3.7

2K 171 40
                                    

"içim alev alev ateşiyle dolu 

senle yana yana gelecekse sonum

dinlemem ki var mı sönmenin bir yolu

varsa da yanalım."

kapıyı kapatır kapatmaz dudaklarımın üstünde dudaklarını hissetmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

kapıyı kapatır kapatmaz dudaklarımın üstünde dudaklarını hissetmiştim. biricik sevgilim, her zerresinde kendimi aramak ve yine her zerresinde en çok kaybolmak istediğim o sevgilim bana en güzellerini yaşatacaktı, biliyordum. mesajıma ilk cevap verdiğinde bırakın ne kadar ileri gidebileceğimizi, bir daha konuşacağımızı bile düşünmemiştim. 

şimdi ileri gidemeyeceğimizi düşündüğüm o adamın saç tutamlarını çekiştiriyor; istila ettiği boynumdaki izleri büyük bir saygı ve hazla karşılıyordum.

o da benim saçlarını çekiştirmemden zevk alıyordu, hissedebiliyordum bunu. dudaklarındaki sırıtış her seferinde daha çok bütünleşmeye itiyordu uzuvlarımı. evet, onu istiyordum. en çok onu istiyor, yine en çok onunla karışmak istiyordum. 

bacaklarımı refleksle iri gövdesine sardığımda kucağında olduğumu anlamıştım. 

beni kucağına almış, bacaklarımı ona sarmamı sağlamış ve sırtımı duvara yaslayarak boynuma bıraktığı ıslak öpücükler ve ısırıklarına daha geniş bir alan açmıştı.

ensesindeki saç tutamlarını çekiştirerek iki göğsümün ortasına doğru inen yüzünü, bulunduğu yere bastırdığımda zevk alırcasına bir onay mırıltısı çıkarmıştı. utanıyordum, gerçekten utanıyordum ama utancımın önünde daha büyük bir istek vardı.

kalçamda tuttuğu ellerini sıktığında kısıkça inledim. bunun üstüne sırtımla duvar arasındaki bağı keserek iyice bedenimi kendi bedenine bastırdı. iştahla baktı önce dudaklarıma, sonra da gözlerime. "güneş..." dediğinde emin olup olmayacağımı soracağının farkındaydım. 

başımı olumlu anlamda sallayarak dudaklarına sert bir öpüş bıraktığımda o da almıştı cevabını; bundan da gayet memnundu.

adımlarını hızlı tutarak odama ilerledi. 

sırtımı yatakla buluşturduğunda alt dudağımı dişledim. üstündeki beyaz tişörtü yakalarından tutarak hızlıca çıkarmış, tek gözünü kırparak bana bakmıştı. pantolonunun kemeri gevşemişti, görebiliyordum çünkü beceriksizce ben yapmıştım.

tıpkı sahilde kumların üstündeki gibi üstüme çıktığında derin bir nefes aldım. 

dudaklarıma minik bir öpücük bırakarak, "altımda resmen titriyorsun," dedi. utanmıştım. ondan bakışlarımı kaçırdığımda sırıtarak çenemden öptü bu sefer. daha sert, daha ihtiraslıydı. "utanıyorsun ama yarattığın depremlerden habersizsin, güneş."

istemsizce güldüm. çıplak üstüne baktığımda tırnağımı gezdirmeye başladım kaslarında. "seni yatağımda görmek istiyorum, güneş..." demiştim kerem ile ceylan'ın eve girişini görmeden arabada yaşadıklarımıza atıf yaparak. "rastgele araba köşelerinde değil." 

sırıttı. eli bacaklarımdan kalçalarıma doğru tahrik edici bir yol alırken, "bu kadar düşündüğünü bilmiyordum," dedi.

cevap veremedim. sahile gideceğimizden çok özenmeyerek giydiğim kısa şortu birden çekip çıkarmıştı üstümden. onun karşısında ilk defa bu kadar çıplak durmak garip hissettirmişti; üstümde küçük bir bez parçası olmasına rağmen.

bedenimi baştan aşağı süzüp en son gözlerimin içine baktığında, "çok güzelsin..." dedi. öyle içten çıkmıştı ki sesi... gerçekten en güzel benmişim gibi hissetmiştim.

yeniden dudaklarımı buldu dudakları. bu öpüşünü nasıl tarif edebilirim bilmiyordum çünkü hiçbir öpüşünde bu kadar yandığımı hissetmiyordum. tek bir dokunuşuyla bedenimi esir aldığı yetmiyormuş gibi yalnızca dudaklarıyla ateşle dolu bir çemberin içerisindeymiş gibi hissettirebiliyordu.

bir anda göğüslerimde hissettiğim dili irkilircesine inlememe neden olmuştu. başından tutmuş, iyice kendime bastırmıştım. değişik hissediyordum; çok tuhaf ama güzel... onunla olması daha güzel. 

yeniden dudaklarıma sert bir öpüş bıraktığında kemerini çözmüş, pantolonu ile kumaş parçasını indirip ne kadar güzel olduğumu fısıldamıştı dudaklarıma.

o da güzeldi, hem de çok güzeldi.

parmağı, iki bacağımın arasını bulduğunda dudaklarımın üstündeki dudaklarına inlemiştim. hoşuna gitmişti bu durum. biliyordum, benimle oynamayı her manada sevdiğini adımdan daha çok biliyordum.

dudaklarım aralandı, bir süre sonra sadece ihtiyaçla sayıklamaya başladım. bana kendimi bulutların üstündeymişim gibi hissettiriyordu. bu tabir her zaman komik ve sıradışı gelse de şu an anlıyordum. 

onu içimde hissetmiştim. 

inleyeceğim anda dudaklarını dudaklarıma bastırmış, bu da yetmezmiş gibi alt dudağımı dişlerinin arasına almıştı. hissettiğim acı karışımı zevk karşısında ne yapacağımı bilemezken çıplak sırtına parmaklarımı yaslamış; tırnaklarım yüzünden sırtında gerçekten uzun bir iz bırakmıştım.

hoşuna gidiyordu. 

dört duvarın arasını dolduran ten seslerimiz ile birbirimizin adını sayıklayışlarımız, onun bana kurduğu güzel ve can alıcı cümleler ne kadar sürdü bilmiyordum ama en sonunda soluklarım düzensizleşmiş, kısa süre içinde de sevgilimin dudaklarına hisli ama yorgun bir öpücük bırakıp gözlerimi kapatmıştım. 

son hatırladığım şey ise barış'ın hızlı nefes alışlarının ardından saçlarıma küçük bir öpücük bırakmasıydı.

x

COK UTANDIM GİDİYORUM BAY 

beni ozlediniz mi dogru soyleyin!!!

bir sonraki bolum gunesle birlikte barisin sakallarini keselim mi???

kelebekler, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin