Bölüm 17 - Ç&H Tanıştığını Tanımak

13 4 0
                                    

Hayat herkesi bir yerlerde köşeye sıkıştırmış, boğazına yapışmış neden yaşadığını sorgulatmıştı.

Bunu da kendi elleriyle değil, güvendikleriyle yapmıştı insanlara. Güven, zar zor temelleri atılan fakat parçalanmaya her an hazır bir duyguydu. Ve bir kere parçalandığı zaman insanın boğazına, hayatı yapışırdı. Yutkunamazdı.

Hilal yutkunmayalı, nefes almayalı seneler geçmişti sanki. Şimdi göğsüne yattığı adamın nefes alışverişleri ile beraber nefes alıyordu. Çağan nefes alırken, Hilal'de onunla beraber nefes alıyordu. Çağan nefes verirken, Hilal de onunla beraber nefes veriyordu.

Çocukluğuna dair hatırladığı üç beş anıdan bir tanesi geçti aklından. Annesi bir görevde ağır yaralandığı için babası tek dönmüştü eve. Bakıcısını da gönderdikten sonra yavaş adımlarla kendini Hilal'in yanına atmıştı.

Hilal babasının geldiğini en başından beri biliyordu. Babasının sesini duyduğu gibi gözünü açmıştı. Kalbi hızlı hızlı atmış, heyecanlanmıştı. Annesinin sesini de duymak istemişti. Babası bakıcısına annesinin hastanede olduğunu söylemişti. Onun gelmediğini anlayınca çocuksu bir küsme ile yatağında yatmaya devam etmişti.

Babası yanına geldiğinde, "Hoşgeldin babacım," demişti. Babası Hilal'in alnını öpmüş, yüzleri karşı karşıya gelerek saniyesinde uykuya dalmıştı. Babasının nefesi Hilal'in yüzüne çarpıyordu. Bunu sevmiyordu, o yüzden babası ile nefeslerini aynı anda alıp vermeye çalışıyordu.

Hilal aklına gelen anı ile gülümsedi. Daha sonra göğsüne yattığı adamın, kendisi hakkında çoğu şeyi bilmediğini farketti.

Bu daha çok oturdu içine. Çağan, önce onu savunmasız bir vatandaş daha sonra da hayran olduğu askeri kimliğini biliyordu. İçini biliyor muydu? En sevdiği yemeği biliyor muydu mesela? Çocukken düştüğü zaman kim onu kaldırırdı? Hayatlarında ne kadar çok bilinmezlik vardı öyle.

O da Çağan hakkında çoğu şeyi bilmiyordu ki. Araştırmıştı. Çoğu şeye hakimdi ama onların hepsi rasyonel şeylerdi. Çağan'ın duygularını bilmiyordu. Çağan'ın küçüklüğünü hiç dinlememişti. Annesini, ablasını hiç dinlememişti.

İşaret parmağını Çağan'ın kolunda gezdiriyordu. Sıkıntıyla nefesini verdiği zaman Çağan kafasını hafifçe kaldırarak ona baktı, "Canını sıkan ne?"

"Seni hiç tanımamış olmak," dedi cesaretini toplayarak. "Buradasın, seni sevdiğimi hissediyorum. Beni sevdiğini de hissediyorum. Bunlardan şüphem yok. Fakat seni tanımıyorum." Başını Çağan'ın göğsünden kaldırıp Çağan'a gözlerini kısarak baktı. "Kimsin sen?"

Çağan olayım ciddiyetini anlayınca yattığı yerden doğruldu. Boğazını temizledi. "Ben devletin gariban askeriyim." Dedi gülerek. Bakışları ile Hilal'in tepkilerini ölçüyordu. "Ne öğrenmek istersin?"

Hilal omuz silkti. "Bilmiyorum, çocukken en mutlu olduğun an ne?" Çağan'ın soruyla beraber yüzü gülümseme ile doldu.

"Uyandığım gibi ablam benle kavga edip evden kovmuştu beni. Böyle yumruklarımı sıkarak ağlamamak için kendimi zor tutup evden çıkmıştım. Evin dış kapısını açtığım zaman annem bana bisiklet almış, ablamın elinde de pasta duruyordu. 7. Yaş doğum günümdü."

"Ağladın mı sonra?" Çağan kafasını olumlu bir şekilde salladı. "Bisiklete sarılıp yarım saat ağlamışlığım var ama bisikletim olduğu için değil ablam beni evden kovmadığı için." Hilal gülümsedi. Çağan ablasını hatırlamasıyla beraber hüzünlendi. "Senin en mutlu olduğun anın ne?"

Hilal bunu hiç düşünmediğini farketti. Ailesi oma hediye alırdı ama o bunu mutlu eder miydi? Çok da etmezdi. "Düşünmek için biraz süre verir misin?" Diye sordu Çağan'ın gözlerinin içine bakarak. Çağan beklemekle yetindi.

Saklan KaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin