6. Bölüm- Hayatımdan Çık

279 11 1
                                    

Yumuşak bir öpücüktü.

Yakıcıdan çok şefkatli, kısmi bir ilan-ı aşktan sonra gelmesi beklenecek, kısa bir öpücük.

Ama yine de çevremizdeki herkesin dans etmeyi bırakıp, bize bakmasına neden olacak bir öpücük.

Birkaç metre ötemde, elindeki iki kadehle ve kusursuz yüz hatlarıyla gerçek anlamda bir heykele benzeyen Sarp'ın donakalmasını sağlayan bir öpücük.

İçimdeki duygu fırtınasını, bir yıkıma dönüştüren bir öpücük.

-"Ela?"

Barkın'la aramızda birkaç santim vardı. Elleri hala yüzümü kavrayacak bir şekilde, yanaklarımdaydı. Aklımdan bin bir türlü şey geçerken kalbimin sesi mantığımdan önce davrandı ve ağzımdan dökülen kelimeler ağır çekimdeymiş gibi, sanki başkalarının sözleriymiş gibi dinledim.
-"Aslında... Ben de senden uzun süredir hoşlanıyorum."

Barkın'ın yüzünde inanamayan bir gülümseme şekillenirken bir hareketlilik oldu ve gözlerimi birkaç saniyeliğine Barkın'ınkilerden ayırdığımda, Sarp'ın Melis'in elini tutarak hızla kapıdan çıktığını gördüm. Bu, sebebini anlayamadığım bir şekilde kalbimde dayanılmaz bir acıya sebep olmuştu. Tam da Barkın'ın beni öptüğü an Melis'le buradan uzaklaşması oldukça manidardı. Ama neden takıyordum ki?

Neden umurumdaydı?

-"Yani bu, sana çıkma teklif etsem kabul edeceğin anlamına mı geliyor?"
-"Sanırım öyle." dedim ve aklıma süzülen düşünceler bir bataklıkmış gibi, onlardan kurtulmaya çalışırken daha çok battığımı hissettim.

Sarp. Sarp. Sarp.

Aklımda yankılanan kelimelere kulak asmamam imkansızdı ve hoşlandığım çocukla artık resmi olarak çıkıyor olmamız bile fikrimi değiştirmek için yetersizdi.

Aniden başımın döndüğünü hissettim ve kendimi düşerken buldum. Barkın beni tutarken aklıma Sarp'ın beni sarmalayan güçlü kolları geldi. Dışarı çıkıp hava almalıydım, çünkü boğuluyor gibiydim. Boğazım kurumuştu ve Barkın'ın endişeyle maskemi çıkarıp neler olduğunu sormasından yüzümün renginin de değiştiğini anladım.

-"Ben... Midem çok bulanıyor. Hemen gelirim." dedim ve çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Otelin büyük bahçesine gelene kadar da durmadım ve düşüncelerimi toparlayabilmek için derin derin nefes aldım. Beyaz Porsche hala oradaydı. Sarp ya da Melis ortalıklarda gözükmüyorlardı ve midem durulup da sinir katsayım tavan yaparken ihanete uğramış gibi hissetmekten kendimi alamadım. Her şeyi yanlış anlıyordum. Her şeyi yanlış anlamıştım. Her şeyi berbat etmiştim ve şimdi oynamamam gereken bir oyunda sobelenmişim gibi hissediyordum.

Barkın bana neden çıkma teklif etmişti? Dört yıldır farkıma varmadığı halde Sarp'la iki kez takılmam benden hoşlanmasına yetmişti. Belki de beni bir güç gösterisi, her zaman kaybeden olmadığını gösteren bir oyuncak olarak görüyordu.

Sarp... Mavi gözlerindeki pırıltılar aklıma gelirken ne kadar da aptal olduğumu düşündüm. Bu benim ligim değildi. Onlar benim ligim değildi. Sarp iki kelimesiyle beni yumuşatmıştı ve ben gözümün önünde olan hiçbir şeyi fark etmemiştim. Şimdiyse kendimi, herkesin içten içe güldüğü bir duruma sokmuştum. Harika.

-"Neden?"

Arkamdan gelen sesle irkildim ve olduğum yerde belli belirsiz zıpladım. Sesin sahibine dönerken maskemin Barkın da kalmış olduğunu fark ederek içimden hayıflandım çünkü gözlerim yanmaya başlamıştı ve Sarp ağladığımı görmesini istediğim son kişi bile değildi.

-"Ne neden?"
-"Dışarıdasın. Neden?"
-"Sanane?" Aslında gayet basit bir soruydu ama Sarp'ı sinirlendirmiş gibi gözüküyordu.
-"Bilmem ki. Merak etmiş olabilir miyim? Partnerimin aniden başka biriyle dansa başlayıp, bir de öpüştüğünü görünce..."
-"Söyleyene bak. Kavalyem, başka biriyle el ele salonu terk ediyor." Duraksadım. "Ayrıca, merak etme hakkın yok senin. Sen kimsin ki? Nedir seni benim için özel kılan? Hiçbir şey!" Sesim gittikçe yükselmişti ve son kelimeyi neredeyse bağırarak söylemiştim.

Sarp sinirle güldü.

-"Beni senin için özel kılan şey... Bana aşık olmaya başlaman. Aklına sürekli ben geliyorum. İsmim, gözlerim, sözlerim... Her şey. Her şeyim."

-"Hah. Saçmalama. Ben sana aşık olmam. Asla. Ben senin gibi bir yalancıya..."
-"Yalancı mı?" Sarp kaşlarını kaldırdı. "Yalancı? Ne zaman yalan söyledim ki ben sana?"
-"Ne zaman söylemedin ki?" diye karşılık verdim. "İddiayı kazanmak için Barkın'ın benden hoşlanmasını engellemeye çalıştığını biliyorum. Ona Melis'i ayarlayıp, Ela benimle geliyor demişsin."

-"Sana böyle mi söyledi?" Sarp bir süre bekledikten sonra söylemişti bunu. Belli ki kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.

-"Nasıl söylediğinin önemi yok Sarp. Önemli olan senin bana yalan söylemiş olman. Ayrıca iddia da bitti. Kazandım. Çünkü anlaşmanın ucuna koyduğun ödül de, senin dürüstlüğün de benim için geçerliliğini yitirdi." Bekledim ve son cümlemi söylemek üzere sesimi alçalttım.
-"Hayatımdan çık, Sarp Gürler. Söylediğin her şeyin bir yalandan ibaret olduğundan eminim artık." Ve arkamı döndüm. Uzaklaşmak istiyordum ama parmakları sıkıca bileğimi kavradı ve beni pek de kibar olmayan bir şekilde kendine çevirdi.
-"Sana daha açık nasıl anlatabilirim? Nasıl, Ela? Nasıl? Anlamamak için ısrar ediyorsun ve daha seninle tanışalı bir hafta olmuş olmasına rağmen..." Duraksadı ve elini çekti.

"Neyse. Nasıl olsa yine verecek bir cevap bulursun. Her zaman bir cevabın var çünkü. Sen doğruların söylenmesine hazır değilken, sana bir şeyleri açıklamamı bekleme benden. Neden, söyleyeyim mi? Çünkü küçük bir kız çocuğu gibi, tek yaptığın şey kafana eseni yapmak. O kalbimi dinlemediğimi iddia ettiğin sözler vardı ya? Kendin için de bir düşün istersen. Sor bakalım, neden Barkın sana çıkma teklif ettiği halde dışarıda benimlesin?"

Ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Ağzımı açıp kapadım. Söylediklerinin etkisiyle kalbimde derin bir acı oluşmuştu ve hazırcevap olduğumu iddia etmesi hoşuma gitmemişti. Ama nasıl olsa onu bir daha görmeyecektim, sonuçta iddia bitmişti. Tabii, en yakın arkadaşıyla çıkarken bu mümkünse.

Binaya doğru geri yürümeye başladım. Salondan içeri adımımı attığımda Barkın hemen yanıma geldi ve endişeyle nefes aldı.
-"Ela? İyi misin? Seni çok merak ettim."
-"Şimdi daha iyiyim." dedim kafamı sallayarak. "Ama midem çok bulanıyor. Şimdi balodan ayrılsam, senin için sorun olur mu?"
-"Hayır, seni bırakmamı ister misin?" Barkın afallamış görünüyordu ve kusma isteğime rağmen bu ilgili görüntüsü içimi bir sıcaklıkla doldurmuştu. Dengesizlik eşittir ben!
-"Kuzey buralardaymış, beni almaya gelecek. Teşekkür ederim yine de." Çantamı bıraktığım masaya yöneldim ve masanın üzerinde telefonumu da görünce derin bir nefes aldım.

Barkın beni kapıya kadar geçirirken hiç konuşmadık. Bana bakışında bir gariplik vardı, ama bu Sarp'ın yoğun bakışlarından farklı bir şeydi ve iç sesimin Bu işte bir iş var! diye çığlık atmasına neden olacak parıltılar bal rengi gözlerinde dans ediyordu. Saçmaladığımı düşünerek kafamı iki yana salladım ve Barkın'la vedalaşmak üzere ona döndüm.
-"Bak Ela, seni bir haftadır tanıdığımın farkındaydım ve çıkma teklifi etmemin garip göründüğünü biliyorum. Ama, senden gerçekten hoşlanıyorum. Çok tatlı bir kızsın ve beni güldürüyorsun." Uzanıp dudağıma küçük bir öpücük kondururken sözlerinin yüzeyselliği beni şaşırtmıştı. Sarp gibi imalı ve ince sözler yerine beni güldürüyorsun demişti ve ben daha geri çekilemeden beni hızlıca öpmüştü. Çok yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissederek arkamı döndüm ve oradan uzaklaşmaya başladım. Bana neler oluyordu böyle? Ağzımdaki metalik tat ve midemdeki bulantı iyice şiddetlenince telefonumu çıkardım ve Kuzey'i arayıp beni eve bırakmasını istedim. Ve sendeleyerek, ağlamamak için kendimi telkin ederek yürümeye başladım.

Beyaz Porsche'un orada olduğunu ve Melis'in sürücü kapısının önünde Sarp'ı öptüğünü görene kadar da durmadım.

Hayatımdan çık, Sarp Gürler.

Artık kendimi kontrol edemediğim bir anda, gözyaşlarım nihayet yanaklarımdan süzülmeye başladı.

ÇapkınWhere stories live. Discover now