-38-

4K 179 5
                                    


Cebimdeki anahtarı çıkartarak kapıyı açtım ve içeri girdim. Kapının hemen yanındaki merdivenleri çıkararak odama girdim.

Zorsun hayat. En güçlü insanın bile başa çıkamayacağı kadar zorsun. Yapabilir miyim ? Kalbimin yarısı babamken o tarafı söküp atarak Egemen e gidebilir miyim ? Yıllarca yalnızdım. Tek başıma yıllarca biri gelir umuduyla bekledim. Kim geldi ? Kimse. Oysa şimdi. Şimdi sadece tek bir insana ihtiyacım varken onlarca insan etrafımda. Yalnızlıktan iyi mi. Belki. Ama o zaman canım yanmazken şimdi yılların birikimi bir anda çöktü üstüme. Bir anda paramparça etti yüreğimi.

Oflayarak çantamı yere koydum ve kendimi yatağın üerine attım. Öyle bir girmiş ki kanıma. Öyle işgal etmiş ki beynimi. Ne gidebiliyorum, ne vazgeçebiliyorum. Ne yapacaktım. Bir yanım uçurumken diğer yanım cehennemdi. Hangisi daha iyiydi. Ölmek mi, acı çekmek mi ?

Başımı yastığa koydum ve gözlerimi kapattım. Yorulmuştum. Savaşmaya gücüm kalmamıştı ama yenilgiyi kabul etmek çok zordu. Acı çekerek de olsa ona ulaşmak varken ölümü seçmek çok zordu. Ona ihtiyacım vardı. Evet belki babamı bile geçerek ona gidebilirdim. Ama ya o. O affeder miydi beni. En zor anında, gitmem dediğim, söz verdiğim bir anda onu bırakmışken o bana yeniden kollarını açar mıydı ? Omun için vazgeçecektim herşeyden. Onun için geçecektim babamdan. Ya hayır derse. Ya git derse. O zaman yanmaz mı yüreğim. O zaman durmaz mı hayat.

Gitme demişti. Geri dönmek isteyeceğimi bile bile gitmiştim. Gitme ne olur demişti. Onsuz yanacağımı bile bile gelmiştim. Bu ülke, bu şehir. Burada onsuzluk vardı bir yanda. O, mutluluk ama birde pişmanlık ve baba özlemi vardı bir yanda da.

O gece geldi aklıma. Herşeyi bir kenara bırakarak sadece geri dönmem için beni ikna etmeye çalıştığı gece. İkimizde ağlarken yağmur bile susmuştu. Işıklar ne kadar yol göstermek ister gibi sokağı aydınlatsada biz aşkın ve çaresizliğin karanlında kaybolmuştuk. Sımsıkı sarılmıştı. En son o gece duymuştum kalbinin sesini. Acıyla haykıran yüreğini susturmak için kendi kalbimi parçalamıştım. Affet demiştim. Affet sevgilim. " Affetmem " demişti. " Sen giersen ben ne kendimi ne de seni affedemem " demişti. Bu nasıl bir acıydı. Nasıl bir çıkmazdaydım ki artık umudumu kesmiş ölümü bekliyordum.
Kalbime bile söz geçiremezken, nasıl susturacaktım dilimi ?


Küçüklüğümden beri ne zaman bir derdim olsa, ne zaman kendimi bu kadar çaresiz ve yorgun hissetsem yazardım. Şu anda yanımda olan kim vardı. Kimse. Bir kağıt ve bir kalemden başka kimse.

Telefonu mu da alarak ayağa kalktım ve çalışma masasına oturdum. Dolapta duran kulaklığı kulağıma takarak sevdiğim müziklerden birini açtım. Telefonu kenara koyduktan sonra önümde duran defterin üzerindeki kalemi elime aldım ve yazmaya başladım.

***

Gözlerimi açtığımda yatağımda olmadığımı fark etmiştim. Kulağımdaki kulaklığı çıkaratarak kenara koydum ve sandalyeden kalktım. Burada uyuyakalmıştım. Başım ağrıyordu ve boğazım kurumuştu. Yutkunarak kapıyı açtım ve mutfağa inmek için merdivenlere yöneldim.

Mutfağa girdiğimde kimse yoktu. Babam hala gelmemiş diye düşünürken bir bardak aldım ve tezgahın üzerindeki sürahiden su doldurdum. Bir yudum aldıktan sonra içeriden gelen seslere bakmak için salona yöneldim. Babam, okul müdürü yani Erdem Bey ve Emir konuşuyorlardı. Daha doğrusu babam ve Emir in babası konuşurken Emir sıkılmakla meşguldü. Yukarıda müziğin sesini çok açmış olmalıyım ki hiçbir ses duymamıştım. Birkaç adım daha attıktan sonra salona girdim ve beni görmelerini sağlamak için "Hoşgeldiniz " dedim. Erdem Bey gülümseyerek bana dönerken babam da bana döndü.

YETİMHANE KIZI (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now