12-Zaman ve Felaket

192 17 3
                                    

Zaman çoğu kez şaşırtır bizi. Günler geçer ve değişiriz. Bambaşka biri oluruz da farkına varmayız. Bir bakarız zaman su gibi akarken bizi de evirip çevirir. Aydınlıklar karanlığı takip eder, geceler gündüzü kovalar. Fırtınalar kopar sonra sular durulur. O minik kız aldığı yaralarla büyür. İnsanlardan kaçıp yalnızlığın kıyılarına sığınır ama gün gelir yalnızlık ona zindan olur. Onu o karanlık kuyulardan çekip çıkaracak birini ister.
Zaman geçtikçe değişir insan, mutlaka.

Günlerim kendimi işe odaklamakla, bedenimi düşünmeye zaman bırakmayacak kadar yormakla, öğleden sonraları onu görebilir miyim acaba diye düşünerek geçiyor. Gecelerim ise artan kabuslarımdan kaçabilmek için internette araştırma yaparak, kitap okuyarak, fazlaca kahve içerek geçiyor. Aklıma geldikçe yemek yiyebiliyorum ama midem üç, dört lokmadan fazlasını istemiyor. Kendimi tutamadığım zamanlarda ancak kısa süreliğine uykuya dalıyorum, ondan da irkilerek uyanıyorum. İçimde tarifi imkansız bir sıkıntı çığ gibi büyüyor ve benim tek yapmak istediğim, tüm düşüncelerden kurtulup hayattan soyutlanmak. Durduk yere bu psikolojiye girmeminse bir açıklaması yok. Bir tahminde bulunacak olursam: bünyem işlerin ters gitmesine alışmış olmalı ki tam mutluluğu hissetmişken kendime acı çektirmenin yollarını arıyorum. Sanki mutlu olmayı haketmiyormuşum gibi hayatı kendime nasıl zehir edebilirim diye çabalıyorum.

Bu sefer kendimi eve hapsetmemin, işte kendime eziyet etmemin sebebi ise Yusuf. Benim için bir şeyler yapmış olmasının, bana gülümsemesinin bir bedeli olmalıymış gibi hissediyorum. Ya aklımı kaçırdım ya da kaçırmak üzereyim. Çünkü insanların akıl sağlığını yerinde tutmasını sağlayan huzur duygusunu uzun zamandır hiç tatmadım. Arıyorum ama nasıl bulacağımı bilmiyorum. Tam o duyguya ulaşmanın bir yolunu buldum galiba derken şimdi kaçma çabasına giriyorum. Evet, hala onu görmek, sesini duymak, bulunduğum ortamda varlığını hissetmek istiyorum ama bütün bunların bana özel olmasını istemeye başlamaktan korkuyorum. Belki de geç kaldım, çoktan bu bencilliği iliklerime kadar hissediyorum.

Bitmiş kahve fincanını alıp küçük salonun mutfak kısmına yöneldim. Günün ilk ışıkları tül perdeden içeri süzülerek sönük bir aydınlık oluşturuyordu. Ortama ısıtıcıda kaynamakta olan suyun sesi ve diğer herşeyin sessizliği hakimdi. Suyun fokurdamaları artarken zamanı gelince sekizden geriye saymaya başladım. Sıfıra geldiğimde ısıtıcı, suyun hazır olduğunu bildiren bir ses çıkardı. Yalnız yaşamanın kurallarındandı bu: Bir süre sonra bir insanı tanır gibi eşyaların özelliklerini ezberliyordunuz.

Kaç kere olduğunu saymasam da beyaz kupanın sararan iç yüzeyinden fazlaca kahve içtiğimi anlayabiliyordum. Yine de buna takılmadan bir kez daha sıcak suyu bardağa boşaltıp kahve çözünene kadar karıştırdım. Cam kenarına geçip perdeyi araladım. Pervaza omzumu dayadığımda soğukluğu etkilese de omzumu çekmedim. Bunun yerine kupama daha da sardım ellerimi. Bugün pazardı, o yüzden sokakta hiç insan yoktu. Güneş doğalı çok olmadığından gökyüzü hâlâ turuncudan açık maviye giden bir yol izliyordu. Biraz sonra karşı binanın köşesinden sabah yürüyüşü yapan yaşlı çift göründü. Söylenenlere göre yaklaşık kırk yıldır hiç aksatmadan her sabah yürüyüş yaparlarmış. Hatta yıllardır aynı spor ayakkabıları kullandıkları halde nasıl eskitemediklerini merak edenler bile varmış. Oysa bunlardan ziyade koca bir ömrü paylaşmaları benim ilgimi çekiyordu. Yapayalnız biri için önemli olan da bu olsa gerek.

Kahveden ilk yudumu almak için dudaklarıma götürdüğümde hala fazlaca sıcak olduğunu farkettim. Biraz daha bekleyebilirdim. Yine de ellerimi fazla indirmeden kupayı yüzüme yakın tuttum. Kahveden çıkan buharın yüzümü okşaması hoşuma gitmişti. Kış yaklaşıyordu ve bu küçük evi ısıtmak bile bütçeme zor gelecekti. Yine de böyle mutluydum. İçsel karmaşalarımın ve kendimi tüketmemin dışında kendime yapay bir mutluluk oluşturmuştum. Evimi olumsuz koşullarıyla seviyordum. Para kazanmanın, geçimimi sağlamamın zorluğu bir çeşit eğlenceydi benim için. Tek şikayetim yalnızlıktandı. Kendime arkadaş edineceğim ve dürüst olmak gerekirse birinden hoşlanacağım sırada içimde beliren bu devasa sıkıntı ise yalnızlıktan vazgeçtiğim için bir ceza olmalıydı bana.

Je hebt het einde van de gepubliceerde delen bereikt.

⏰ Laatst bijgewerkt: Nov 11, 2015 ⏰

Voeg dit verhaal toe aan je bibliotheek om op de hoogte gebracht te worden van nieuwe delen!

Anlat BanaWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu