Sona Yakın

151 25 3
                                    

Bölüm şarkısı: İlkay Dindar - Yağmurmuş Meğer

Yakamoz'dan

Sabaha kadar içen Gündoğdu erkekleri sağ olsun kocaman arabayı ben ve Öykü zorlanarak dönüşümlü şekilde kullanıyorduk. Düğün bittiğinde hepimiz yol için hazır olan arabaya atlamıştık. Düğün salonunda bulunan hazırlanma yeri sayesinde gelinliği çıkarmış üzerime daha rahat kıyafetler giymiştim. Hepimiz normal giysilere dönünce şükür ederek gülüşmüştük.

"Şimdi sağ döneceksin." Şoför koltuğunda şu an Öykü vardı. 2 saattir ayılmaya çalışan abileri yüzünden bizim canımız çıkmıştı yollarda. Dediğimi yaparak direksiyonu sağ kırdı. "Uzun süredir kafama takılan bir şey var Yakamoz." Ciddi Öykü'ye alışık olmadığımdan çatık kaşlarla ona döndüm. O yola, ben ona bakıyordum şu an. "Ne takıldı?"
Derin nefes alarak konuşmaya başladı. "Sina ile eskiden yaşadıkların. Ciddi miydi? Yani nasıldınız?" Sormasını beklediğim son şey bile değildi Sina. Onlar birbirinden nefret etmiyorlar mıydı?

"Yok normal arkadaşlığımızda yaptıklarımız devam ediyordu. N'oldu ki?" Omuz silkerek gülümsedi. "Arada yazışıyoruz, seni rahatsız eder mi diye düşünmekten kendimi yiyip bitirdim günlerdir." Neden rahatsız edecekti ki? Sina iyi çocuktu Öykü güzel kızdı birbirlerine acayip yakışırlardı. "Eskiyi düşünüyorsan sakın takılma eskilere," dedim. Başımı arka koltukta iki büklüm uyuyan Ayaz'a çevirdim. "Abin benim için dünyada tek. Onun kalbindeki temiz sevgiyi kimseye değişmem Öykü. Sina neyse sende benim için öylesin. Kardeşten öte değilsiniz. İkiniz içinde güzel bir yol olur umarım." Panikle direksiyonu sıkmaya başladı.

"Ne yolu ya! Yok öylesine sordum zaten. Ne hoşlanacağım o zibididen? Hem sevmem sarışın falan." İnkar aşamasını geçtiğinde görecektim onu. Bakışlarımı ön cama geri döndürüp başımı koltuğa yasladım. "Peki. Ben sustum." Hain sırıtışımı görünce koluma hafifçe vurdu. "Yakamoz!" Sesi ani tepkiden dolayı fazla çıkmıştı. Arkadaki uykucu ekipten homurtular yükseldi.

"Uyumaya çalıyoruz burada!" Kutay'ın isyanına Öykü'den cevap gecikmedi. "Kaldır kafanı da etrafına bak abi. Yazlığa dönüyoruz alo!" Şimdi isteyerek bağırıyordu. "Kahvaltıda ne var?" Selim'in açlıkla ilgili sorusuna kimse cevap vermedi. Gariban çocuk sessizliğe maruz kalmıştı.

Dakikalar içinde 7/24 açık markette durmuştuk. "Ayaklarım acıyor! Abilerim uyanın, hemen! Yolun kalanını siz süreceksiniz." İkimiz arabadan inerek markete girdik. Kahvaltılık olabilecek sandviç, kek ve meyve sularını alarak hızla çıktık.

"Başım ağrıyor! Su, lütfen su!" Kutay'ın çığlıklarını duyduğum an arabadan geri çıkmak istediğim andı. Sızlanarak dertli müzikler söylüyordu. Müslüm Gürses'in Affet parçasını bağırarak söylemeye başladığında ise olaya Kenan abi el attı. "Kutay sen zeki birisin kardeşim. Susmanın senin yararına olacağını biliyorsun değil mi?" Daha çok tehdit ediyor gibiydi.

"Amin abi." Kutay ile imana doğru adım adım. Şov yapıyordu. "Günaydın." Ayaz'ın sesini duyduğumda kendimi arka koltuklara, onun yanına attım. "Günaydın." Gülümseyerek önce beni sonra kendini inceledi. "Hangi ara üstümüzü değiştik ya?" Kutay, Selim ve Ayaz gece o kadar içmişlerdi ki hatırlamadıkları anların olması doğaldı.

"Yola çıkmadan önce. Saatlerdir yoldayız." Kısık gözlerini arabanın içinde gezdirdi. Uyku mahmuru bakışları küçük çocukları anımsatıyordu. Dağınık saçları,  zor çıkan sesi tatlılığına tatlılık katıyordu. Bir adam nasıl tatlı olmayı başarabilirdi?

"Neden uyandırmadın?" Doğrularak oturur pozisyona geçti. Elleriyle saçlarını karıştırdı. "Eşekler siz neden uyudunuz?" Selim ve Kutay ellerini havaya kaldırdı. "Abi seninle içtik hani?" Selim'in savunması anında karşı cevap aldı. "Damat olan bendim sana ne oluyor abicim?" Hiç bu açıdan bakmamıştım.

Arabayı kullanan Kenan abi Ayaz'a eşlik etti. "Ayaz haklı oğlum yola çıkacağımızı biliyordunuz da neden içtiniz bol bol?" Kenan abi böyle dediği halde baya içmişti. Aralarında en ayık olan kendisiydi. Atlas, Kenan abiden sonra diğer ayık kişiydi. "Abi hepimizde hata var." Tüm herkesin şokla Atlas'a döndüğü an bu cümleydi.

"Kenan abi yalakası? Senden duyulmayacak itirazlar bunlar." Öykü, Atlasla dalga geçiyordu. "Bence içine üç haçlı kaçmış bunun." Kutay yanında duran Atlas'a gözlerini kısarak dik dik bakmaya başlamıştı.

"Abi o ney?" Atlas gülerek Kutay'ı sorguluyordu. "Babası, oğlu ve kutsal ruhu işte lan neyi bilmiyorsun?"
Doğrusunu öğretmeli miydik?
Sanmıyorum. Kendi halinde takılıyordu sonuçta. Omzumda hissettiğim ağırlıkla başım sağ tarafa döndü. Ayaz pek dayanamamış, bana doğru devrilmişti. Geceden kalma Ayaz Gündoğdu demekki uykulu oluyordu. Her gün onun hakkında yeni şeyler öğrenmek garipti. Mesela ben geceden kalma olduğumda çenem açılırdı.

"Lan çarpılacak bu! Abi vallahi de billahi de öyle değil." Selim korkarak dua okumaya başlamıştı. Öykü karnını tutarak gülüyordu. Neval hanım ile babaannem bunca sese rağmen uyuyorlardı. Yaşları gereği gece onları bizi yorduğundan fazla yormuştu.

"Sen sus ben biliyorum doğrusunu. Ne dersem tekrar etmiyorsun zaten acayip gıcığım sana." Kendini dış dünyaya kapatmış çiçek misali bacaklarını kendine çekerek trip moduna geçti Kutay. "Kenan abim ve Atlas ilişkisine özeniyor olamazsın, değil mi?" Selim'in korku dolu sorusuna Kutay cevap vermedi. Kenan abi küfür savurdu, Atlas kahkaha krizine girdi. Selim galiba bayıldı. Saniyeler boyunca ses etmeden kaldığında Öykü'de bayıldığını düşünerek abisini dürttü.

"Yaşıyor boş verin. Bayıldıysa ne olmuş yani?" Kimse Selim'in bayılmasına aşırı tepki göstermedi. Atlas gülmeye devam etti. Kenan abi yola devam etti. Ayaz uyumaya, ben etrafı izlemeye hatta Kutay tribine. Öykü kulaklığını takarak koltuğunu geriye yatırdı. O da uyku moduna geçtiğinde benim de geceden beri peşimi bırakmayan yorgunluğum gün yüzüne çıktı.

"Uykun varsa dur," Ayaz'ın kısık sesini duyduğumda yarı açık gözlerimi kırmıştırdım. O, uyumuyor muydu?
"Ayaz?" Sesim istediğimden daha az çıkmıştı. Zaten dibimde olduğundan rahatlıkla duymuştu. "Söyle sevgilim." Gülerek onun hatasını düzelttim. "Eşin," dedim elimdeki yüzüğü göstererek. "artık eşin." Kafasını salladı. "Doğru güzel karım. " Başımı kendi omzuna alarak doğruldu. Az önce bulunduğu konumda şimdi ben bulunuyordum. Şikayetçi değildim. Kulaklık görüş açıma girdiğinde elinden sol eşini kaparak kulağıma taktım. Diğerini de kendisi takmıştı.

İlkay Dindar - Yağmurmuş Meğer açarak başını başımın üstüne yasladı. "Eşim ha?" Yüzüğüyle oynamaya başlamıştı. "Öyle oldu gibi." Kelimeleri söylerken zorlanıyordum. Uykuya direnmek gittikçe güçleşiyordu. "Yakamoz Gündoğdu. Sevdim güncel halini." Yüzüğünü çıkararak içindeki yazıyı bana yaklaştırdı. "Oku bakalım ne yazıyor?" Çocuksu hallerine karşı koyamıyordum. Dediğini yaptım. "Yakamoz Gündoğdu, ev." Ev. Benim yanıma ev yazmıştı.

"Evim sığmadı. Ama tam halini bilirsen yeterli olur. Yakamoz Gündoğdu, evim, dünyam, benim eşim. " Anlımda hissettiğim dudaklarıyla gülümsedim. "Sadece günler içinde beni kendine aşık ettin müzik çalar mucizesi. Melekler mi yolladı seni doğruyu söyle?"

Cevap vermek yerine ellerimi beline sararak kedi gibi kıvrıldım. Onun yanında uyumak dışında yapmak istediğim hiçbir şey yoktu. "Evet olarak algılıyorum bunu. Rüyanda Poyraz'a kardeşlerinin ismini sor."
Dediğini yapmak istiyordum.

(SELAM merhaba ay çok tatlı bunlar Ayaz istiyorum ağlayacağım bebek gibi bir çift... İstiyorum ben bundan yaaa)

Yaşanan son olaylar korkunç Allah rahmet eylesin tüm yangında ölen kardeşlerimizin mekanı cennet olsun🤍

Dalgalar Ve Aldıkları Where stories live. Discover now