Mektup

7.4K 275 76
                                    

Bora Pekyiğit

Yine lanet olasıca alarm,yine ben.Elimi uzattım ve şifonyerin üstünü yokladım.Sonunda parmaklarım olduğu yerde titreşip duran çalar saatimi buldu.

Her sabah aynı şeyi yaşamaktan bıkmam gerekirdi.Ama hayatımın normal insanlara benzediği tek anı seviyorum.Bir anlığına özelliğimi unutup,sanki normal bir insanmışım gibi hissediyorum.

Aslında özelliğimin bana bir zararı yoktu ama insanların bana bakışı beni rahatsız ediyordu.Sanki onlara zarar verecek bir hastaymışım gibi bakıp,benden kaçıyorlar.

Tıpkı ailem gibi..

Yavaşça yataktan doğruldum.-Hayatımda yavaşça yaptığım ender şeylerden biridir bu-Ve sonra saliseler içinde banyoda buldum kendimi.Bunu seviyorum.Özelliğimi korkmadan kullanabildiğim tekyer evimdi.

Banyoda hergünkü işlerimi hallettikten sonra merdivenleri hızlıca indim ve mutfağa doğru yavaş ve emin adımlarla ilerledim.Acaba sucuklu tost mu,kaşarlı tost mu?-hergün yaşadığım ikilemlerim bunlar.-

Tost makinasını çalıştırdım ve kaşarları doğramaya başladım.Ekmeği hazırlarken bir ıslık tutturdum.

Sonunda elimde kaşarlı tostum ve suyumla oturma odasına doğru ilerlerken kapının önünde duran zarfa baktım.Dikkatimi daha önce çekmemişti.

Ağır adımlarla holde ilerledim.Tostumu su bardağını tuttuğum elimin parmakları arasına kıstırdım.Eğilip yerden zarfı aldım.Üzerinde benim ismim yazıyorduama nereden baksan sekiz yaşımdan beri bu eve terkedilmiştim.Yani mektup şöyle dursun,gazete bile gelmezdi bu eve.Belki de uzun süredir eve bakım yapılmadığından şato görünümü olduğu içindir.

Elimde zarfla holde ağır ağır ilerledim.Ayağımın altına yapışan birkaç kırıntıdan,ayağımın altını paçama silerek kurtuldum.Evet,sinir bozucuydu ama yine de temizlik yapmıyordum.Prensip meselesi...

Elimdeki tost ve su bardağını orta sehpaya bıraktım ve kendimi koltuğa atıp zarfı inceledim.Renkliydi.Ne olur ne olmaz diyerek zarfı kulağıma yaklaştırıp salladım.Sonra kendi kendime yaptığım salaklığa güldüm.Ne bekliyordum ki kendimden?

Zarfı biraz daha evirip çevirdikten sonra ağzını yavaşça açtım.İçinden zarfa nazaren küçük bir kağıt çıktı.Kağıdı elime aldım ve zarfı orta sehpaya fırlattım.Oturduğum yerde dirseklerimi dizlerime koyarak eğildim ve kağıtta yazanları okumaya başladım.

"Dalga geçiyosun!" diye evde kendi kendime bağırdım.Görenler benim deli falan olduğumu düşünebilirdi.Ama evimin içindeyken sorun olmaz diye düşünüyorum.

Tabi,yakışıklılığıma kapılıp,dürbünle sabah akşam evimi dikizleyen bir sapığım yoksa.Acaba var mıdır? Acaba ben şuan ne saçmalıyorum?

Kendi kendime gülerken bahçemde duran arabanın sesini duydum.Taşlı yolda biraz ilerleyip durmuştu.Ve bu semtte bahçesine beton yada kaldırım taşıyla yol yapmayan sadece ben ve yan evimizdeki adam kalmıştı.

Ben annemin hatırasına kıyamadığım için yaptırmıyordum.O ise masraf olmasın diye.Pinti inek!

Arabadan inip taş yolda ilerleyen bir sürü ayak sesleri duyduğumda kuşkuyla ayağa kalktım.Hemde kaçmak için bir plan kuruyordum.

Arka bahçeye açılan kapı sıkışmıştı ve açılması hayli zaman alıyordu.Tek yol balkonun boydan boya olan camlarını kırmaktı.Allahtan mutfakta gereksiz bir sürü tencereyi tezgahın üstüne koyuyorum.

Ayak sesleri birbirine karışmış ancak sakin adımlarla yaklaşıyordu.Bense temkinli adımlar atıp perdeden kim olduklarını görmeye çalışıyordum.Biraz sonra kapı zili çaldı.Azcık daha seri hareket ederek kapının önüne geldim.Bu sırada birkez daha zil çaldı.Yavaşça yaklaşıp delikten baktım.Bir sürü insan vardı.Ama hepsi önlerindeki iki adamın arkasında duruyordu ve üstleri başları toz toprak içindeydi.

Esmer ve biraz daha iri yarı olan adam kapıya vurmaya başladı.Kırk yıllık ahşap kapı,ben böyle sarsıldığını görmedim.

"Oha!"dedim kendimi tutamayarak.Sanırım artık evde yokuz numarasını yemezlerdi.Ne olacaksa olsun deyip bir anlık deli cesaretiyle açtım.

"Birader bu kapı öyle kırılmaz,omuzlasaydın!"dedim iri kıyımın karşısına dikilip.

"Bekletmeseydin o zaman," dedi sakince.

"Açmıyorsam belki de rahatsız edilmek istemememdir.Hani ev benim ya,o bakımdan" dedim bilmişlik taslayarak.

"Çok konuşma"dedi ve beni iterek içeriye girmeye çalıştı.Tam hole adımını atacakken kolundan tutup geriye iteledim.

"Az yavaş," dedim meydan okuyarak "bas geri!" diye bitirdim.

Sıkıntıyla üfleyip yanındaki adama baktı.Adam elini yavaşça omzuna koyup boşta kalan elini 'bende' der gibi kaldırdı.

"Sana mektup gelmedi mi daha?" diye sordu diğeri sakince.Bu biraz daha insaniydi.

"Hııı..." dedim geçiştirerek.

"Geldimi,gelmedi mi?"dedi sabırla.

"He birader,geldi."dedim aynı tonda.

"O zaman çekil de girelim."dedi iri kıyım.

"Sen kimsin ya?"dedim artık patlayarak"Bu ne lağbalilik! Burası benim evim!" dedim elimi göğsüme koyup vurgulayarak.

"Ben savaş eğitimi hocan,Pusat Ağırbaş.Şimdi girebilir miyiz pek kıymetli evine?" dedi alayla.

UCUBE OKULUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin