Çabalar

191 23 11
                                    

Bölüm şarkısı: Çözülüyorum Sana - ikiye on kala

Ayaz'dan

Günlerdir devam eden yoğun tempom bu gün son bulacaktı. Koltuk değnekleriyle en fazla 1 saat de olsa ayakta kalabiliyordum. Fizik tedaviye gitmekten yollarını ezberlemiştim. Geceleri az da olsa kalkıp abimle alıştırmalar yapıyorduk. Yakamoz uyanmasın diye kırk takla atmıştık ailecek. Selim, Kutay ve Yakamoz dışında herkes yakalamıştı beni. Öykü su içmeye kalktığında görmüştü abimle çalışmalarımızı. Halam ve Eniştem annem sayesinde öğrenmişti. Nare, sabah yemekleri yapmaya uyandığında bizim konuşmalarımızı duymuştu.

Düğün salonuna girdiklerinde beni ayakta gören Kutay bayılmış, Selim tekrar tekrar bana bakarak diğerlerinden onu cimciklemelerini istemişti. İnandığı an üzerime abanıp sıkı sıkı sarılmıştı. Bizler Kutay'ın ayılmasının ardından düğün başlayana kadar yeşillik alanda konuşmaya dalmışken Yakamoz'un sesi ortamdaki konuşmayı böldü.

"Ayaz nerede?" Önümde duranlar biraz açıldığında beni gördü. Gözlerini kırpıştırdı. Arkasını döndü. Sonra yönünü bize geri döndü. "Uyuyakaldım galiba." Selim yanına gidip onu cimcirdiğinde refleks olarak Selim'in eline vurdu. "Yenge acıttı ama." Selim elini tutarak yanımıza geri geldi.

"Yakamoz." İsmini seslendiğimde gülümsemesi genişledi. Artık hem ağlıyor hem gülüyordu. "Ayaktasın. Tonla konuşma boşuna bak zamanımı çaldın." Sahte kızgınlığı akan yaşlarını gizlemiyordu. Yanımıza geleceği esnada sendeledi. "Buradan beni derhal alabilir misiniz! Düz yürümeyi unuttum." Sesi titriyordu. Kutay, yanına koşup koluna girdi. Aramızdaki beş adımlık mesafe bittiği an Kutay'ın kolundan çıkarak boynuma sarıldı.

Koltuk değneklerinin izin verdiği ölçüde beline sarıldığımda omzuma doğru gözyaşlarından yol çizmişti. "Güzelim ağlamasan mı? Az sonra Öykü ve Nare'den azar yiyeceğim yaptıkları makyaj gitti diye." Başını geri çekerek yüzüme baktı. Sol elini yanağıma götürdü. Çekinerek benim dolu dolu olan gözlerimi sildi.

"Ayaz. Şu an makyaj gram umrumda değil farkında mısın?" Gülerek yüzümü öpmeye başladığında çevremizde ki herkes onun için silinmiş gibiydi. Yüzümün her santimine ruj bulaştırmaya yemin etmişti sanırım. "Midem kaldırmayacak ben gidiyorum. Basbaya öpüşüyor bunlar!" Selim bizim yanımızdan kaçarak uzaklaştığında Yakamoz izleyici kitlemizi hatırladı. Geri çekilmeye çalıştı.

"Az sonra kağıt parçasını imzalayarak karım olacak birine göre fazla hızlı mı kaçıyorsun?" Sorumu duyduğu an yanağımdaki eliyle ağzımı kapattı. "Ayaz!" Utandığı konulara hayret ediyordum.
"Yenge hanım Yakamoz otursanız mı? İkiniz de titriyorsunuz." Ben yarım saattir ayakta olduğumdan yorulmuştum. "Olmaz! Benim makyaj için koşmam gerek birazdan anons edeceklerdi!" Ben geri çekilerek onu serbest bıraktığımda zıplaya hoplaya Öykü'nün bulunduğu alana doğru gitmeye başladı. "Bu kızın kimlik yaşının doğru olduğuna emin miyiz? Az önce seke seke gitti." Şaşkın ve uzun cümle abimden gelmişti.

"Yenge hanım Yakamoz'da var azıcık kaçıklık. Başından belliydi." Farkında olmasalar da Yakamoz sadece bizlerin,  tanıdığı güvendiği kişilerin yanında çocuksu sevincini yaşıyordu. Kendi arkadaşlarının yanında bile mesafesini koruyordu.

Ben kendime sandalye çekerek oturduğumda abim annemin yanına, diğerleri de ne halatları varsa yemeğe kayboldular.

Yakamoz'dan

Şarkı söyleye söyleye Öykü ve Nare'nin yanına ilerledim. "Selam!" Cıvıldayarak kendime sandalye çektim. Öykü, yüzümün halini gördüğünde akmış maskaram onu azıcık çileden çıkardı. "Yakamoz! Yakamoz bu ne hal! Allah'ım sen aklıma mukayyet ol! Ya sabır! Biz dakikalar içinde olacak düğüne bu kızı nasıl hazırlayacağız!"

"Abla sakin. Hallederiz." Nare yanında getirdiği minik makyaj çantasını çıkardı. "Ayaz ayaktaydı." Gülümsemeye devam ediyordum. Ay çok güzel bir gündü!
"Boyu neden benden bu kadar uzun? Yani ben kısa değildim sarılmak adına parmak ucuna kalktım." Kendi kendime konuşuyordum. "Abimin eskiden basketbol takımında olduğunu falan sonra mı anlatsak Yakamoz?" Öykü'nün sinirli sesini duyunca sırıtmaya devam ettim.

"Yakamoz abla transa girdi galiba, boş ver onu. Makyaj çıkarıcı lazım bize. Yanında vardı verir misin?" Onlar kendi hallerinde beni Barbie bebek gibi süslerken aklımda gelecek dönüyordu.
Neval hanımın yanımıza gelişinden sonrası hızlı gelişti. Beni apar topar Ayaz'ın yanına yolladılar. Müzikler başladı. Biz ilerledikçe zemin altımdan kaydı gitti.

"Az önce nasıl unuttuysan kalabalığı yeniden unut. Sakin ol." Hızlı nefes alış verişlerimin düzene girmesi saniyeler aldı. "Ayaz, neden çoksunuz." Etrafımızda yüzlerce insan vardı. "Ha. Ben en iyisi Lodos, Poyraz, Filiz, Aras, Bulut, Kumsal olanları eleyerek devam edeyim." Ne demişti? "Bakma öyle çocuk isimleri bunlar." Pistin ortasına yaklaştığımızda ellerim boynuna çıktı. O, dengesi şaşmasın diye değneklerle hareket ediyordu.
"Şaşırma sebebim saydığın isimler. Poyraz isminde bir çocuk rüyamdaydı. Üçüz olduklarını hatırlıyorum. Kız kardeşi ile erkek kardeşini şikayet ediyordu." Benim şaşkınlığım şimdi ona geçmişti.

"Poyraz'ı rüyamda görünce sana diğer isimler ne olur diye sormak istiyordum." Etrafımızı sarmaya başlayan dans eden bedenlere göz gezdirdi. Sanırım isim arıyordu. "Lodos ve Seher. Kız olursa onlarla uyumu yakalatırdım." Lodos, Seher ve Poyraz.
"Poyraz isminde oğlumuz olursa lütfen Kutay'a emanet etmeyelim. Bir yere giderken falan Selim daha iyi ihtimal." Anlamasa da başını salladı.
Müzik değişti, bizim ezbere bildiğimiz Çözülüyorum sana şarkısı çalmaya başladı.

Şarkının nakarat kısmında bizde eşlik etmeye başladık.
"Çözülüyorum sana, ah, o bakışına.
Yüreğime akışına.
Bi' şey var aramızda, gidiyo' hoşuma.
Hastayım kusurlarına."

Ağır adımlarla ettiğimiz ilk dans bittiğinde Kutay'ın başını çektiği upuzun bir halay başlamıştı. Kafasında kravat daha sarhoş olmadan sıyırmıştı. Ayaz'ı fazla yormamak adına onunla beraber nikah masasına oturup eğlenen kalabalığı izledik. Halay ucu bucağı görünmeyecek kadar uzun, sarmal yapıya ulaştığında şarkıları bitmişti.

Daha önceden benim eklettiğim roman havaları çalmaya başladığında kalabalık önce şaşırdı sonra ayak uydurdu. Selim'in Kutay'a karşı "Çek tulumbayı! Çek! Çek! Çek!" diye bağırarak oynadığı kısımda Ayaz telefondan video kaydına almıştı. Instagram hikâyesine atarak üzerine "İşte gerçek eğlence." yazmıştı.

"Yaptığını fark ettiklerinde baya söylenecekler." Omuz silkerek güldü. Nikah memuru geldiğinde herkes masalarına geçti. Şahidimiz olmak adına büyük çabalar veren Öykü, Kutay ve Selim dibimizde bitti.

Uzun uzun konuşan nikah memurunun ilgimi çeken tek cümlesi "Kabul ediyor musunuz?" sorusuydu. "Evet!" Sesim heyecandan çok çıkmıştı. Sıra Ayaz'a geçtiğinde benden daha da gür sesle "Evet!" bağırışı mikrofon sayesinde tüm ortamı kaplamıştı.

"Sizler şahitlik ediyor musunu?" Kutay "Ha-" demeye yeltendiğinde Selim abisine sımsıkı sarıldı. "Evet!" Öykü, abileri adına da konuşmuştu. "Bende belediyemizin bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum." Kulaklarım çınlıyordu. Heyecan, mutluluk, korku, coşku tüm duygular aynı anda zihnime hücum ediyordu.
Ayağa kalktık. Ayaz saçlarımı öptüğünde huzur duygusu diğer tüm duyguları örtbas etti.

(İyyyy fazla duygusal ben gidiyorum diğer kurgularima kaos yazip kendime geleceğim bb. Hasta olduğumdan uyuya kaldım ateşim vardı özür dilerim geç bitti bölüm 🤍🤍🤍🤍)

Dalgalar Ve Aldıkları Où les histoires vivent. Découvrez maintenant