-1-

31.7K 926 84
                                    

Medya : DOLUNAY

***

Bir kar tanesi gibi düşmüştüm yer yüzüne o gün. Bir yanda herkes yanındayken diğer yanda yapayalnız. Bir yanın mutluyken bir yanında kırılmadık hiçbirşey kalmamış. Daha çok küçüksün. Birilerine, bişeylere muhtaçsın. Korunmaya, sevgiye. O zaman annene muhtaçsın.

Kaybetmiştim. Annemi yıllar önce kaybetmiştim. Onu tanıyamadan, öpemeden, sarılamdan kaybetmiştim. Bir kez elinden tutamamıştım. Düştüğümde yanına gidememiştim. Ben bu yaşıma kadar hiç onun omzunda ağlayamamıştım.

Babam. O lanet günden sonra beni bırakıp gitmiş. Doğduğum ilk gün, belkide beni bir kez kucağına almadan gitmiş.

Evet. Evet annem benim doğumumda öldü. O melek kadın benim için canından vazgeçti. Peki değişen neydi ? Mutlu muydum ? Onca yıl sahiden gülebilmiş miydim ?

O kadar özlemiştim ki artık. Hayatım boyunca yalnız olmaktan o kadar sıkılmıştım ki. Ve ben. Ve ben annem olmadan yıllarca o kadar acı çekmiştim ki.

Ruhum acıya alışmıştı. Kalbimdeki ağrı günden güne çoğalırken bir kez daha burdan çabucak gitmeyi diledim. Duvarlarına her baktığımda acı çektiğim bu bina hergün herşeyi kalbime bir hançer gibi saplarken burda yaşamak artık ölüm gibiydi.

Dayanması zor olansa hergün birilerinin bunu yüzüme vurmasıydı. Dile kolay. Tam on sekiz yıl. Tam on sekiz yıldır burdayım. İnsanların bu eski binanın önünden geçerken bizi gördüklerinde acıyarak baktıkları yerdeyim. Gözlerindeki yalancı hüzün insanlıklarını sorguladıklarından. İyi gibi gözükmeye çalışmaktan. Kimse yoktu bu güne kadar. Hayatımda, kalbimde. Sessizce büyüttüm içimde hüznüme.

Acılarıma dışarı vurmamaya çalıştım hep. Hergün biraz daha yıkılırken insanların gözünde sanki o gün biraz daha dimdik durduğumu göstermek ister gibi ayaktaydım.

Bugün biraz daha hissettim yalnızlığımı. Bugün benim doğum günüm. Bugün benim her yıl bugünde yalnızlığı en derinde hissettiğim gün.

***

Hepimiz akşam yemeklerimizi alarak bir masaya oturduk. Ada benim hemen karşıma geçmişti. O da benim gibi gelmişti buraya. Onun da annesi ve babası o bir yaşındayken trafik kazası geçirmiş ve ölmüşlerdi. Ailesinden başka hiçkimsesi olmayan Ada ise bir yaşında buraya getirilmişti.

İçlerinden en yakın olduğum Ada ydı. Küçüklükten beri hep aynı odadaydık. Korktuğumuz gecelerde hep birbirimize sığınırdık.

Diğerleride yemeklerini aldılar ve masaya oturdular. Yemekler bitince tam kalkacağımız sırada Hafize teyze elinde küçük bir pastayla içeri girdi.

Hafize teyze ben kendimi bildim bileli hep buradaydı. Çocuğunu doğarekn kaybettiğini söylemişti. Bize anne gibi davranırdı. Ne zaman bir ihtiyacımız olsa hemen yanımıza koşardı.

Ben ona bakmaya devam ederken o elindeki pastayı oturduğumuz masaya koydu.

- İyi ki doğdun guzum. Yavrum benim. İyi ki doğdun.

Neyin kutlamasıydı bu. O lanet gecenin mi ? Annemin ölüp babamın beni bırakıp gittiği gecenin kutlaması mıydı ? Gözümden akan yaşları durduramazken Hafize teyze o yıllardır hiç eksiltmediği şefkatiyle kollarını bana sardı. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Nefes almak bir kez daha zor gibiydi.

- Ağlama gız. Ağlama ne olur. Ben mutlu ol diye yaptıydım ya.

Bende kollarımı Hafize teyzeye sararken gözlerimi sımsıkı kapattım. Hafize teyze pastayı kesip herkese verirken ilk tabağı benim önüme koymuştu. Yiyememiştim. Geçmemişti boğazımdan.

Saat ona gelirken herkes odasına dağıldı. Bende yukarı çıkacağım sırada Hafize teyze yanıma geldi ve elime bir paket tutuşturdu.

- Sen üzüme olu mu. Evet anneni gaybettin. Ama artık ağlama. Annen seni böyle görüveseydi çok üzülürdü ya.

Elinin tersiyle gözlerini silerken yemekhaneden çıktı. Elimdeki pakete baktım. Şurdan aldığı üç kuruş maaşla birde bana hediye almıştı. Kutuyu hediye paketinden çıkarttım ve kapağını açtım. İçinde parlayan küçük bir yıldız vardı. Yıldızı elime aldığımda ise kutunun içinde bir de not gördüm. Okumak için elime aldım.

Bu yıldıza her bakıvediğinde sana hayattan ve kendinden asla vazgeçmemen gerektiğini gösterivesin. Yıldızın hiç sönmesin...

Kutuyu geri kapattım ve elime alarak odaya çıktım. Ada yatağa girmiş ancak daha uyumamıştı. Yataklarımız yan yanaydı. Elimdeki kutuyu kendi çekmeceme koydum ve yatağın örtüsünü kaldırdım.

- Bir gün mutlu olur muyuz sence ?

Odadaki diğer kızlar uyuduğu için sesimin kısık olmasına dikkat etmiştim.

- Olacağız. Emin ol. Biz bir gün çok mutlu olacağız. Ben buna inanıyorum Dolunay.

Neden inanmak istesemde inanamıyordum. İçimden bir ses sen mutlu olsanda bozulur diyordu. Birşey demeden arkamı döndüm ve perdesi açık olan camdan dışarı bakmaya başladım. Gözyüzünde gözüken sadece birkaç yıldız vardı. En küçüğüne takıldı gözüm. Sanki göz kırpar gibiydi.

Su içmek için arkamı döndümve çekmecenin üstündeki bardağı kafama diktim. Yeniden pencereye döndüğümde o minik yıldız kaybolmuştu. Kim bilir belkide sönmüştü.

Gözlerimdeki yaşlar yeniden yüzümde bir yol belirleyip yastığa süzülürken gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.

***

İlk bölüm umarım beğenmişsinizdir. Sonraki bölümlerde görüşmek üzereeee...




YETİMHANE KIZI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now