına bastırdığında birkaç adım geride kalırken Korhan soğuk hava dolabına doğru ilerledi.Adamlardan birkaçı dolabı açmaya çalışırken Furkan'a yaklaştı ve yavaşça mırıldandı.
"Ne zamandır çalışıyormuş?"Gözlerinin dolduğunu hissetti Korhan,'aman çaktırmayayım.' diye bir gayesi yoktu.

"Uzun zamandır abi." Kelimeler beyninde yankılandı.

Uzun zamandır.

Ya yine geç kaldıysa?

Ya Sina buradan kurtulamazsa?

Omuzunun üzerinden arkada bıraktığı Tutku'ya baktı.Şok olmuş kadın dolu gözlerle dondurucuya bakıyordu.Normal şartlarda koku yüzünden odada durmak imkansızken dolabı açmaya uğraşan ekip dakikalardır buradaydı.

Nihayet kapı açıldığında Korhan içeri daldı.Arkasından giren sağlık ekipleri gördükleri manzara karşısında kendi aralarında konuşmaya,ne yapabilecekleri konusunda anlaşmaya başladılar.

Korhan'ınsa yapabildiği tek şey dizlerinin üzerine,Sina'nın yanına çökmek oldu.

Tutku kapıdan içeri girememiş,eşikte öylece içeri bakıyordu.Gözünden akan yaşları silmeye bile gerek duymayan kadın öylece kuzenine bakıyordu.

Bakan herkes farklı bir şey düşünüyor olabilirdi ama herkesin gördüğü tek bir şey vardı:

Bu felaketti.

Sina'nın vücudu bembeyaz olmuş,dudakları ve parmakları morarmıştı.

Sağlık ekipleri en kısa sürede Sina'yı oradan çıkarttığında Korhan'ı oradan kaldırma görevi Gökhan'a düştü."Hadi abicim,"dedi Gökhan."Bak aldılar Sina'yı bizde gidelim."

"Halini görmedin mi Gökhan?"diye sordu Korhan."Mahvolmuş."

"İyileşecek."dedi Gökhan ama kendi bile inanmıyordu bu yalana.

Sina şiddetli bir hipotermi geçiriyordu.

Korhan ve Gökhan'da helikoptere bindiğinde Korhan bir an olsun Sina'nın yanından ayrılmadı.Onlar hastaneye ulaştıklarında hastane onları zaten bekliyordu.

İşte acı kısım daha yeni başlıyordu.

📻

Radyoda Aşk (B×B Texting)Where stories live. Discover now