Minho Jisung'u tekerlekli sandalyesinden indirdi ve çimenlere yatırdı. Kendisi de yanına uzandı. O gece hava berraktı. Gök yüzü onlara yıldızlarını sunuyordu.
Jisung huzurluydu. Buraya gelmek ve Minho ile yıldızları izlemek istemişti. Acı çekiyordu, hem de çok. Hatta ara ara bilinci kapanacak gibi oluyordu ama Minho'ya çaktırmamaya çalışıyordu. Hayatının son anlarını sonuna kadar yaşamak istiyordu.
"Bu gece ay çok güzel değil mi Jisung?"
Jisung'un kalbi ona acı vererek hızlandı. Bunun anlamını biliyordu.
Minho ona ilanı aşk etmişti.
"Evet Minho, senin kadar güzel."
Yüzündeki gülümseme bir an olsun solmuyordu.
"Veronica. Anlatsana. Sonunu."
"Veronica hastanede aşkını buluyor ve son günlerini onunla yaşamak için ikisi birlikte hastaneden kaçıyor. Onun aşkı bir şizofren. Yiyor içiyor eğleniyorlar. Sonra Veronica hastaneye geri dönüyor. Şizofrene ise ne olduğu bilinmiyor. Veronica iyileşiyor."
"Bizim hikayemizi sence de çok andırmıyor mu?"
"Evet, bize çok benziyorlar. Sadece, ben şizofren değilim."
Jisung güldü. Minho ise Jisung'un gülüşünü izledi. Jisung yıldızları Minho yıldızını izliyordu. Hayatına ışık olan yıldızını.
"Yapmak istediğin başka bir şey yok mu?"
"Hayır, hayatımı bu çimenlerde senin yanında sonlandırmak istiyorum. Bu gece."
"Ne? Jisung-"
"Hayır. Hayatımı tam bu anda durdurmak istiyorum. Daha fazla şey istemiyorum çünkü ben doruğa ulaştım. Fazlasında gözüm yok. Bundan fazlası da yok zaten."
Jisung'un gözünden kalbinin acısı için bir damla yaş süzüldü. Ölüme yaklaştıkça kalbindeki ağrı artıyordu. Minho'nun dudaklarını hayal ettikçe ölüme yaklaşıyordu.
Jisung doğruldu. Minho da doğruldu. Jisung öleceği için telaşlı değildi. Kabullenmişti.
"Öp beni Minho."
Yüzünden bir kaç damla daha yaş süzüldü. Bunlar acı göz yaşlarıydı ama Jisung hâlâ gülümsüyordu.
"Öleceğim. Belki az sonra belki bir kaç gün sonra. Bunun garantisi yok. Çok geç kalmadan öp beni. Gözüm arkada gitmek istemiyorum."
Minho konuşmadı. Konuşamadı. Ne diyebilirdi ki? Dili düğüm olmuş gibiydi.
Jisung'a yaklaştı ve dudaklarına doğru fısıldadı.
"Önce son bir şey, benimle çıkar mısın Jisung?"
"Evet."
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum."
Minho Jisung'u saçlarından tuttu ve aniden kendine çekip dudaklarına yapıştı. Jisung bu kadar ani beklemediği için gözleri kocaman açıldı. İlk başta acı hissetmedi fakat şoktan çıkınca kalbine çok büyük bir sancı girdi.
Minho beklemeden bunun son an olduğunu bilerek Jisung'u öpmeye başladı. Bu o ana yakışır, sakin ve tutkulu bir öpücüktü. Jisung dudaklarını hareket ettirmeye çalıştı ama acıdan tüm bedeni kilitlenmişti. Titremeye başladı.
Minho Jisung'un ne halde olduğuna bakmak için onun dudaklarından ayrılmadı. Titrediginin ve hareket edemediginin farkındaydı ama Jisung son nefesini Minho'nun dudakları üzerinde verecekti.
Jisung'un bedeni kendini daha fazla tutamadı. Tam yigilacakti ki Minho onu tuttu. Öpmeye devam etti. Jisung daha şiddetle titriyordu. Kalp krizi geçiriyordu.
Jisung Minho'ya karşılık verememişti ama istediği oluyordu. Sevdiğinin kollarında onun dudaklarında can veriyordu.
Minho Jisung'u hırsla, sertçe öpmeye başladı. Jisung'un son nefeslerini verdiğinin farkındaydı ve bunu yaptığı için kendine bunu yaptırdığı için Jisung'a olan kizginligini Jisung'un dudaklarından çıkarıyordu.
Minho çok kisa bir an Jisung'tan ayrıldı ve gözlerinin içine baktı. Gözleri donmus gibi öylece Minho'ya bakıyordu ama hâlâ canlıydı. Minho onu duyup duymadigindan emin değildi.
"Seni seviyorum Jisung."
Tekrar hızlıca dudaklarına kapandı. Bu sefer öpmedi. Öylece dudakları üstünde bekledi. Jisung'un titremeleri aniden durdu. Kasilmis kolları iki yana düştü. Minho'nun kollarına yığıldı.
Minho istese hâlâ onu kurtarabilirdi ama bunu yapmadı. Hayatında yaşayabileceği en iyi ölümü yaşamıştı Jisung. Sonuna kadar gitmemişlerdi ama sonsuza kadar gitmişlerdi.
Minho sakin bir gülümsemeyle parmağını Jisung'un burnuna tuttu. Nefes almıyordu. Sonra ince bileğini tuttu. Nabzı yoktu. Boynunu tuttu. Nabız yoktu. Kalbine dokundu. Acıyla atan kalbi huzurla durmuştu.
Ağlamadı. Jisung gibi, gülümsüyordu. Huzurluydu çünkü. Evet işinden olmuştu, ama umurunda değildi. Hayatının en anlamlı dakikalarını yaşattığı için Jisung'a minnettardı.
Uzun lafın kısası, bin yıl anlamsız bir hayat yaşayacağınıza bir kelebek ömrünü sevdikleriniz ile geçirin. Hâlâ hayatı yaşamak için çok geç değil. Yaşamayı sevin, ve hepsinden önce sevin. Gerçekten sevin ve son nefeslerinizi severek verin.
DU LIEST GERADE
Jisung Ölmek İstiyor | MINSUNG
Fanfiction"O hikayenin sonunu okudun mu Jisung?" "Hayır okumadım." "Sen okumadan ben söyleyeyim. Hikayenin sonunda Veronica hayatı seviyor ve intihar ettiği için pişman oluyor." "hayatta kalıyor mu peki?" "Evet, senin aksine."