° four ° Gözler önünde olmayı seviyordum...

167 10 7
                                    

Saat'e baktığımda saat on buçuktu. Kaldırım da yürürken canım sıkıldığı için kulaklığımı takıp, biraz ruhumu yatıştırmayı temenni ettim. Ne dinlesem diye bakınırken, en sakin olan şarkının uygulamam da silence olması yüzünden onu açmıştım.

Cidden ruhun çekilirdi o derece yatıştırmalık.

Yol biraz uzun olduğu için içimden okula sövüyordum. Her gün bu yolu çekmek bir nevi zulümdü. Ayaklarımın altı ağrıyordu gidene kadar ve ben tabi ki çığırmak istiyordum. Genelde veya arada sırada da diyebiliriz dolmuşla giderdim ama çoğu zaman kaçırırdım. Tıpkı bu gün de olduğu gibi.

Hafta da kaçırmadığım gün sayısı iki elin çeyreği etmezdi.

Bir yarım saatin ardından okul kapısından girdiğim zaman yine hekesin gözleri bana dönmüştü. Güzeldim, seksiydim, yakışıklıyım'dım kendimi biliyordum. Zaten bakışlar bana dönmese yazık olurdu. Bunların üzerine değişik olarak gotik takılıp, feminen olmam da her zaman okulda gözler önünde olamamı sağlıyordu.

Gözler önünde olmayı seviyordum...

Alışmıştım artık zaten ama gel gelelim bazen bu bakışlar çekilmez oluyordu. Hele ki ruh halim berbat olduğu zamanlar. Birilerine patlamamak için kendimi zor sıkıyordum bazen ise sıkamayı önüme gelen birine patlıyordum.

Tıpkı biraz daha o bakışlarını çekmezlerse patlayacağım gibi. Kendimi sakin ol diye telkin ederken okula hızlıca girip bir kat yukarı da olan kafeteryaya çıkmaya başladım. Dersin başlamasına on dakika vardı ve o dakikayı acı bir filtre kahve içerek gidermeyi planlıyordum.

Kantine bir iki dakika da geldiğim de Yoongi hyung'ta dersten çıkmış kantine yeni geliyordu. Benden bir yaş büyük olduğu halde ikimiz de on ikinci sınıfta okuyorduk çünkü o da sınıf tekrarı yapıyordu. Tek farkla ben istediğim üniversiteyi kazandığım halde yapıyordum. Ne yalan söyleyeyim ikizim yüzünden sınıf tekrarı yapacağıma derslerden kalıpta sınıf tekrarı yapmayı yeğlerdim. Kısaca şuan onun yerinde olmayı isterdim. Her neyse yanıma gelince hep yaptığımız gibi yumruk tokuşturmuş, ardından bir masaya geçerek sandalyeyi çekip oturmuştuk.

"Selam, bu gün oldukça rahatsın. Ben'im ise dersler yüzünden ebem sikildi." Oturmasıyla hemen yüzüme yakınmaya başlamasıyla kahve bile aklımdan çıkmıştı.

"Hyung, yapma böyle. Sen evde rahat rahat kıçını devire bilirken ben de burada sürtüyorum." demiş, masalara koyulan küp şekerlerden bir tane ağzıma atmıştım.

"Yaa ne demezsin. Sen evde beni rahat rahat kıçımı dinlendiriyor sanırken, ben evde kıçımın ağrısını geçirmeye çalışıyorum. Emin ol derslerle sürtmek, kıçının ağrısını çekmekten iyidir." diyerek enseme bir tane vurmasıyla o da hiç sevmese bile benim gibi bir tane küp şeker atmıştı ağzına.

"Ohh, hızlı başladık desene sen güne." onu biraz sinir etmeye çalışmak güzel olabilirdi, fakat koluma cimcik atan o hiç keyfinde olmadığını belli etmişti.

"Hyung, yapma böyle. Hoşuma gidiyor diyen sendin."

"Hoşuma gidiyor evet de Jungkook'la, atıştıktan sonra yapılanlar sonunda fazla ağrı veriyor." demesine kıkırdarken bir kaşım havalandı.

"Acaba yine ne oldu da tartıştınız, merak ediyorum?"

"Jihyo'dan kıskandı yine. Benim suçum ne, kız yılışıksa? Canımı yaktı gece kıskançlıktan yarın okul var diyerek kurtula bildim." demesiyle aklıma gelenle daha fazla kıkırdadım.

"Hyung bir de senden küçük olan o ya fazla komik geliyor." derken zar zor konuşup kahkahamı bastım.

"Aptal ne gülüyorsun! Sen görürsün, duvarlara pjm tam bir sikik yazayım da." demesiyle anında kahkaham dururken ona baktım.

● The Monster İnside Me ●Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin