3. Bölüm- Notlar

356 14 0
                                    

Beklediğim şey kesinlikle bu değildi.

Sarp Gürler'in arabasıyla evimin kapısının önünde durduğunu görünce kendimi on milyon kere filan çimdikledikten sonra kapıyı geri kapatıp içeri girmiştim. Ne yani, bu muydu iddiayı kazanmak için planı? Bana şoförlük yapmak?

Kesinleşen zaferim bir ay ileriden bana göz kırpıyordu.
Kapıyı açtım ve sağlam adımlarla arabasının yanından geçerken Sarp gülümsedi.
-"Günaydın!" Sesi neşeliydi. Cevap verme gereği görmeden kaldırıma çıktım.
-"Seni almaya geldim, prenses. Bu mudur alacağım karşılık?"
Omzumun üstünden ona dönüp bakarken bir kaşımı kaldırdım.
-"Prenses mi?" Aslında, hoşuma gitmişti bu lakap. Ama bunu ona belli etmeme gerek yoktu. "Çok beklersin."
-"Derse gecikmek mi istiyorsun? Seni almadan şuradan şuraya gitmiyorum." Omuz silktim.
-"Ne kadar uzak, o kadar iyi." Önüme dönerken arkamdan ayak sesleri geldi ve bir el kolumu yakaladı. Beni kendisine çevirirken şaşkınlıktan donakalmıştım.
-"Bin şu arabaya. Yoksa yanımda olmak seni heyecanlandırıyor mu, güzelim?" Gözlerimi devirdim ve bakışlarımı kolumdaki eline çevirdim. Elini çekmesinin ardından omzuna çarpıp geçerken mırıldandım.
-"Pislik."
Arabasına gidip de yolcu koltuğuna otururken kulağıma gelen mırıldanması sinirlerimin zıplamasına neden oldu.
-"Böyle yola gelirsin işte."
Arabayı oturduğum evin önündeki park yerinden çıkarırken bana döndü.
-"Emniyet kemerini tak."
-"Ne?"
-"Kemer, Ela. Ela, kemer."
-"Ha, ha. Çok komik." dedim ve kemerimi bağlamak yerine çantamdan telefonumu çıkarıp Kuzey'e mesaj attım.

Beni almaya gelme. Kendim gidiyorum.

-"Hep böyle inatçı mısındır, yoksa bana mı özel?"
-"Sevmediğim biriyle konuşurken nedense inatçı biri olup çıkıyorum." dedim iğneleyici bir tonda.
-"İğneleme yapmayı kesebilir misin?"
-"Benimle iletişim kurmaya cüret etmediğin sürece, denerim."
Gıcıklık yaparak Sarp'ı çileden çıkarmak itiraf etmek istemesem de eğlendiriyordu beni. Kafasını iki yana sallayıp kolunu üzerimden uzatınca şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. Uzanıp kemerimi taktıktan sonra elini radyoya götürdü ve yabancı müzik çalan bir istasyona gelene kadar birkaç tuşa bastı.
Çalan şarkıyı yüksek sesle söylemeye başlayınca içimi çektim ve okula gelene kadar da ağzımı açmadım. Range Rover'ı giriş kapısının yakınında bir yerlere park ederken kemerimi açtım. Arabadan inerken, daha bahçeye çıkmamış olmamıza rağmen tüm gözler üzerimizdeydi.
-"Sen önden git istersen, ben daha sonra gelirim." dedim sonunda Sarp'a dönerek.
-"Neden?"
-"Herkes buraya bakıyor. Yanlış bir anlaşılma olsun istemem."
-"Saçmalama. Popüler olmak böyle bir şey işte. Anlamazsın sen." dedi Bay Ayaklı Ego. Cevap verme ihtiyacı bile hissetmeden adımlarımı hızlandırdım ve sınıfa girene kadar da durmadım. Sarp'ın arabasından indiğimi gören kişi sayısı oldukça fazlaydı. İçimden bunun Barkın'ın kulağına gitmeyeceğini umdum ve sırama çantamı bırakırken saatin ne kadar erken olduğunu fark ettim. Genelde evden okula yürürdüm, bu yüzden derse tıpı tıpına yetiştirdim. Arabayla gelmek kusursuz zaman çizelgemi alt üst etmişti. Harika.

Uyanabilmek için kahve almaya gitmek, zaman geçirmek için en ideal yoldu. Kapıdan çıkarken Sarp yüzünde bir sırıtışla beni durdu.
-"Nereye gidiyoruz?"
-"Gidiyoruz derken?"
-"Ben de geliyorum tabii ki." Elimdeki cüzdanı görünce gülümsemesi büyüdü. "Kafeteryaya gidiyorsun. Kahve. Kafein bağımlılığın vardı senin, değil mi? Araştırmamı yaptım." Göz kırptı.
-"Önümden çekilir misin?" dedim olabilecek en yavaş şekilde, her kelimeyi vurgulayarak.
-"Çekilmezsem ne olur?"
Kafamı yana yatırdım ve etraftakilerin duymayacağımdan emin olmak için kulağına eğilerek fısıldadım.
-"Bunları iddia için yaptığını biliyorum ve şunu bil ki... İşe yaramıyor."
Sarp kafasını arkaya atıp gülmeye başlarken kenara çekildi. Yanından geçip gitmemin imkanlı olduğunu düşünmem bile hataydı.
-"İplerin kimin elinde olduğunu unutuyorsun." Sinirle arkamı döndüm ve söylediğim her kelimeden nefret ederek cevap verdim.
-"Gidiyorum ben. Seni bekleyeceğimi sanma sakın." Arkamdan gelirken hala gülüyordu.

Kafeteryanın girişine geldiğimizde Buğra'nın bir kızla konuştuğunu gördüm ve bizi görmeyeceğini umarak yanından geçtim. Ama Buğra kıza veda edip yanımıza gelmeyi tercih etti. Şans yoktu ki ben de zaten.

-"Oo, Ela. Barkın'ın yeni gözdesi, Sarp Gürler'le mi takılıyor?" Gözlerimi devirdim.
-"Git işine, Buğra." Bir kavga çıkmasını istemediğim için Sarp'ı kolundan tutup çekiştirmeye çalıştım. Ama arkadaş duvar gibi olduğu için yerinden milim kıpırdamadığı gibi, benim de dengem bozuldu. Üstüne yalpaladığımı gören Sarp dikkatini Buğra'dan bana çevirdi ve güçlü kolları hemen beni yakaladı. Teşekkür etmek için ağzımı açmıştım ama gereken cesareti bulamayıp kendimi geri çektim. Arkamı dönüp kafeteryaya yönelirken Sarp'ın Buğra'ya "Bu iş burada bitmedi." dediğini duydum ve hemen ardından arkamdan koştuğu belli eden ayak sesleri duyuldu.

-"Ela, iyi misin?"
-"Evet." dedim kısık sesle. Yanıma gelip de yavaşladığında ekledim. "Barkın bana daha önce Buğra'yla kavga ettiğinizden bahsetmişti. Yeni bir kavga daha çıksın istemediğim için..."
-"Bir saniye, Barkın sana bunu durup dururken anlatmadı herhalde, değil mi?"
-"Hayır, Buğra bana asılınca fazla saldırganlaştı. Ben de sebebini sordum." dedim.
-"O pislik sana asıldı mı?"
Şaşkınlıkla ona döndüm.
-"Başka bir tanesi de bana sabahtan beri aynısını yapıyor."
-"Ha, ha." dedi Sarp gözlerini devirerek.
Kafeteryadan içeri girdiğimizde kendime bir kahve söyledim. Ama Sarp tam bir centilmen (!) olduğu için benimkini ısmarlamak konusunda ısrar etti ve elimi yakmayayım diye benimkini de sınıfa kadar taşıdı.
-"Teşekkürler." dedim kahvemi sırama bırakırken.
-"Önemli değil." dedi ve ön sırama, yani dün Buğra'nın oturduğu yere eşyalarını koydu.
-"Sarp, sen..."
-"Artık burada oturuyorum. Gidip öğretmenle konuştum, merak etme."
-"Ciddi olamazsın." dedim şaşkınlıkla.
-"Yoo, gayet ciddiyim."

İç çekerek yerime otururken Barkın'ın sınıfın kapısından içeri girdiğini gördüm ve Sarp'la olan iletişimimi keserek defterimi açtım.
-"Yine yazıyor musun?" dedi Barkın yanıma geçerken. Kafamı salladım ama aslında yazmıyordum. Küçük çapraz çizgilerden oluşan bir süsleme yapıyordum. Resim yeteneğim de en fazla bunu yapmama elveriyordu zaten.

-"Sarp?" dedi Barkın ve onun gerçekten de ilk defa en yakın arkadaşının yerini değiştirdiğinin farkına vardığını anladım.
-"Efendim?"
-"Artık burada mı oturacaksın?"
-"Hı hı." dedi Sarp kafa sallayarak. Öğretmen sınıftan içeri girerken önüne döndü. Ben de biyoloji dersine yoğunlaşmak için kitabımı çıkardım ve okumamız istenen sayfayı açtım. Daha iki cümle okuyamadan sıramın üzerine bir kağıt düştü.

Çok sıkıcı.

Sarp'ın sırama bıraktığı kağıdın arkasını çevirdim ve cevabımı yazdım.

Anlamadığın için olabilir.

Kağıdı ön tarafa uzatırken olabildiğince dikkat çekmemeye çalışıyordum.

Belki de dikkatim başka bir yerdedir.

Ne demeye çalıştığını anlayınca yanaklarımın alev aldığını hissettim. Sonunda anlamamış ayağına yatmanın yapabileceğim en akıl kârı şey olduğunu anladım ve ukalaca cevaplayamayacağından emin olduğum bir şey yazdım.

Ne gibi?

Cevap gecikmedi.

Arkamda oturan ve benden hoşlanmadığını iddia eden kişi gibi.

Duraksadım. Yazacak bir şeyim kalmamıştı, dolayısıyla ben de biyoloji kitabına odaklanmaya çalıştım. Ama Sarp tabi ki peşimi bırakmayacaktı.

Cevabın kalmadı, değil mi?

Kağıdı alıp hızlıca yanıtımı yazdım.

Umutsuz dikkatimi çekme çabalarına gülmekten yazmaya fırsatım olmadı.

Böyle mat olursun işte, Sarp Gürler.

Ha, ha. Sen şimdi gülebilirsin ama son gülen ben olacağım. Bana umutsuzca aşık olduğunda, göreceğim seni.

"Çok beklersin." diye fısıldadım. Barkın ne olduğunu anlamayıp bana bakarken Sarp arkasını döndü ve dudaklarını oynatarak cevap verdi.

-"Göreceğiz bakalım."

ÇapkınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin