1.BÖLÜM-part 1-

788 154 174
                                    

"Arkadaşlar bu benim ilk çalışmam. Ve hepinizin de tahmin edeceği üzere ilk bölüm en zor kısmı.. Okuyucu sayısı ne kadar az olursa olsun o birkaç kişi için bile yazmaya devam edececeğim..

İyi okumalar..;)"

Keşke..

Hepimiz kullanıyoruz bu kelimeyi. Kim bilir belki de iyiki lerden çok daha fazla.. Örneğin: benim hep söylediğim gibi; keşke son kez sarılsaydım.. Ya da hiç bırakmasaydım -gibi- .. Ama bence en ağarı da söyleyecek bir iyiki olmaması ya da o keşkelerin hiç bir zaman gerçek olmayacak olması..

Gözüm istemsizce tek kişilik yatağımın iki tarafında da bulunan küçük komidinlere takıldı. Hemen sol tarafımda bulunan tek çekmeceli küçük komodinin üzerinde ki, iki yıl önce çekilmiş olduğumuz aile fotoğrafımızı aldım elime. Ne kadar da güzeldi o zaman. Hepimiz gülüyorduk. Kendimi üzmenin bir anlamı olmadığını bildiğimden ,başımı iki yanıma sallayarak mutluluk karemizi yerine koydum.

Aşağıdan gelen halamın sesine bir anlam veremeden , odamda bulunan küçük lavoboya ilerledim.Lavobo ihtiyacımı giderdikten sonra elimi ve yüzümü yıkayarak, aynaya baktım. Her sabah yaptığım gibi bu sabahta aynada halama inandırabileceğim sahte ama gerçekçi gülümsememi ayarlamaya çalıştım. Tam da tahmin ettiğim gibi maalesef ki bu sabah hiç de işe yaramadı. Boşa çabaladığımı fark edince, bundan vazgeçerek doğaçlama yapmaya karar verdim. Oldukça ağır ve istemsiz hareketlerle merdivenlerden indim.

Mutfak ta ağlayarak kahvaltı hazırlayan halamı fark edince , kum beji renginde ki en son babam tarafından bir yıl önce boyanmış kapımızın önünde durdum.
Geldiğimi yeni fark eden halam, arkasını dönerek gözlerini sildi. Fazlasıyla ağır ve temkinli adımlarla yanıma ulaştıgın da sımsıkı sarıldı.

Sarılmak.. Sımsıkı sarılmak.. Belki de en ihtiyacımız olan şeydir. Herkesin.. Rehabilitasyon da kalan annemin bile aslında ihtiyacı olan şey yalnızca sarılmaktır..

Yavaşça benden kollarını serbest bırakan halam tekrar gözlerini silerek konuştu.
"Tatlım biliyorsun bug..." zoraki bir şekilde gülümseyerek konuştum.
"Kurt gibi açım hala. Hadi yemek yiyelim." cümlesini bitirmesine izin vermememden , konuyu kapatarak değiştirmeye çalıştıgımı anlamış olacak ki arkasını dönerek uzun mermer tezgaha ilerledi.

Porselen çaydanlığı alarak kendine çay bana da bir bardak portakal suyu doldurdu. Eskiden ailecek yemek yediğimiz dört kişilik masamızın karşısına oturdu.

"Biliyor musun ? Senden 16 yaş büyük olmama rağmen bazen seni kendime örnek alıyorum." halamın bu itirafına karşılık yalnızca soran gözlerle baktıktan sonra "Neden ?" dedim.
"Çünkü sen annenden de benden de daha güçl.." cümlesinin devamını bildiğim için bitirmesine izin vermeden ben konuştum.
"Bugün geç gelebilirim. Beni merak etme." Onaylayarak başını salladıktan sonra konuşma sırası halamdaydı.

"Aslında istersen bugün Tuğçe ya da Selin 'ler de kalabilirsin."
"Olabilir, kahvaltıdan sonra annemin yanına uğramayı düşünüyorum."
"Emin misin ? Çünkü biliyorsun Ann.."
"Sana afiyet olsun hala." birşey demesine izin vermeden koşar adımlarla odama çıktım. Siyah dar paça pantolonumu üzerine de V yaka bordo rengindeki kazağımı giyip , saçlarımı da tarayıp serbest bıraktıktan sonra boy aynama dönerek kendime baktım. Mevsime uygun kıyafetler giydiğime karar verdikten sonra, küçük siyah çantamın içine cüzdanımı, telefonumu ve anahtarımı alarak evden çıktım.

Taksiye binmek yerine biraz yürüyüşün iyi geleceğini bildiğim için, otobüs durağına kadar yürüdüm. Otobüs beklerken yağmur çiselemeye başladıktan sonra, telefonumun her zamanki klasik melodisinin sesini duydum. Kimin aradığına bakmadan aramayı cevapladım.

"Efendim ?"
"A-alo b-benim Tuğçe. Nasılsın? "

Benim on yedi yaşında olmasına rağmen fazlasıyla duygusal ve çocuk ruhlu arkadaşım Tuğçe ve halamın benzer huylarını hatırladıktan sonra , Tuğçe' nin ağlamaklı sesine göz devirerek cevapladım.
"İyiyim-bu kelime sayesinde cehenneme gideceğimi hatırlatmama gerek yoktur umarım-."
"Şey biz Selin ile bugün seni yalnız bırakmamaya karar verdik."
"Yalnız değilim(!)." bunu söylerken için de babamın ve kardeşimin toprağının bulunduğu küçük tüplü kolyemi tuttum.
"Halan da mı yanında ?" istemsizce küçük çaplı bir kahkaha kaçtı dudaklarımdan.
"Halam...Babamın kardeşi... Kardeşimin de halası..." kahkanın peşinden gözümden süzülen bir damla yaşı sildim.
"Masal sen ağlıyor musun ?" kendimi güçsüz hissettiğim zamanlarda sıkça yaptığım gibi cevap vermeden telefonu kapattım.

Otobüs beklemekten vazgeçerek çiseleyen yağmurun altında koşarak ormanlığa girdim. Yağmurun sevdiğim bir özelliği daha ; bana beni güçsüz hissettiren gözyaşlarımın varlığını unutturuyor olması. Mezarlığa doğru koşmaya devam ederken aklıma bir şey geldi. Normal de olsa şuan kulaklığımı takar çalan şarkıya eşlik ederdim.

Normal de olsa.. Bugün o gün olmasa...

Diğer bölüm çok büyük bir ihtimal ile iki gün sonra sizlerle..:)

Ritim~Ölümün Derinliģi~#VYM_2016Where stories live. Discover now