"niye baktın dargın dargın?
neşene ilahlar gibi taptım."
güneş.
sinirliydim.
kapının eşiğinde masum masum bana bakan adama gerçek anlamda sinirliydim. ahmet'i kıskandığının farkındaydım ama bunu en az kavgayla atlatabilmek için çabalıyordum. derslere önem veren birisi olduğumu bilmiyor muydu? o akşam yanında telefonu açmadığımı unutmuş olmalıydı; aksi takdirde triplerini başka türlü açıklayamazdı.
"neden öyle bakıyorsun?" diyerek sordum ve ekledim imayla. "mesajlarda gayet kararlı duruyordun."
sırıttı. salonun kapısının pervazına yasladığı omzunu düz bir hale getirdi, yanıma ilerledi. koltuğa oturmak yerine dizlerinin üstüne çöktü önümde. ellerimi büyük avuçlarının arasına almış, dikkatle bakmıştı gözlerime.
o böyle bakarsa sinirli kalamazdım ki...
"sinirlenince ne kadar güzel olduğunu bilsen..." avuç içlerimi öptü. "sen de bakardın öylece kendine."
yumuşama, güneş... sakın.
gülümsedim.
hemen ardından bastırmaya çalıştım gülümsememi. kalbim boğazımda atıyordu bana baktığı, iltifat ettiği her an... daha önce aldığım en güzel iltifatları unutturuyordu. birisi ilk defa güzel olduğumu söylüyordu, ilk defa bakıyordu ve ilk defa gülüyordu sanki bana. o kadar tuhaf hissettiriyordu.
unutturuyordu bana her şeyi. geleceğime kendisini katmıştı, karıştırmıştı. iyi ki onunla karışmıştım.
ellerimi dudaklarından istemeyerek olsa da ayırarak, "sen trip yaptığında hiç yakışıklı olmuyorsun ama," dedim.
sırıttı. yüzünü yaklaştırdı yüzüme. o kadar yakındı ki... nefesi okşuyordu dudaklarımı. tek kelime etse dudaklarıma sürtünecekti dudakları.
öyle de oldu.
"hangi zamanlar yakışıklı oluyorum?" alaycı sırıtışıyla dudaklarıma baktı. "tam şu an mesela... nasılım?"
oyununa düşecek miydim?
galiba evet.
kendime engel olamayarak dudaklarına bir öpücük bıraktığımda, "adisin..." dedim ve geriye doğru çekildim.
ellerimi tuttu yeniden. "özür dilerim," dedi yumuşak sesiyle. anın sarhoşluğundan yararlanıp kendisini hemen affettirmeye çalışıyordu muhtemelen. "beni kıskanç birisi olarak tanımanı istemediğimden sakinleşene kadar telefonu elimden bırakmak istemiştim."
gözlerine baktım. "böyle bir şeye gerek yoktu." omzunu silkti. "bilmiyorum, güneş... senin yanında kendime engel olmaya çalışıyorum. fazla kıskançlıktan bunaltmak ya da ilgiden sıkmak istemiyorum."
kendisini dürüstçe açması iyi hissettirmişti. yüzünü avuçlarımın arasına alarak yanağını sevmeye başladım. nedndi bilmiyordum ama yüzünü sevmek hoşuma gidiyordu.
"sonbahar gibisin." kaşlarını çattı. "o ne demek?"
utana sıkıla devam ettirmek zorunda kaldım sözlerimi. "bunaltmıyorsun beni, barış. her hareketin o kadar güzel hissettiriyordu ki... gözlerime çok güzel bakıyorsun, ellerimi çok güzel tutuyorsun ve çok güzel öpüyorsun. sonbahar gibi. tüm büyüsünü içeriyorsun."
tatlı tatlı gülümsedi. "amacım seninle kavga etmemekti, güneş. yemin ederim. yoksa yanınıza gelir o lavuğun elini-"
kaşlarımı çatarak baktığımda sustu ve bir süre bekledi. "sana benden başka kimse benim baktığım gibi bakmasın istiyorum." ellerimi tuttu. "dokunmasın..." dudağıma sürttü dudaklarını. şuracıkta ölebilirdim. "öpmesin." gittikçe boğuklaşıyordu sesi. "anlıyor musun?"
bilinçsizce aşağı yukarı salladım başımı. kokusu çok güzeldi.
"kıskanç bi' herifim ama seninleyken bu on katına çıkıyor, üzgünüm. söz konusu sen olunca her şeyi zirvede yaşıyorum."
yutkundum.
"barış..." diyerek mırıldandığımda dudağına sürtünmüştü dudaklarım.
"güneş.."
alnını alnıma yasladı. "sen hazır hissetmedikçe bir şey olmayacak."
utanmıştım. geri çekilip ayağa kalktığımda o da anlamıştı bunu. gitmemi engellemek için bacaklarıma sarılıp başını gömmüştü karnıma.
kelebekler... barış alper bana kelebekleri hissetmek ne demek onu öğretmişti.
"utancını da benimle yaşa. mutluluğunu da, üzüntünü de... seni seviyorum."
ben de onu seviyordum.
"ben de seni seviyorum." ayağa kalkmasına yardım ettim. bu kadar güçlü bir adamın sırf ben istedim diye ayağa kaldırma çabama yardım etmesi hoşuma gitmişti. belki o farkında değildi ama yaptığı ince hareketler ve düşünceler iyice kendisine bağlıyordu.
"güneş.." dedi ve şaşırmama neden olacak o soruyu sordu. "seni kerem'le tanıştırabilir miyim?"
x
bulusmayi aklimdaki gibi yazabilirsem eger cokkk guzel gececek bana guvenin!!
moralsiz oldugumdan bolum kisa oldu hatalarim varsa kusura bakmayin
opuldunuz!!
YOU ARE READING
kelebekler, barış alper yılmaz.
Fanfictionbarış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.