üç

2.3K 245 13
                                    

Calum, çılgınca konuşmamızın üzerinden dört koca gün geçmişti. Ve ben yüzünü unutmaya başlamıştım. Neredeydin? Nereye kaybolmuştun? Bilmiyordum.

Ama dördüncü günün sonunda seni gördüm. Kütüphane kapısından henüz çıkmıştım. Merdivenlerde oturmuş beni bekliyordun. Adım seslerimi duyar duymaz ayağa fırladın.

"O'Neil." Karşımda arsızca gülümsedin. Bağırmak istiyordum. Senden nefret ettiğimi söylemek istiyordum. Bir hafta olmadan sana nasıl bu kadar bağlanmıştım ki?

"Hood." Gülümsemeye çalışmıştım, fakat başaramadığımın farkındaydım.

Bir kaç merdiven çıkarak, benim iki merdiven altımda durdun. Boylarımız eşit sayılırdı artık. Andan yararlanarak doğrudan gözlerinde buldum kendimi. Gözlerine baktığımda eski öfkemden eser kalmadı, Calum.

"Bir şeyler yapalım mı?" Diye sordun.

Senle bir şeyler yapmayı gerçekten çok istiyordum. Ama yelkenlerimi de birden indirmeye karşıydım.

"Dört gündür neredeydin?"

Soruma sessizce güldün. "Günleri mi sayıyorsun?"

"Olabilir."

Aşık olduğunda saçmalardın, değil mi? Ya da yaptıklarıma bir kılıf uydurmaya çalışıyordum.

Ellerimi tuttun ve sanki imkanı varmış gibi gözlerime daha sıcak baktın. Yanıyordum, Calum. Ateşin beni kül ediyordu. Tek dileğim ise tıpkı bir anka kuşu gibi küllerimden doğabilmekti.

"Özür dilerim. Üzgünüm, O'Neil."

Başımı aşağı yukarı sallayarak seni affettiğimi belirttim.

Elimi tuttun, her bir parmağın benimkilerle temas etti. Ve her bir hücrem senin adını sayıkladı.

"Şimdi, O'Neil. Dondurmanı neli seversin?"

the story of usHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin