Öncelikle merhaba, kitaba verdiğiniz ilgi ve alaka adına teşekkür ederim. Emeğimin karşılığını oy ve yorumlarınızı ileterek verebilirsiniz. 🤍Ve her zaman açıkladığım gibi yine açıklıyorum; bölümün kısa olmasını dile getirmeyin artık lütfen, bu bir texting kitabı.
Keyifli okumalar diliyorum. 🤍
Dakikalardır öylece ekrana baktığımı, ekran otomatik olarak kilitlendiğinde ancak fark edebilmiştim. Neredeyse küçük dilimi yutacak derecede yaşadığım şok etkisini hala atlatamadan ekrana düşen ikinci bir bildirimle sarsıldım.
Günay; neredesin Akşin? Vizite başlamak üzere, hemen sekizinci kata gel.
Günay, aynı doktoru asiste ettiğimiz stajyer arkadaşlarımdan birisiydi. Onunla gerçekten de samimi bir arkadaşlığımız vardı, en azından bana burada her konuda yardımcı oluyordu çünkü benden daha deneyimliydi.
Telefonun ekranını kapatmadan sarsak adımlarla koridorda ilerlediğimde ilk önce asistan odasına girdim, dolabımın kilidini açıp içerisinden çıkan önlüğümü üstüme taktım ve yaka kartımı da boynumdan geçirdiğimde, hızlı adımlarla asansöre ilerledim. Evet, oraya girmek benim için zordu ama başka çarem yoktu. Derin bir nefes alarak sekizinci katı tuşladıktan hemen sonra parmaklarım onun sohbetine ilerledi. Fotoğraf sanki kanımı emiyormuşçasına beni dehşete düşürüyordu.
Bu bir meydan okumaydı. Ona benden korktuğunu söylediğim an, ondan fotoğraf gelmesi tesadüf olamazdı. Yüzü yine de görünmüyordu, yalnızca gözlerini görebiliyordum fakat yine de atmıştı işte.
Garipti. Yaptıklarının, onun hakkında söylenen tüm her şeyin hatta cani bir psikopat oluşunun yanında attığı fotoğraf öylesine masum kalıyordu ki, hala üzerimdeki şoku atabilmiş değildim. O manyağın tekiydi ancak gözleri, masum bir insanın gülümsemesi kadar ışıltılıydı. En tuhafı da buydu ya zaten, o sandığım kadar korkunç birine benzemiyordu. Saçmalıktı!
Asansör açıldığında geldiğimi düşünerek telefonun ekranını kapattım ancak henüz altıncı kattaydım ve asansöre binen kişi Buğra'dan başkası değildi.
Beni görünce irileşti gözleri ardından asansöre binerek kapının kapanışını bile beklemeden "Kaç gündür ortalarda yoksun Akşin," dedi öfkeyle. "Bir an için motorumu çaldığını bile düşündüm, dalga mı geçiyorsun benimle! Nerede motorum!"
Yüksek sesi karşısında yutkunma ihtiyacı hissederken "Üzgünüm Buğra," diye mırıldandım alçak bir ses tonuyla. "Motorunla kaza yaptım, kullanılamayacak bir duruma geldi ama ben parası neyse..."
"Akşin, benimle taşak mı geçiyorsun!" diyerek yükseldiğinde sesi asansörün metalinde yankılandı. "Ne demek kaza yaptım? Ne demek kullanılamayacak duruma geldi? Nerede benim motorum!"
Ona yalan söyledikçe üzerime geliyordu fakat gerçekleri nasıl söyleyebilirdim ki? Motorun nereye kaybolduğu hakkında en ufak fikrim yoktu. "Ne kadar istiyorsan karşılayacağım Buğra," diyerek suyuna gitmeye çalıştım. "Aramızda gerginlik olsun istemiyorum tamam mı? Alt tarafı bir motor, uzatmayalım bu kadar."
Delirmişçesine dudaklarını dişleyerek alnını sıvazladı. "Alt tarafı bir motor mu! Ben o motora ne kadar harcadım biliyor musun, üstelik benim evladım gibiydi o!"
"Özür dilerim Buğra, kazaydı işte."
Asansörün metal kapısı açıldığında "Seni gözüm görmesin Akşin," dedi öfke dolu sesiyle ve hızlı adımlarla önden önden ilerledi. Ben ise yavaşça peşine takıldığımda "İbanıma motorumun kuruşuna kadar atacaksın!" diyerek beni arkasında bıraktı.
Fidan Hoca ise viziteye başlamıştı. Koşar adımlarla onlara katıldığımızda Günay bana gülümsedi, ben ise başımla yorgunca selam verip işime yoğunlaştım sadece.
Sonrası ise tam bir fiyaskoydu. Fidan Hanım'ın cırtlak sesiyle azarlamaları, Buğra'nın kötü bakışları ve üst üste yaptığım yazım hataları...
Hepsi onun yüzündendi. Bugün Asil Yamaç Kozcuoğlu serserisinden bir kez daha nefret ettim.
📞
Bölüm kısa diyeni vururum. 🥰
Oy vermeyi unutmayın. 🤍
YOU ARE READING
İNTİHAR HATTI ✓
Teen Fictionİntihar Hattı adıyla bilinen çete, insanları intihara sürükleyerek öldürmesi ve dolandırmasıyla bilinir. Herkes onlardan kaçmaya çalışırken, genç kız nereden geldiğini bilmediği bir cesaretle çete liderine yazmaya başlar. Akşin; Ölmek istiyorum ama...