12.Bölüm

308 24 5
                                    


Meriç:

Ona bakarken uyumuşum.
Sabah erkenden kapının çalması ile uyandım.
Kapıyı açtığımda herkes hazır bizim kapının önüne dikilmiştiler.
"Lan oğlum ne oluyor sabah sabah."
"Abi dedik ya gezecez tozacaz diye."
Bu rütbe kaldırma olayı onlara pek iyi geldiğini anlayınca kısık bir gülüş attım.
"Tamam oğlum da Melis uyuyor."
"Melis uyuyo. Hemde bu saatte." Dedi İnci.
"Evet niye şaşırdın İnci?"
"Yok o bu saate kadar çoktan uyanmış oluyordu."
"Uyuyo gece çok geç yattı."
"Tamam siz inin biz de geliriz."
"Tamam biz aşağıda bekliyoruz."dedi kaan.

Kaan

"Lan oğlum bunların arasında bişey yoksa bende en adi" devamını getirecekken sustu.
"Yani bişey var aralarında sizcede öyle değil mi?"
Herkes aynen anlamında kafasını salladı.

Onlar aşağıya inip beklemeye başladılar.

Meriç

Yavaş adımlarla Melis'in yanına gittim ve dizlerimin üstüne eğilerek omzuna dokundum.
"Melis üsteğmenim."
Zaten ilk seslenişte duydu.
"Efendim."
"Çocuklar aşağıda bizi bekliyor."
"Ay ben onu unuttum."
"İsterseniz kalkın çünkü bizi bekliyorlar."
"Tamam kalkıyorum."
Meriç ayağa kalkıp bavulunu doğru ilerledi.
Bavulundan bir tane siyah gömlek ve altına siyah bir pomtolan aldı.

Melis de zorlada olsa yataktan kalktı. Önce bavuldan bir siyah bir eşofman üstüne kısa kollu beyaz bir tişört aldı.

Makyaj çantasından da sadece bir dudak nemlendirici aldı. Üstünü giyinmek için banyoya geçti. O banyoya geçince . Meriçte odada üstünü değiştirmeye başladı.

Melis

Aklımda tek bir soru vardı. Masada büyük bir şişe rakı ve ben sızdım kaldım hiç bir şey hatırlamıyorum. "Allah bilir adama neler dedim ya." Diye mızmızlanmaya başladım.
Üstümü giyip dudağıma nemlendirici sürdüm ve banyodan çıktım.

O sırada o da gömleğini giymiş düğmelerini ilikliyordu.

Gördüklerim beni yoldan çıkarmak üzereydi.

Karın kası olan beyaz teni ve kılsız vücudu vardı.
Gördüğüm anda direkt "Allah'ım sen yardım et aklıma mukayyet ol Yarabbim."

Çekimser adımlarla biraz ona doğru yaklaştım.
"Ben size bişey sorcam?"
"Tabi buyrun?"
"Ben size dün gece bişey dedim mi,?"
"Nasıl bişey?" Dedi umursamaz bir şekilde.
"Yani ne biliyim."
"Yok sadece."
"Evet sadece ne ?"
"Sadece çok ağladınız."
Derin bir nefes aldım. Çünkü bana dokunduğunu bile bile içmiştim. Ve kalkıp sevdiğim adamın sevgilisi olmasına rağmen aşkımı ona itiraf etmem asla mantıklı olmazdı.

"Ya ben kendimi tutamıyorum öyle bazen oluyor kusura bakmayın lütfen."
"Yok önemli değil. Hazırsanız çıkalım."
"Evet hazırım."
Çantamı bavulun üstünden aldım ve hızlı adımlarla odadan çıktık. Çünkü aşağıda çocuklar bizi bekliyorlardı.

Onunla bu şekilde resmi konuşmayı sevmiyordum ama mecburdum.

"Meriç üsteğmenim ben size bir şey sorucam."
"Tabi dinliyorum?"
"Belkide sormam doğru olmaz ama merak ediyorum. Aileniz var mı?"
"Var tek şanssımdır benim ailem."
"Ne kadar güzel insanın bir ailesi olması."
"Evet öyle."
"Beni annem 10 yasinsa iken yetimhaneye bıraktı. Ben aile nedir hiç bilemedim."
"Sizin aileniz biz olalım o zaman."
"Öylesiniz zaten." Diyerek gülümsedim .

Onun gözleri kılıçtan keskin, güneşten daha yakıcıydı.
Bana bakarak o da gülünce sanki içimde kelebekler uçtu gibi olmuştu.
Aşağıya çocukların yanına inince herkesin çok şık giyindiğini görünce kendimi kötü hissettim. Çünkü hasta olduğum için ben eşofman giymiştim.

hayatın gerçeği Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang