10. Bölüm- Doğum Günü

1.1K 66 6
                                    

Keskin bir geçişle gerçeğe dönüş yaptım. Boğulmanın verdiği o histen sonra nefes almak paha biçilemez gelmişti. İlk defa nefes aldığıma bu kadar seviniyordum. Elimi rüyanın verdiği huzursuzluğu üzerimden atmak için alnıma götürdüm ve tam o anda elimi alnımdan çekmem bir oldu. Alnım terden geçilmiyordu. Yüzümü yorganıma sildikten sonra yavaşça yatağımda dikelip elektronik saatime bir iki saniyeliğine baktım. 03:36 Yavaşça ve bir o kadar sessizce yatağımdan kalktım ve dolabıma ilerledim. Üzerime montumu aldıktan sonra neredeyse hayaletimsi adımlarla evden çıktım.


Ne yaptığıma dair bir fikrim yoktu. Zihnimde sadece bir yer kazılıydı ve ben ona doğru gidiyordum. Akheron. Evin önünden biraz ayrıldıktan sonra bir taksi çağırdım ve şoföre adresi vereceğim derken kendimi Akheron demekten alıkoyamayarak şoförün deliymişim gibi bakan gözlerinden kaçamamıştım fakat sonrasında doğru yerin adresini verdiğimde şoför bir kez bile gözlerini dikiz aynasına çevirmemişti.


Şoför ormanlığın girişinde durduğunda teşekkür edip gereken ücreti verdim. Ardından arabadan inip ormana hiç tereddüt etmeden giriş yaptım. Sanki defalarca gitmişim gibi ayaklarım kaygısızca ve kendinden emin bir şekilde Akheron'a doğru gidiyordu. Sanki ruhum dışarıya çıkmış kayıtsız bir şekilde Akheron'a doğru ilerleyen bedenimi izliyordu.


Ufak çalılıkların arasından daldığım an o uyuşuk his üzerimden uçup gitmişti. Bunun sebebini çok iyi biliyordum. Yavaşça ilerlerdim ve gölün kenarına oturdum. Ay ışığı gölün üzerinde gümüşi bir renkle dalgalanmış bir iz bırakıyordu. ''Sanırım ikimizin de gölün dibine atacağı büyük bir keder var.'' Diye fısıldadım yanımda oturan bedene. Simsiyah gözlerini gözlerime dikti. Öyle bomboş, öyle ifadesiz bakıyordu ki beni huzursuz hissettiriyordu. Tekrar bir rüyanın içinde olmaktan korkuyordum. Tedirgindim. Elimi yavaşça kaldırdım ve yüzüne dokundum. ''Gerçeksin.'' Hiçbir şey söylemedi. Elimi yavaşça çektim ve toprağa bastırdım. O sırada Afel'in eli elimi kavradı. ''Üzgünüm, Afel.'' Dedim. ''Seninle o şekilde konuşmamalıydım.'' Diğer eliyle çenemi kavradı ve bakışları daha da derinleşti. Rüyamda gördüğüm gibi boğulduğumu hissettim ve tam o an gözlerimi kapattım. Afel'in yüzüme yaklaştığını hissettim fakat beklemediğim bir anda alnını omzumla boynumun olduğu girintiye koymuştu. Derin bir nefes aldı ve verdi. Verdiği sıcak nefes montumun içine doğru işlemiş ve tenimi yakmıştı. Sonrasında boynuma doğru konuştu. Dudakları neredeyse tenime değiyordu. ''Bir şeyleri mahvetmekten nefret ediyorum.'' Dedi. ''Varlığımın bir cehenneme dönüşmemesi için elimden geleni yaptım, Efsa. Ve... Sanırım başarılı olamadım.''


Ellerimle yüzünü tuttum ve boynumdan çektim. Yüzünü yüzüme sabitlediğimde kendimden hiç olmadığım kadar emin konuştum. ''Yanımdan gittiğinden beri ne kadar büyük bir eksiklik hissediyorum bilemezsin, Afel.'' Dedim. ''Yanımda olmadığın her saniye hayatımın mahvolduğunu hissettim ben. Sana ihtiyacım olduğunu hissettim. Karanlıkta kalmışım gibi hissettim ve sen o an yanımda yoktun. Bunun tam olarak nasıl hissettirdiğini bilemezsin. Sadece hayal edebilirsin.'' Simsiyah gözleri hayretle gözlerimin içinde geziniyordu. ''Beni toparlayan sensin, Afel. Gidemezsin anlıyor musun? Öylece bırakıp gidemezsin.''


Hafifçe gülümsedi. Gülümseyişinin ardında derin bir hüzün yatıyordu fakat bu bile ilahi denilecek kadar mükemmel bir gülümsemeydi. Hafifti fakat ardında yatan hisler o kadar güçlüydü ki bunu kalbimde hissedebiliyordum. Yüzündeki ellerimi çekip parmaklarını sımsıkı bir şekilde bileklerime kenetledi. ''Seni korumak için her şeyi yaparım.'' dedi. ''Anlıyor musun?''


Tekrar etti. ''Her şeyi Efsa. Uzaklaşmam gerekiyorsa senden şehirlerce uzaklaşırım, yakınlaşmam gerekiyorsa aramızda sadece tenlerimiz olur. Seni güvende tutacak her yolu denerim. Her ne varsa denerim. Ve sakın Efsa kendi hayatın için bana ne yapacağımı söyleme. Çünkü seni senden daha çok önemsiyorum.''

UĞULTUWhere stories live. Discover now