Elimdeki tepsinin titremesine engel olamıyordum. Sonuna kadar açık algılarım her gelişmeyi, her sesi, her yüzü ayırt edebiliyordu. Sanki bunca zamamdır etrafa kısık ve uykulu gözlerle yarım yamalak bakıyordum. Şimdiyse gözlerim sonuna kadar açıktı öyle ki içleri yanmaya başlamıştı yürürken süratimin yarttığı rüzgarın girmesi yüzünden.
Sarp beni aramadan önce planım izin almaktı ama evde kalırsam sürekli düşüneceğimden. Her an 'gelecek mi?' diye kendi kendime soracağımdan kendimi meşgul tutmam gerektiğine karar vermiştim. Şu halde benim için en sağlıklısı buydu. Sarp' tan yerimi öğrendiği an zaten ensemde sayılırdı. Sadece yol süresi vardı. Sarp' tan ne zaman öğrendiğini bilmediğimden yol süresini kestiremiyordum. Sürekli diken üstündeydim beş dakika sonra da gelebilirdi bir saat sonra da.
Omzuma dokunan elle sıçradım. Yutkundum sertçe. Yavaşça başımı çevirip omzumdaki ele baktım. Hayal kırıklığı ve rahatlama hissi aynı anda sardı vücudumu.
"Selim sen benimle başlamadın mı mesaiye abi. Niye hala burdasın yürü molaya."
Yaşıtım garson kolunu omzuma atıp beni personel odasına yönlendirirken burnumdan derin nefesler alarak bana yaşattığı korkuyu üzerimden atmaya çalışıyordum.
İçeri girer girmez masya koşup telefonumu aldım. Mesajları kontrol ettim her ihtimale karşı. Hiçbir şey yoktu. Kendimi sıkıntıyla koltuğa attım. Az önceki garson gelip yanıma oturdu.
"Birader ne oluyor sana? Mesai başladığından beri bir değişiksin."
Gerginliğimi üzerimden atamazken dikattimin dağılması için normalde cevap vermeye tenzzül etmeyeceğim cümleyi cevapladım sohbeti sürdürerek.
"Nasıl değişiğim?"
"Herkesi inceliyorsun, etrafta koşuşturup duruyorsun, siparişleri tepsiye döküyorsun. Yanlış anlaşılma olmasın. Normalde buranın ağır abilerindesindir, garipsedim anlarasın ya."
Bana yakıştırdığı rolü ciddiye almayarak mırıldandım.
"Asıl ağır abiyi bekliyorum..."
°°°
Saatler saatleri kovalıyordu ama görünürde hiçbir şey yoktu. Heyecanım endişeye dönüşmeye başlamıştı çoktan. Mesaim beş dakika önce bitmişti ama gitmek istemiyordum. Bir umutla oyalanıyorudm boş kül tablalarıyla. O kadar dalmıştım ki kolumdan dürtülmemle irkildim. Bu sefer heyecan değil büyük bir merakla hızla arkamı dönüp dürten kişiye baktım.
"Ne yapıyorsun burada?"
"Kül tablalarını temizliyordum şefim."
"Sen çık temizlikçiler halleder mesain bitti senin."
Şefin şüpheci bakışlarıyla istemeyerek çıkışa ilerledim. Omuzlarımda yaşadığım hayal kırıklığının ağırlığı vardı. Personel odasından eşyalarımı alıp tekrar telefonu kontrol ettim. Hala hiçbir şey yoktu. Elimdeki telefonu sıkıp cebime attım hınçla.
Dışarı çıkar çıkmaz hissettiğim soğukla titreyip ceketimi giydim. Sarp yüzünden yaşadığım bu yeni hayal kırıklığı eskisinden çok daha büyük bir kuvvetle kalbimi yumrukluyordu sanki. Duymak istediğim şeyi duyduğumu iş işte geçtikten sonra fark ediyordum.
Sarp, yerimi sormadığını kendisnin söylediğini, yerimi duyumca söylediği için Sarp' ı azarladığını söylemişti. Söylemesen sormayacaktım demiş. Belki de tedavi olmak, iyileşmek bana aşık olmadığını,beni hiçbir zaman sevmdiğini sadece hastalığını besleyen bir dürtü olduğumu fark etmesini sağlamıştı.
Beni çoktan gözden çıkarmıştı. Şimdi tek bir hasta vardı o da bendim. Onu hala sevecek kadar, beni hala seveceğine ihtimal verecek kadar hastaydım. Beni onca zaman sevmiş olsa bile azıcık akli dengesi yerinde olan biri olanlardan sonra geri dönmezdi. Bu gerçeği nasıl gözardı edebilmiştim. Dört aydan fazladır tedavi oluyordu. Bu kadar zaman maskemi düşürmeye yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Folie à Deux - BxB
Random#TAMAMLANDI# Saplantılı bir aşkın yorgun bir kalbe uğramasıyla korkunun ve bağımlılığın iki kişilik deliliğe dönüşümü. +18 ‼‼‼‼🔞Ağır cinsellik, toxic ilişki, şiddet, bdsm içerir🔞‼‼‼‼‼