35

10.4K 777 278
                                    

Karşımda ki kapıya alacaklı gibi vuruyordum ama açan yoktu. Sırtıma depresyon hırkamı giyip evden hızla çıkıp bulduğum ilk taksiyle buraya, Esatın evine gelmiştim. Tahminimce Yağız iti ve Ceyhun hâlâ uyuyorlardı.

Sekizinci kez çalmama rağmen kapıyı kimse açmamıştı. Sövmek ve ağlamak arasında gidip gelirken elimi bir kez daha kaldırmıştım ki kapıyı açıp "N'oluyor lan?" Diyen Esatla içimden şükür ederek içeri girdim.

Saçım başım birbirine girmiş, üstümde eşofman takımım gözüme gözlüklerimi bile almadan buraya ışınlandığım için kendisi bana canavar görmüş gibi bakmaktaydı.

Ağlamaklı sesimle kapıda şaşkın bir şekilde beni izleyen arkadaşıma döndüm. Ben "Esat," derken o şoktan çıkıp arkamdan açık bıraktığım kapıyı kapattı. "Esat oğlum niye hepiniz şerefsizsiniz lan?"

Tanıdığım bütün erkekler neden şerefsizdi arkadaş?

Esat bana cevap vermeden "Depresyona girmeye geldin diye düşünüyorum." Diyerek mutfağa doğru ilerledi. Buraya kendime bir depresyon evi gibi gördüğüm için az çok tahmin etmişti neden geldiğimi.

Ayakkabılarımı çıkarıp terlikleri giydikten sonra elimde ayran dolu olan poşetle salona ilerlemeye başladım. İlerleyen günlerde de planım zaten köşede ki koltukta ayransal hayata geçmekti.

Salonun kapısını açtığım an karşımda gördüğüm kızla "Tövbe Estağfirullah." Diyerek hemen yüzümü tekrar Esata çevirdim. Birde sanki haberi yokmuş gibi "Esat." Dedim fısıltı şeklinde. "Esat burada kız var."

Anormal şeyi ben dememişim gibi bakarak kafa salladı. "Biliyorum Yaren."

"Ne demek biliyorum?"

"E biliyorum orada kız olduğunu."

Hızla kaşlarımı çatıp giymiş bulunduğum terliği elime aldım. "Sende Ecem'i mi aldatıyorsun ahlaksız?" Diye sordum. "Oğlum bak zaten öldürecek erkek arıyorum öbür tarafa göndertme kendini."

Derin, ümitsiz bir nefes verdi. "Ecem o Yaren."

Depresyon benim beyin fonksiyonlarımı öldürüyordu, yoksa ben böyle aptal bir insan değildim yani.

"Ecem mi?" Kaşlarım çatıldı. "Üstü giyinik mi?"

"Saçmalama salak," dedi yüzünü buruşturarak. "Kahvaltı yapmaya geldi."

"Öyle desene," diyerek salonda ki kıza döndüm.

...

Elimde ki on sekizinci peçeteyle burnumu silerken bir yandan da Esatla birlikte Yağız pisliğine sövüyorduk. Daha doğrusu ben sövüyordum, o dinleme taraftarıydı.

Ecem, Esatla yılışık aşıklar gibi hep yan yana gezdikleri, gözümün önünde aşklarını yaşadıkları için sürekli aralarına girmemi kendine yedirememiş işi olduğunu söyledikten kısa bir süre sonra gitmiş beni Esatla yalnız bırakmıştı.

On sekizinci peçeteyi de kenara koyarak on dokuzu aldım. Bir yandan da "Söyle şarkımızı," diyerek telefondan gelen müziğe eşlik ediyordum. "Ağlaya ağlaya."

Burada benden başka ağlayan insan göremiyordum şahsen. "Bizim ağlaya ağlaya dinlemesi için bir şarkımız bile yoktu Esaaat."

"Deme öyle lan," dedi beni teselli etmek adına. Ama benden yana mı yoksa zengin, yakışıklı, kibar ela gözlü eski sahte eniştesinin yanında mı onu pek bilemiyordum. "Bırak oda ağlamayı versin."

"Ağlamasın zaten o," dedim bir kez daha burnumu silerek. "Gebersin."

"Belki yanlış anlamışsındır." Dedi. "Konuştun mu adamla da gebersin diyorsun? Bak işte, yine onu savunuyordu. Bir dahaki aldatılmamda bu piçe gelmeyecektim. Kuzenim Sılaya gidecektim.

Eski Sevgilim •Texting•Where stories live. Discover now