MC2-KADER-

7.8K 532 69
                                    


Söz verdiğim gibi, bölümü yazdım. Şu an otobüsteyim, yazım hatalarım varsa özür dilerim telefondan yazmak bir hayli zor çünkü. Up uzun bir bölüm olmasada diğer bölümlerle hemen hemen aynı. Kendinize iyi bakın.

İyi okumalar!

Yüzüme gelen yumruğu tek bir hamlede karşıladım ve eğilerek Joseph'in bacaklarını tuttum ardından yere çektim. Bu sadece dengesini kaybettirmişti. Saçımdan tutarak beni yere serdi ve bacaklarını iki yanıma sabitleyerek eğildi.

"Fazla hamsın, neden dövüşmeyi öğrenmek için benden yardım istediğini anlamıyorum"

"Bazen sihir yetmiyor Garcia." Diyerek cümlesine karşılık verdim. Lofas'ın öleceğini öğrendiğimden beri iki hafta geçmişti. Bu sırada, Krallığa bir saldırı düzenlemişti fakat bu konuda bana-özellikle bana- bilgi verilmiyordu. Bu süre zarfında yapmak istediğim tek şey fiziksel savaşlarda kazanma isteği olmuştu. Bunun için gidip Neona ile konuşmuş ve Krallığın eğitim salonunu günde bir saat bana uyacak şekilde kapatmayı kabul etmişti. Aramızda ki anlaşma hala sürüyordu anlayacağınız.

"Neden Rook'tan istemedin ki bunu. Siz baya içli dışlısınız." Dediğinde neredeyse gözlerimi devirip öğürecektim.

"Şikayetin varsa, Rook'ta bu isteğimde seve seve yardımcı olur."

"Ona ne şüphe canım." Diyerek sırıttığında bense kafama su şişesini dikmiştim. Haftada bir saat azdı, bunu yukarıya çekmeliydim. Bu iki haftalık süreçte pek çok şey değişmişti. Mesela, Joseph peşimden ayrılmıyor her şekilde bana yardımcı olmaya çalışıyordu. Rook ise benden uzak duruyor, o kocaman aklıyla beni mesafelerle acı çektiriyordu. Onu özlüyordum.

"Hadi bu kadar yeter."

"Daha bir saat olmadı Joseph!" Dediğimde haince sırıttı. "Biliyorum fakat, avcılar toplanıyor. Saldırıların ardı arkası kesilmiyor Krallık için fazladan koruma planlıyoruz." Bunları bana neden söylediği hakkında bir fikre sahip değildim. Ama bana, anlatıyordu. Cidden, önemli kararları, verilen hesapları her şeyi bana anlatıyordu.

"Keşke bir melezden çok avcı olabilseydim. Bunu bazen çok istiyorum. Yani, geceleri avcıların beni özüm için öldürmeyeceğini bilerek uyumak falan. Anlarsın ya." Gamzesini göstererek güldü.

"İki tür avcı olduğunu biliyor musun?" Diye sorduğunda kafamı hayır anlamında salladım. Oda yavaş yavaş toparlanırken bana anlatmaya başladı.

"Birincisi, melek özü için öldüren ve örgütleşenler. İkincisi ise elementlere hakim olup melek özünden olabildiğince uzak durmaya çalışanlar." Parmağıyla kendisini göstererek "Ki ikincisi ben oluyorum. Krallıkta eğitim görürüz genelde ama diğer avcıların arasında ajanlarımız oluyor. Ki bu da ben oluyorum."

Fazla karmaşıktı. Oysa ki, diğer adamlar hatırladığım kadarıyla Joseph'i içlerinden biri olarak görüyordu.

"Bir keresinde avcılık yemininde ihanet falan yok demişti, çok hatırlayamıyorum. Gaz bombası atmıştın ya da başka bir maddenin bombası."

Gülümsedi ve çantasını omzuna geçirdi. Kasları, insanı katledecek kadar mükemmel görünüyordu. Hele terlemişti ve, gri V yaka tişörtü ona mükemmel uyuyordu.

"Vay be, bunu hatırlıyorsun en azından. Evet, lanetli soydan gelen avcılar bir yemin eder. Kanlarıyla. İhanet ederlerse, bir büyüyle onu yok ederler. Beni edemediler çünkü kendi kanım yerine bir sincabınkini verdim." Kaşlarımı çattım ve bu sefer gerçekten öğürdüm.

"Bu biraz iğrenç. Ayrıca en azından bunu hatırlıyorsun derken ne demek istedin?" Elini çantasının kalın ipinde gezdirdi ve bu süreçte dövmesi dikkatimi çekti. Ortasında yonca olan bir kılıç.

Melez CADIWhere stories live. Discover now