Bölüm 18 - Nişanlı Oyunu& Yemek

10 3 3
                                    


Eren, evden çıkma bahanesi ile Ayça'yı da alıp çiğköfte yemeğe getirmişti. Artık Çağan komutanı Ve Hilal komutanının yalnız kalması gerektiğini düşünüyordu.

Ve bizim de yalnız kalmamız lazım, dedi içindeki bir ses. Sanki içindeki sesi susturmak mümkünmüş gibi yumruk yaptığı elini göğsüne götürdü. "Boğazında mı kaldı?" Diye sordu Ayça.

Yok der gibi iki kafasını yan yana salladı Eren. Halil kimliğini bırakıp Eren kimliğini aldığından beri Ayça sürekli onun yanındaydı.

Eren'in askeri rütbesi uzman çavuştu. Ayça'nın ise kıdemli yüzbaşı. Halil kimliği ile onun yanından geçtiği her zaman Ayça'nın altında emir bekleyen askerdi. Ve sürekli bunu kendine hatırlatıyordu. O senin komutanın ona duygular besleyemezsin diyerek içindeki diğer duygularını bastırıyordu.

Şimdiki bulundukları durumda ise, nişanlılardı. Ortada rütbe yoktu ve böylelikle Ayça'ya daha yakın hissediyordu kendini. Doğduğundan beri dominant kadınlardan çok korkardı içten içe. Babaannesinin dominant oluşu aile içindeki bir çok kavgaya sebep vermişti. Durumun farkında olduğundan beri dominant, güçlü kadınlardan uzak duruyordu.

"Ne düşünüyorsun? Boş boş oturmaya gelmedik heralde." Dedi Ayça. Eren ağzındaki lokmayı bitirmeye çalıştı.

"Babaannemi." Dedi sonra ve Ayça kahkaha attı. "Allah aşkına. Aklına ne geldi de onu savmak için babaannem diyorsun."

Ayça'nın çevresi genellikle askerdi. Dağda, bayırda, alayda fazlasıyla asker görüyordu. Onların muhabbetine de hakimdi. Ne zaman bir cinsel muhabbet dönen bir ortama giriş yapsa herkes "Babannenizi düşünün." Derdi fısır fısır. O yüzden Eren'in Babannemi düşünüyorum demesine gülmüştü.

"Yok cidden babannemi düşünüyordum. Çok dominant bir kadındı. Yaptıkları geldi aklıma."

"Çiğköfte yerken mi?"

"Çiğköfteyi de çok güzel yapardı."

Ayça kafasını olumlu yönde salladı. Anladım demekti bu. "Ben babannemi hiç görmedim." Diye devam etti. "Gerçi anane ve dedemleri de hiç görmedim. Nasıl bir duyguydu acaba baban ve annen haricinde bir büyükle yaşamak?" Diye soru yöneltti.

"Güzel diyemem ama kötü de diyemem." Diye kısa bir cevap verdi Eren. Ayça'nın rütbesi ne zaman aklına gelse konuşmayı tercih etmiyordu. Ve bu akşam yalnız kaldıkları için sürekli kendine bunu hatırlatıyordu.

Ayça sessiz kalması gerektiğini fark edip dışarıyı izlemeye başladı. Eren'in onunla sürekli uğraşması hoşuna gidiyordu. Ama bazen Eren kendini bir anda çekiyordu ve dumura uğruyordu. Bu anlardan birinde takılı kalmıştı.

Önceleri psikolojik bir oyun oynadığını düşünmüştü. Önce sohbet muhabbet daha sonra da ortadan kaybolup o muhabbeti özlettiriyor gibi hissetmişti. Ama sonra karşısındaki adamın bunun gibi oyunlarla işi olmayacağını anlayınca o da kendini bulunduğu duruma ayak uyduruyordu.

Eren sessizlikten rahatsız olunca devam etti, "Babannemin elinde büyümüşüm ben. Annem 16 yaşında doğurunca, sen bakamazsın diyip beni annemden uzaklaştırmış." Ayça dışardan gözünü çekip, Eren'e baktı. "Küçükken her koşulda babaannem haklıydı derdim." Derin bir nefes aldı, "Büyüyüp tek mağdurun annem olduğunu anlayıncaya kadar."

Ayça Eren'in yeşil gözlerine baktı. Eren'in devam etmesini istiyordu. İlk defa onun hayatından bir şeyler dinliyordu.

"Babam, babaannem, halam kötü insanlar diyemem. Ama annem aralarındaki tek masum kişi. Babamla annemin arasında 12 yaş var. Şimdi böyle bir durum olsa, hapsi boylamıştı bile. Ama babam da sevmiş annemi öyle diyorlar."

Saklan KaçOnde histórias criam vida. Descubra agora